T24- 12 Aralık 1996'daki MGK'da hükümete sunulan 'Kürt Raporu'nda" 2025'te Kürtlerin sayısı Türkleri aşacak' tespiti ve üçten fazla çocuk yapana ceza önerisi vardı. Bakan Ensarioğlu'nun muhalefetiyle rapor iade edilmişti.
Radikal'in haberine göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “En az 3 çocuk” sözünü, memleketin ‘geleceği’ görerek neredeyse hükümet politikası haline getirdi. Oysa bundan 15 yıl önce Erdoğan’ın partisi RP hükümetine, MGK’da ‘Üç çocuk cezalandırılsın’ diye rapor sunulmuştu. Cumhuriyet tarihinden bugüne ‘Kürt sorunu’na çözüm isteyen rapor sayısı 70’i buluyor. Bunların en trajikomik olanı 1996 yılında olanıydı. Tarih 12 Aralık 1996, yani 28 Şubat’ın ayak seslerinin duyulduğu günler. ‘Postmodern darbe’nin iki ay öncesi. Bakanlar Kurulu toplantısı başlamak üzere. Bakanların önüne, onlar oturmadan önce 10 sayfalık bir ‘Kürt raporu’ konuyor. DYP’li Diyarbakırlı Devlet Bakanı Salim Ensarioğlu rapora göz attığında gördüklerine inanamıyor. Terörle mücadele kapsamında yapılması gerekenlerin sıralandığı raporun bir yerinde, en büyük tehlike olarak Kürtlerin çoğalması gösteriliyor: “Böyle giderse 2010 yılında nüfusun yüzde 40’ı, 2025 yılında ise yarısı Kürt olacak. 2025’ten sonra Kürtler Meclis’te anayasayı değişterecek çoğunluğu da ele geçirecekler.” Bu tespit yapıldıktan sonra hükümete akıl da veriliyor. Bulunan çözüm ‘belden aşağı.’ 1976 yılından bugüne ‘tek çocuk’ politikası uygulayan Çin yöntemini andırıyor. Deniyor ki: “İleride vahim sonuçlar doğmaması için üç çocuktan fazla yapanlara cezai müeyyide getirilmeli. Çocuk sayısı az olanlar ise teşvik edilmeli.” Başbakan Necmettin Erbakan yerine oturup toplantıyı açtıktan sonra, Salim Ensarioğlu söz alıyor. Gergin hali, siniri ses tonuna da yansıyor. Henüz Erbakan’ın da okumadığı raporu elinde sallayarak içeriğini anlatıyor ve “Devlet kendi belgeleriyle bölücülük yapıyor. Ben bu raporu onaylamam” restini çekiyor. Erbakan teskin etmeye çalıştığı Ensarioğlu’nu haklı buluyor. “Kimse o raporu almasın, masada kalacak ve iade edilecek” talimatından sonra, “Gereğini yapacağım” sözünü veriyor. “Artık gündememize geçelim” diyen Erbakan, toplantı sonrası raporu MGK’ya iade ediyor. Demirel ve Bir devrede Olayın duyulması ile Ankara hareketleniyor. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Genelkurmay Başkanı İ.Hakkı Karadayı ve İkinci Başkan Çevik Bir de devreye giriyor. Brüksel’de olduğu için Bakanlar Kurulu’na katılamayan Tansu Çiller’e ulaşılıyor. Dönemin OHAL Bölge Valisi Necati Bilican bile bakanlara gönderiliyor. Raporun kabul edilmesinin ‘memleketin geleceği açısından’ ne denli önemli olduğu anlatılıyor. Dört bir taraftan baskı, telkin gelse de çabalar sonuçsuz kalıyor. ‘İyi çocuk’ ziyarete geliyor Ensarioğlu ise o günden sonra ‘esrarengiz’ olaylar yaşamaya başlıyor. Tehdit telefonları peş peşe geliyor. Akşam evine gidip makam aracından