Kayhan Karaca/Strasbourg
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) taraf Türkiye dahil tüm Avrupa devletleri için doğrudan bağlayıcılığı bulunuyor.
DW Türkçe’ye konuşan AİHM kaynakları, bağlayıcılık mekanizmasının işlemesinden önce AİHM kararının kesinleşmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Kararın kesinleşmesi için açıklandığı günden itibaren 90 gün (3 ay) bekleniyor. HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş ile ilgili davada bu süre 20 Şubat 2019 tarihinde doluyor. Bu tarihe kadar davacı taraf ya da davalı devletin karara itiraz hakkı bulunuyor.
İtiraz olması ve kabul edilmesi halinde dava AİHM içinde bir nevi temyiz organı olarak gösterilen 17 yargıçlı Büyük Daire tarafından esastan yeniden incelenip karara bağlanıyor. Bu süreç normal şartlarda yaklaşık 1 yıl sürüyor. Demirtaş davasında süreç bu şekilde işlerse nihai kararın 2019 sonundan önce çıkması beklenmiyor. AİHM Büyük Daire sürecinde dilerse duruşma düzenleyebiliyor. Davanın bu sürecine kurum ve/veya kuruluşlar da müdahil olabiliyor.
İtiraz olmazsa karar nihaileşiyor ve uygulanışının denetimi için Avrupa Konseyi üyesi devletlerin büyükelçiler düzeyinde temsil edildikleri Bakanlar Komitesi adı verilen karar organına gönderiliyor. Bakanlar Komitesi AİHM kararlarının uygulanışını denetlemek amacıyla her 3 ayda bir olmak üzere yılda 4 kez toplanıyor. Kararlar, Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 46’ncı maddesi temelinde denetleniyor. AİHM’nin bağlı olduğu Avrupa Konseyi’nin Genel Sekreter Sözcüsü Daniel Höltgen, Demirtaş kararı sonrası sosyal medya hesabından yaptığı tek cümlelik açıklamada, AİHM kararlarının, AİHS’nin 46’ncı maddesi temelinde Avrupa Konseyi üyesi tüm devletler için bağlayıcı olduğunu bildirdi.
AİHS’nin “Kararların Bağlayıcılığı ve İnfazı” ile ilgili 46’ncı maddesinde, “1) Yüksek Sözleşmeci Taraflar, taraf oldukları davalarda Mahkeme’nin verdiği kararlara uymayı taahhüt ederler. 2) Mahkeme’nin kesinleşen kararı, infazını denetleyecek olan Bakanlar Komitesi’ne gönderilir” ifadeleri yer alıyor.
Aynı maddeye göre, Bakanlar Komitesi, AİHM hükmünü yerine getirmeyen bir devleti, üçte iki çokluğuyla alacağı bir kararla, yükümlülüğünü yerine getirmediği için AİHM’ye şikayet ederek siyasi baskı uygulama yetkisine de sahip. Bakanlar Komitesi geçtiğimiz aylarda Azerbaycan’a karşı benzer bir girişimde bulunmuş, bu girişim sonrası Azeri mahkemeleri muhalif insan hakları savunucusu Ilgar Mammadov’u serbest bırakmak zorunda kalmıştı. Bir diğer deyişle, Bakanlar Komitesi’nin AİHM kararlarını yerine getirmeyen bir devlete karşı başlattığı girişim o devletin Avrupa’daki siyasi imajı açısından önem taşıyor. Tüm AB ülkeleri aynı zamanda Avrupa Konseyi üyesi ve AİHS’ye taraf olduklarından, bu süreç aynı zamanda AB müktesebatının parçası olarak gösteriliyor.
AİHS, Avrupa Konseyi tarafından 1949 ve 1950 yıllarında hazırlandı. İlk olarak aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 12 Avrupa devleti tarafından 4 Aralık 1950’de Roma’da imzalandı. Türkiye AİHS’yi 18 Mayıs 1954’te onaylayıp yürürlüğe koydu. Sözleşmenin hazırlanışına parlamenterleri, hukukçuları ve diplomatlarıyla doğrudan katkıda bulunan Türkiye, buna karşılık, kendi vatandaşlarına bu sözleşme temelinde bireysel başvuru hakkı kapısını 28 Ocak 1987’ye kadar kapalı tuttu. Ankara, AİHM’nin zorunlu yargı yetkisini tanıdığını 27 Eylül 1989 tarihinde dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın Strasbourg ziyareti sırasında ilan etti.
Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre usulüne göre yürürlüğe konmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmü karakterine sahip. Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” ifadeleri yer alıyor.