44 kişinin öldürüldüğü katliamda ailelerini kaybeden çocuklar 8 yıl sonra 'yeni' hayatlarını anlattılar

(Fotoğraf: Levent Kulu) 44 kurban bu mezarlıkta yatıyor...

Bir nişan evine yapılan saldırıda 7’si çocuk, 44 kişinin hayatını kaybettiği Bilge Köyü katliamının üzerinden 8 yıl geçti. Köyde 70 mağdur çocuk kaldı. Ailelerini kaybeden çocuklardan Tuğba, İpek, Ezgi ve Mahsun Çelebi 8 yıl içinde yaşananları, geçen 8 yılda edindikleri yeni hayatlarını anlattı.

Hürriyet gazetesinden Zeynep Bilgehan'ın izlenim haberi şöyle:

Mayıs 2009 akşamı Türkiye tarihindeki en korkunç katliamlardan biri gerçekleşti. Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde bir evde nişan törenine saldırıda bulunuldu. İçerideki 7’si çocuk, 16’sı kadın 44 kişi uzun namlulu silahlarla katledildi. Üstelik, olayı aynı aile fertlerinin gerçekleştirdiği ortaya çıktı. Fail Mehmet Çelebi ile birlikte 5 kişiye 44 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Fail ailenin diğer fertleriyse Kırklareli’ne taşındı. Köyde 70 mağdur çocuk kaldı.

18 yaşın altındakiler hemen korumaya alındı

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 18 yaşın altındaki öksüz ve yetim kalmış çocukları hemen koruma altına aldı. Sosyal Hizmetler, geçen yıllar boyunca elini Bilge köyünden hiç çekmedi. Devlet, 18 yaşını geçen çocuklara memurluk hakkı tanıdı. Bugün Bilge köyü çocuklarından 11’i devlet kurumlarında çalışıyor. Peki bu çocuklar için 8 yıl nasıl geçti? Yeni hayatlarını konuşmak için Bilge köyü çocuklarından Tuğba, İpek, Ezgi ve Mahsun Çelebi’yle Mardin’de bir araya geldik.

Katil de kurban da 'Çelebi' soyadını taşıyor

Olayda babasını kaybeden Tuğba Çelebi (23) ilk işe başlayan. 4 yıldır Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir anaokulunda yardımcı hizmetli olarak görev yapıyor. Mardin’de kalan Tuğba’nın ailesi hâlâ Bilge köyünde. Bir yandan da üniversitede uzaktan eğitim görüyor. Tuğba, 9 kardeşin en küçüğü olduğundan başta zorlandığını söyleyerek başlıyor söze:

"Babam bana su bile getirtmezdi... Olayı şimdi gibi hatırlıyorum. Silah ve çığlık sesleri duyunca koşarak eve gittim. Manzarayı görünce hayatın durduğunu sandım. En acı tarafı failin akrabalarımız olması. Kimin yaptığını sonra televizyondan öğrendim; ölen de Çelebi, öldüren de Çelebi. Sosyal Hizmetler bize çok destek oldu. Şimdi çalışmayı, çocuklarla olmayı seviyorum.”

Tuğba’nın gönlünde aslında tarih öğretmeni olarak bir okulda olmak varmış... Geriye baktığındaki düşüncelerini şöyle anlatıyor:

“Babamı neden benden aldıklarını bir yapanlar, bir de Allah biliyor. Olaydan birkaç ay sonra Mardin’de doktora gittim. Soyadımın ‘Çelebi’ olduğunu görünce ‘Meşhur Bilge köyünden misin?’ dedi. Allah kimseye böyle şöhret vermesin.”

 

Anne-baba gidince ev sana ait olmuyor

Ezgi ve Mahsun kardeşleriyle birlikte Mardin’de yaşıyor. En küçük kardeşlerinin hala bulunduğu köye ziyaretleri eksik etmiyorlar. Ezgi, bize köyü anlatıyor:

“Köyümüz bölgenin en güzel köyüydü. Şimdi insanlar gelmeye korkuyor. İnsanlar nereli olduğumu sorduğunda önce ‘Sultan Şeyhmus’ diyorum. Yakınlaştıkça Sultanköy ve en son Bilge köyü oluyor. O akşam abim satranç oynuyordu. Ben ödev yapıyordum. Kardeşlerimiz uyuyordu. Yalnızca en küçük kardeşimizi annem nişana götürmüştü. Üzerine kapanarak hayatını kurtarmış. Biz 10,9, 8 ve bir buçuk yaşlarında kardeşlerimizle olaydan sonra günlerce el ele tutuştuk. Korkudan evimize gidemedik. Bir süre diğer köyde amcamızda kaldık. Evden anne baba gidince sanki o ev sana ait değilmiş gibi oluyor. Yerlerini hiçbir şey tutmuyor. Köyden gitmek istedik ama mezarlarımız orada.”

 

Büyük acı 2009’da yaşandı...

Bir arada tutumak için küçüklerin başındayım

Aralarından yalnızca İpek Çelebi (21) köyde yaşamaya devam ediyor. 9 kardeşi, abisi, yengesi ve onların çocuklarıyla aynı evde oturuyor. İki yıldır Artuklu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde çalışıyor. İşini çok sevdiğini söylüyor. Olayda, hem annesini hem babasını kaybeden İpek, “Liseden sonra bir yıl evde oturdum. Sonra işe başladım. 2 büyük ağabeyim var ama kızlardan en büyüğüm. Hepimizi bir arada tutmak için küçüklerin başında kaldım. En değerli varlıklarımızı aldılar bizden. Öfkeliyim ama hayata bir yerden tutunmamız gerekiyordu” diyor. Aslen öğretmen olmak isteyen İpek hayallerini sorunca şöyle cevaplıyor:

“En büyük zorluk aileye bakmak. En küçüğümüz 10 yaşında. Kardeşlerimin hepsi yerleşirse ben de başka bir şehirde yaşamak istiyorum. Daha aktif olmak, başka insanlarla tanışmak isterim.”

Darüşşafaka'da okuyan kızlar hâkim, savcı veya avukat olacak

Mahsun (21) ve Ezgi Çelebi (20) kardeşlerse olayda hem anne ve babalarını hem de 3 kardeşlerini kaybetti. Yaklaşık iki yıldır ikisi de Mardin Kamu Hastaneleri’nin İdari Birimleri’nde çalışıyor. Mahsun genç yaşta hem anne hem baba olmak zorunda kaldıklarını anlatıyor:

“İlk 6 ay zordu. Sonra kendimizi unutup kardeşlerimizin daha iyi hayat yaşaması için çabalamaya baktık. Bizden çocukluğumuz ve gençliğimiz alındı. Bunun telafisi yok. Sosyal Hizmetler bizi hiç yalnız bırakmadı. Üniversiteye devam ederken memurluk teklifi geldi. Mezuniyet sonrasına erteleyebilirdik ama kardeşlerimize ‘Siz okuyun, biz sizi geçindiririz’ diyoruz. Bütün kardeşlerimin üniversite okumasını istiyorum.”

Keza, köyden 3 kız çocuğu halen Darüşşafaka’da okuyor. Mahsun, adaletsizliklerle mücadele için birin