indiğinde askeri istihbaratçıları görüyor. Sadece Ankara’daki evi değil, Diyarbakır’daki köyüne de istihbaratın gittiğini öğreniyor. Sonra Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar gibi gazetecilerin adının geçtiği o ünlü ‘Andıç’ın bir numarasında ismi yer alıyor. Ensarioğlu, daha sonra komaya girdiği, beş kez ameliyat olmak zorunda kaldığı ciddi bir trafik kazası geçirmişti. Bu kazanın da MGK raporuna onay vermediği için başına geldiğini söylüyor. Hatta hastanede iken kendisini ziyarete gelen Başbakan Bülent Ecevit de ‘suikast’ endişesi taşıdığı için kazayı inceleme talimatı verdiğini söylemiş kendisine. O dönemde hastaneye gelen ziyaretçilerden birisi de Şemdinli olayı sonrası Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın “Tanırım, iyi çocuktur” dediği Astsubay Ali Kaya. Ensarioğlu’ndan ‘helallik’ istemeye gelen Kaya, “MGK kararını imzalamadığınız için ‘Andıç’a isminiz Çevik Bir tarafından yazıldı” demiş. 28 Şubat postmodern darbesinin bir ön provası olan MGK raporunun, yarın 15. yıldönümü. Devletin tozlu raflarında bekleyen raporda kim bilir başka neler vardı? Erbakan Hoca’nın talimatıyla toplatıldığı ve iade edildiği için bunu bilemiyoruz. Salim Ensarioğlu o raporu elinde tutan tek sivilin kendisi olduğunu söylüyor ve içeriğini büyük ölçüde gizli tutuyor. Nedenini, “MGK raporu gizlidir. Ayrıca bunun üzerinden siyaset yapmam” diye açıklıyor. Ensarioğlu, o raporu tek bir şartla açıklayacağını da söylüyor: “O raporda çok şeyler vardı. Rahmetli Erbakan almamızı istememişti ama sadece ben alabildim o raporu. Detayları sadece Sayın Cumhurbaşkanı veya Sayın Başbakan isterse açıklayabilirim.”
Salim Ensarioğlu, akıbeti meçhul olan ‘Kürt Raporu’nda, nüfus artışı dışında bir başka önemli ayrıntıyı da aktardı. O raporda JİTEM ile istihbarat örgütlerinin ortak çalışma yapması isteniyor. Ensarioğlu, “Hani 1990’dan sonra JİTEM faaliyetlerine son vermişti? 1996 yılında devletin resmi raporunda JİTEM’in adı geçiyor” dedi. Refahyol Hükümeti, Genelkurmay ve Köşk’ün isteği olan ‘Kürt Raporu’nu kabul etmemişti. İki ay sonraki 28 Şubat MGK’sında karşısına ‘irtica’ odaklı 18 maddelik tedbirler paketi çıktı. Sonrasında Başbakan Erbakan’ın istifasına kadar giden olaylar dizini malum. Darbe için papatya falının açıldığı günlerdi : “Sabah arabaya biniyordum, makam şoförüm, ‘Efendim öğleden sonra darbe olacakmış.’ Makama geliyordum, Çaycı, ‘Duydum, yarın darbe olacakmış’ diyordu. Öyle bir ortam vardı. O dönemde üç ay boyunca valizim hazır bekledim. Her an darbe olabilir diye eşyalarım hazırdı.” Esengün: Akıl dışıydı Devlet Bakanı Lütfü Esengün de raporu çok iyi hatırlayan isimlerden: “Akıl ve mantık dışı bir rapordu. Genelkurmay Başkanlığı tarafından geldiğini tahmin ediyorum.” Yine RP kanadından devlet bakanı olan Ahmet Cemil Tunç da rapora karşı çıktıklarını ve Bakanlar Kurulu’nca kabul edilmediğini anlattı.