ABD İstanbul Başkonsolosluğu'nda çalışan Mehmet Topuz'un, 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tutulan Fetullah Gülen'le bağlantılı olduğu gerekçesiyle tutuklanması, fitili ateşleyen sebep olarak öne çıkıyor.
Darbe girişiminin üzerinden bir sene geçmiş olmasına rağmen, Gülen'in yanısıra darbe girişimiyle bağlantılı olduklarından şüphelenilen bazı isimlerin iadesi yönündeki taleplerden ise sonuç alınamadı. Ankara, bu konudaki rahatsızlığını en üst düzeyde ifade ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD yönetiminin serbest bırakılmasını istediği papaz Andrew Craig Brunson konusundaki talepleri, Gülen'i kast ederek "Ver papazı, al diğer papazı" çağrısıyla Washington'a iletmişti.
Peki bu sürece nasıl gelindi? Şimdi ne olacak?
Hürriyet Daily News (HDN) Ankara Temsilcisi Serkan Demirtaş'a, ABD vize krizinin diplomatik boyutunu sorduk.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası Fethullah Gülen ve cemaatinin yurt dışındaki faaliyetleri, Türkiye'nin başlıca dış politika önceliğine dönüşmüştü.
Vize gerginliği sürecini başlatan da, darbe girişiminin baş sorumlusu olarak görülen Fethullah Gülen ile bu gruptan bazı isimlerin iadesini talep eden Ankara'nın, Washington'dan istediği yanıtı alamamasıyla bağlantılı.
Gülen, 1999 yılından beri ABD'nin Pensilvanya eyaletinde yaşıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eski ABD Başkanı Barack Obama ve halefi Donald Trump'la yaptığı ikili görüşmelerde iade talebini tekrar tekrar gündeme getirse de, Ağustos 2016'da Gülen'in ABD'den iadesi için yapılan resmi başvuru sonuç vermiş değil.
Geçen yıl dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Gülen'in iadesi için Amerika'ya gitmiş, Gülen için geçici tutuklama talep etmişti. Ekim ayında ise görevdeki Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Fethullah Gülen'in ABD'den iadesiyle ilgili dosyanın tamamlandığını ve süreçle ilgili hiçbir eksiğin kalmadığını söyledi.
Türkiye bu taleplerine rağmen Washington'dan istediğini alamadı.
Suriye ile YPG anlaşmazlığı, IŞİD'le mücadele ve Irak'ın toprak bütünlüğüyle ilgili sorunlar dahil başka konular olsa da, ABD-Türkiye diplomatik mesaisinin odağında Gülen'in iadesi vardı.
Türkiye'nin birincil isteği, ABD'li bakanların Gülen'i geçici olarak gözaltına alması, ikincisi de gönderilen delil ve dosyalar ışığında yargılanmak üzere Gülen'in Türkiye'ye iadesiydi. Ancak ABD Adalet Bakanlığı'na iletilen bu dosyaların federal mahkemelere gönderilmediğini biliyoruz.
Bu da ABD'nin bu konudaki isteksizliği gösteriyor ve en önemli sıkıntı, masada olmaya devam ediyor.
Dışişleri Bakanlığı, Metin Topuz'un "ABD Konsolosluğu'nun kayıtlı personeli olarak diplomatik listede yer almadığını" söylerken, Türkiye'deki ABD Diplomatik Misyonu ise Topuz'un "hukuka dayalı bir mahkeme yerine medyada yargılanmasının amaçlanmasından" rahatsızlığını dile getirmişti.
Bakanlık, Türk vatandaşı Topuz'un diplomatik dokunulmazlığı olmadığını vurgulasa da, ABD'nin beklentisi, Türkiye'nin Büyükelçilik'e bir bildirimde bulunması, yargı süreciyle ilgili de işbirliği yapmasıydı.
ABD'de yayımlanan New York Times gazetesinin haberine göre, çifte pasaportlu vatandaşlar ve ABD'li papaz Andrew Craig Brunson gibi yabancılar dahil 'darbe teşebbüsü' ve 'casusluk' gibi suçlamalarla, 12 ABD uyruklu vatandaş tutuklanmış durumda.
ABD ise, İran asıllı Türk işadamı Reza Zarrab'ın tutuklu yargılandığı dava kapsamında Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla ve Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın tutukluluğunu istedi.
Amerikan basınına göre, bu gelişmeler sonucu Washington'da "Türkiye bir rehin alma politikası mı uyguluyor?" kanaati gelişirken, bu algının bir tezahürü de, ABD'nin Ankara Büyükelçisi John Bass'ın Türkiye hükümetinin "adalet değil intikam peşinde" olduğu yönündeki açıklamasıydı.
Karşılıklı vize işlemlerinin askıya alınması, 2003 yılında ABD ile yürütülen 1 Mart tezkeresi müzakereleri sonrası süreç ve 2014'te ABD'li askerlerin başına çuval geçirilmesi gibi krizlerden farklılaşıyor.
Bunun nedeni, vize uygulamasının "her iki ülke vatandaşlarına sirayet edecek" kadar kapsamlı olması.
Türkiye ile ABD her zaman sıkıntılı süreçler yaşadı ancak bütün Türkiye ve Amerikan vatandaşlarını birbirinin ülkelerinden mahrum bırakacak türde bir yaptırım hatırlamak ise güç.
Washington'ın vize kısıtlamasına 3-4 saat içinde bir misillemeyle yanıt gelmesi, Ankara'nın böyle bir karara hazırlıklı olduğuna işaret.
Vize krizinin sonunun nerede biteceğini ise görmek zor.
Nitekim ABD Büyükelçiliği'nin açıklamasında, "Güvenlikle ilgili durum gözden geçiriliyor" deniliyor. Ancak bu süreçle ilgili ortada kesin bir tarih yok. Öte yandan, ekonomideki ciddi etkiler görülmeye başlandı.
Diplomasi kuralı, karşılıklı iletişimi gerektirir ve tarafların görüşeceği anlaşılıyor. Diğer yandan, her iki taraf da adli işbirliği talebini masaya koysa da, ortak bir çözüm nasıl yaratılır, kestirmek mümkün değil.
Vize uygulamasına bu sabah yanıt veren Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Topuz'un tutuklanmasının "yargı kararı olduğunu" vurgulayarak, bunun sinyallerini verdi bile. Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Philip Kosnett de Dışişleri Bakanlığına çağrılarak, ABD'nin kararından dönmesi yönündeki talep iletildi.
Ankara'daki havaya bakılırsa, tutuklu bulunan bu iki ismin serbest bırakılması için gereken yargısal süreç, hiç de kolay olmayacak.