366 gündür "İşimizi geri istiyoruz" diyen Semih Özakça: Terörist değil, öğretmenim

366 gündür "İşimizi geri istiyoruz" diyen Semih Özakça: Terörist değil, öğretmenim

Geçen yıl 23 Kasım’da “İşimi geri istiyorum” eylemine başlayan Semih Özakça, bir yılı doldurdu. Özakça, “Umutlu bir yıl geçti. O nedenle biz kazandık diyorum. İşimizi de eninde sonunda alacağız” diye konuştu. “Terörist değil, öğretmenim” diyen Özakça, öğrencileriyle beraber eğlenmeyi özlediğini söyledi.

Geçen yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü’nden bir gün önce “İşimi geri istiyorum” diyerek Yüksel Caddesi’nde eyleme başlayan Semih Özakça, eyleminin birinci yılını geride bıraktı. Sıvı ve B1 vitamini alarak açlığa devam ederken 86 kilodan 48 kiloya düşen Özakça’nın zayıflamış görüntüsüne rağmen dik durma çabası dikkat çekti.

Geçen yıl 23 Kasım’da eyleme başlayan Özakça, eyleme başlamadan öncesinin daha sıkıntılı bir süreç olduğunu belirterek, “Bir söz söylemiyorsunuz. Benim bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bana karşı yapılan bir haksızlık vardı. Hırs ve öfke vardı, geceleri uyuyamıyordum. Kitap okuyamıyordum çünkü hayatta karşılığı olan şeyler okumak istiyordum. O kitapta bir mücadele varsa ben onu yapmadığımda bu bana sıkıntı veriyordu” dedi. Gözaltına alınacağını bildiği halde eyleme başladığını söyleyen Özakça, “En mutlu günlerimden biriydi. Biz direnişe bir haksızlığa karşı durmak için başladık. Onursuzluk dayatılıyordu. Onursuzluk bir duruma karşı aldığınız tavırla belli olur. Ekmeğini savunamayan bir insan onurunu savunabilir mi? Ekmeğim, işim elimden alınmış ve benim kıstasım ekmeğini savunmaktı” diyerek eyleme başlama amacını aktardı.

Başka seçenek yok

Eylemin boyutlanarak devam ettiğini ve sevgi, fedakarlık, bedel ödeme azminin ortaya çıktığını vurgulayan Özakça, şunları kaydetti:

“Bunun bu kadar olabileceğini tahmin edemezdim. Herkesin karamsar olduğu bir durum var. Ben oradaki aydınlığı gördüm. Biz insanlara umudu verdik. İlk günümüzden bugüne daha umutlu bir yıl geçmiş. Daha umutluyuz, daha güzel duygularla birbirimize sarılıyoruz. O nedenle biz kazandık diyorum her zaman. İşimizi de eninde sonunda alacağız. Çünkü ekmek mücadelesi tarihin bir mücadelesidir. Halk olarak bu mücadeleyi verdiğimizde kazanmaktan başka seçeneğimiz yok. Ben böyle bakıyorum tarihe.”

Rahatsız ettik

İktidar tarafından sürekli hale getirilen “terörist” nitelemelerine karşı Özakça, şunları söyledi:

“Temel nedeni biz rahatsızlık verdik. İktidara sıkıntı verdik. ‘İşleri elinden alınmış iki çapulcu eğitimci... Kim ki onlar? İşlerini elinden alırız olur biter.’ Böyle baktıkları kişilerdik sonuçta. Bizi sindirmeye çalıştılar, tutuklanma tehditleri ve gözaltılarla bir sürü şey yaptılar ama biz işimizi istemeye devam ettik. Açlık grevinin ilk 60 gününde etki yaratmadığı için bizi önemsemediler. Daha sonra bir anda patladı. Ben de anlamadım. ‘Ne oluyor’ dedik. Gerçekten daha sonra bu sıkıntı yaratmaya başladı. O sıkıntıdan dolayı tutuklandık. Eylemimizi çok açık bir çağrıyla yaptık. Ben darbe yapmadım, kimseyi öldürmedim, ‘talimatı ben verdim’ diye bir beyanım olmadı, hırsızlık yapmadım. Çok zor şartlarda fedakarlıklarla çalışıyordum. Çalıştığım ilçede tek atılan bendim. ‘Sadece ben miyim diğerleri nerede’ demiyorum. 29 Ekim’de sadece ben atıldım. Benim aklıma şu geliyor. Burada kıstas neydi? Tehlikeli olan ben miydim?”

