Daha önce Sur ve Silopi için verilen acele kamulaştırma kararlarına yenileri eklendi ve Şırnak, Hakkari, Mardin ve Diyarbakır’da da yeni bölgelerle ilgili acele kamulaştırma kararları için ilk adım atılmış oldu.
Peki acele kamulaştırma ne demek? Kamulaştırmadan farkı ne? Bundan sonra süreç nasıl işleyecek?
Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Ahmet Özmen, Diyarbakır Mimarlar Odası avukatlarından Devrim Barış Baran ve Diyarbakır Barosu Başkanı Nuray Özdoğan BBC Türkçe’nin sorularını yanıtladı. Konuyla ilgili görüşmek istediğimiz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri ise haberin yayınlanmasına kadar olan sürede talebimize yanıt vermedi.
Diyarbakır Barosu’ndan Ahmet Özmen, acele kamulaştırmanın üç durumda gerçekleşebileceğini belirtiyor: “Birincisi yurt savunmasının gerektirdiği hallerde. İkincisi özel kanunlarda yer alan olağanüstü durumlarda. Üçüncüsü ise bakanlar kurulu tarafından aceleliğine karar verilen acil durumlarda. Bu işlem yapıldıktan sonra değer tespiti ve diğer muamelelere geçilir.”
1983 tarihli Kamulaştırma Kanunu'na göre, acele kamulaştırma kararının alınması durumlarında, 7 gün içerisinde taşınmaza el konulabiliyor ve taşınmaz sahibine de yapılan değerleme çalışması sonucu gerekli ödeme yapılıyor.
Sur ve diğer bölgelerde yapılan acele kamulaştırma üçüncü şarta göre yani bakanlar kurulu kararı ile gerçekleştirildi.
Acele kamulaştırmanın bakanlar kurulu kararı ile yapılması halinde gerekçe yazılması ve burada kamu yararının ne olduğunun belirtilmesi gerektiğini söyleyen Özmen, bakanlığın bu gerekçesine henüz ulaşamadıklarını belirtiyor.
Kamu yararı ile acele kamulaştırma hallerindeki gerekçede, buraların okul, hastane, park gibi kamu yararına kullanılacak alanlar olması gerekiyor.
Avukat Nuray Özdoğan’ın BBC Türkçe ile paylaştığı bakanlık yazısında ekli belgeler arasında gerekçeyi açıkladığı raporu da sayılıyor. Ancak Özdoğan bakanlıktan bu raporu henüz alamadıklarını belirtiyor.
Bakanlık bir yeri ne yapmak için kamulaştırdığının yanı sıra bunun kamu yararı gerekçesini de açıklamakla yükümlü. Örneğin dün resmi gazetede yayımlanan karara göre Hakkari, Diyarbakır, Mardin ve Şırnak’ta polis merkezi yapılması için kamulaştırma yapacağı belirtildi.
Ancak kamulaştırma nedeninin yanında, bunun neden kamu yararına olduğunu da gerekçe raporunda yazması gerekiyor.
Sivil toplum kuruluşları ve Diyarbakır Barosu, Bakanlar Kurulu kararına karşı Danıştay’a başvurarak yürütmenin durdurulmasını istedi. Bu talep kabul edilirse, Danıştay konu hakkında karar vermeden önce, kamulaştırma kararı alınan yerlerde bir yıkım veya işlem yapılamayacak.
Peki kurumların itirazlarının nedeni ne? İtirazlar özellikle Diyarbakır’ın merkezi Sur için seslendiriliyor. Binlerce yıl kesintisiz olarak bir yaşam merkezi olması Sur’un en önemli özelliklerinden biri. Diyarbakır Mimarlar Odası avukatlarından Devrim Barış Baran, Sur’u kentin kalbi olarak niteliyor.
Burada yaşayan insanların çoğunluğunun yoksul ve komşuluk ilişkilerine dayanan bir dayanışma içinde yaşayan kişiler olduğuna dikkat çekiyor ve bu kişilerin yerinden edilmesinin olumsuz sonuçlarının olacağını düşünüyor.
Ancak Başbakan Ahmet Davutoğlu, 1 Nisan'da gerçekleştirdiği Diyarbakır ziyareti sırasında bu endişelerin yersiz olduğunu söylemiş ve kamuşaltırma süreci sonunda herkesin konut sahibi yapılacağını ifade etmişti.