En son Meclis’te yedik

Basın açıklaması için milletvekilleriyle birlikte gittikleri Meclis’te son yemeklerini yediklerini belirten Özakça, “Türkiye’nin yönetildiği yer olan Meclis çıkışında gözaltına alındık. Madem o kadar terörist insanlardık içeri niye soktun” diye sordu. Özakça, gülerek “Milletvekileri, Vişneli Tayfır tatlısını önermişlerdi. Çok beğenmiştim. Meclis Başkanı geçen hafta menüden çıkarmış” dedi.

Örgüt talimatı demek boş

Haklarında açılan davada geçen 4 duruşmayı değerlendiren Özakça, “Hak, hukuk, adalet ve bir işleyiş yok. Devletin bir oturaklılığı olur. Yani seni tongaya düşürmeye çalışmaz ama böyle bir şey yok. O kadar oyun var ki” diyerek “örgüt talimatı” iddilarına şu yanıtı verdi:

“Açlık grevine 11 Mart’ta başlayacağımızı ilan etmiştik. Meclis çıkışı gözaltına alınınca 9 Mart’ta başladık. Ne ben Nuriye Abla’nın açlık grevine başladığını biliyordum ne de Nuriye Abla benimkini biliyordu. 9 Mart’ta gözaltına alınınca duyurduğumuz tarihten önce birbirimizden habersiz başladık. Örgüt talimatı demek çok boş şeyler aslında. 2 Mayıs ve 22 Mayıs tarihleri arası Yüksel’deki basın açıklamaları, kendi söylediğim şarkı ile suçlandık. Şu an onlardan beraatimiz isteniyor ama biz onlardan tutuklanmıştık. Savcı 2911’den (toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu) savcı beraatimizi istiyor. Örgüt talimatıyla yapılan eylem diyordu, tutmayınca vazgeçti. Eylem kalabalıklaştığında hem yandaş medya hem iktidar tarafından ‘bunlar terörist’ diye karalama kampanyası başladı. En çok uyguladıkları yöntem. Dosyanın içeriği Yüksel Caddesi eylemleri örgüt talimatıyken şimdi açlık grevi talimat oldu.”

"İnsanlara umut oluyoruz"

Semih Özakça, yorgun olmasına rağmen “İnsanlara umut oluyoruz” diyerek Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Özakça ile kendisi gibi açlık grevinde olan eşi Esra Özakça ve annesi Sultan Özakça ilgileniyor. Özakça, çabuk yorulduğu için ziyaretçilerle konuştuktan sonra yatarak dinleniyor ve ayaklarında sürekli sıcak su torbası tutuluyor. Hastalık kapmaması için ziyaretine gelenlere maske ve dezenfektan veriliyor. Özakça, zayıflamış vücuduna karşı yüzünden gülümseme eksik olmuyor.

"Ne yapacaklarını bilmez durumdalar"

İçişleri Bakanlığı’nın Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’ya özel olara hazırladığı “Bir terör örgütünün bitmeyen senaryosu” kitapçığı hakkında Özakça gülerek, “Ben buna ‘kes kopyala yapıştır hükümet’ diyorum. Bizim en son davamızda bir dördüncü kişi eklendi sanık olarak. Savcı, kes kopyala yapıştır yaptığı için. Hiçbir ciddiyet yok. Tamamen bir hınçla saldırıp bitirme üzerine, pervasızlıkla bu direnişi bitirme çalışmaları ama direniş bitmiyor o yüzden ne yapacaklarını bilmez durumdalar. Burada açlık grevi yargılanıyor” yanıtını verdi. Kararın baştan verildiğini belirten Özakça “Burada ceza verseler de halk gözünde hiçbir hükmü yok” ifadelerini kullandı. Özakça, bu kadar çok saldırıya karşı açlık grevini bırakmayacağını belirterek işe geri dönme taleplerini yineledi.

"Öğrencilerimle eğlenmeyi özledim"

Öğretmenlik yaparken en çok öğrencileriyle eğlenmeyi sevdiğini söyleyen Özakça, “Özellikle dışarıda beraber oynadığımız oyunlar. Onların eğlendeğini görmeyi özledim. 27 öğrencim birer birer gözlerimin önüne geliyor” diye konuştu.

Ailesiyle eylem tartışan militan!

“Örgüt talimatı” iddialarına eşini yalnız bırakmayan Esra Özakça da yanıt verdi. Esra Özakça, “Bu kadar süre örgüt dediği için aç kalıyormuşuz... Oysa neler düşündük. Mesala annemle konuşuyoruz. ‘Açlık grevi yöntemi var ama sağlığı için zor ve tehlikeli diyoruz.’ Nuriye Gülmen’in babası Şaban Şaban Gülmen’in “Örgüt üyesi biri, ‘baba ben açlık grevi yapacağım ne diyorsun’ der mi” ifadelerini anımsatan Özakça, “Bu nasıl bir algı yönlendirmesi? Bu kadar militan ama ailesiyle açlık grevini tartışıyor” diye tepki gösterdi.