Davutoğlu, "Vatandaşlarımız hangi siyasi görüşte olursa olsun her birini en iyi şartlarda konut imkanına kavuşturacağız. Acele kamulaştırma gibi tamamen hukuki adım onların mülkiyet haklarını kesinlikle tehlikeye sokmayacağı gibi teminat altına alacaktır" demişti.
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fata Güldemet ile Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal da iki hafta önce Diyarbakır’a gitmiş ve Diyarbakırlılarla bir araya gelmiş, kamulaştırma sürecinde kimsenin mağdur edilmeyeceği yönünde mesajlar vermişlerdi.
Ayrıca kentin içindeki tarihi yapıların nasıl korunacağına ilişkin detaylı bir çalışma yapıldığı aktarılmıştı. Toplumda konuyla ilgili bilgi kirliliği olduğunu belirten bakanlar, halkı konuyla ilgili aydınlatma çalışmalarının devam edeceğini belirtmişti.
Üç bakan, “Öyle yapacağız ki, toplumun büyük kesimi bize destek verecek ve kendi mahallerinin de bu şekilde yapılmasını talep edecekler” dedi.
Ancak Baran Sur’un 2012 yılında alınan bir kararla “riskli alan” ilan edildiğini bugün atılan adımların bu karara dayandığını söylüyor ancak ekliyor: “Sur aynı zamanda bir kentsel sit alanı. Koruma amaçlı bir imar planına sahip, bunun üzerinden acil kamulaştırma yapılması mümkün değil. Karar 2012’de alınmış. Bugün 2016 ve ancak uygulama yapılıyor. Demek ki riskli bir alan da değilmiş” diyor.
Avukat Nuray Özdoğan ise, “Eğer bu binalar yıkıldıysa, onarım gerekiyorsa bunu onarması, hasarı gidermesi için yardım etmek durumundasınız. Devlet, bunu bir alanı yok edecek şekilde bir yıkım politikası ile yapamaz, yapmamalıdır” diyor.
Kişi ve kurumların yıkım için itiraz edebileceği tek merci Danıştay. Bakanlar Kurulu’nun verdiği bir karar olması nedeniyle konu yerel mahkemelerde değil Danıştay’da görüşülecek.
Sur'daki acele kamulaştırma kararı da Danıştay'a taşınmış durumda.
Diyarbakır Barosu, kararın yürütülmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay'a dava açmış durumda.
Baran, bunun en az 3-4 yıl devam edebilecek bir süreç olduğunun altını çiziyor.
Eğer Danıştay, yürütmeyi durdurma veya iptal kararı vermezse, öncelikle buradaki bina ve arsaların kıymet bedelinin tayini yapılacak. Bu Asliye Hukuk Mahkemesi’nin bakanlığın dava açmasının ardından görevlendireceği bilirkişiler tarafından yapılacak. Sonraki adımlar ise şöyle:
Baran ayrıca bu sırada bazı tapu sahiplerine ulaşmanın gecikmesi durumlarında ilana çıkılacağını, bunun da süreci uzatacağını belirtiyor.
Kamulaştırılan alanda 50 bin ila 70 bin arasında bir sayıda kişinin yaşadığı tahmin ediliyor.
Kamulaştırma gerçekleşirse bütün mal sahiplerinin tapuları iptal edilecek ve üzerinde uzlaşmaya varılan bir kıymet bedeli söz konusuysa bu bedel mal sahibine verilecek. Sur’da kamulaştırılan alana ne yapılacağı ile ilgili henüz bir proje yok. Ancak Başbakan Ahmet Davutoğlu, ilçenin mimari yapısına zarar verilmeden restore edileceğini açıklamıştı.
Davutoğlu ayrıca, “"Hiç kimse tereddüt etmesin, burada mülkü olanlar ellerindeki imkanlarıyla neler yapabileceklerse mimari planlama içinde yapma hakkına sahip olacaklar. Kirada olanlar kira öder gibi, mülk sahibi olacak gibi düzenleme yapıyoruz. Kötü kentleşme esnasında gelip buralarda çok kötü şartlarda evlerde yaşayan vatandaşlarımız kesinlikle mağdur edilmeyecek. Gecekondu, işgalci gibi konumda olanlar dahi her biri en iyi şartlarda, çağdaş ev imkanlarına sahip olacaklar” dedi.
Ancak BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan uzmanlar buradaki demografinin değişmesinden kaygı duyduklarını belirtiyor.
Buraya yıkılan konutların yerine yeni konutlar yapılması halinde eski mülk sahiplerine satış yapılması konusunda bir öncelik sağlanması mümkün olabilir.