50 yıllık eşini kaybeden Oktay Ekşi: Tokasını bile görsem kimyam bozuluyor

50 yıllık eşini kaybeden Oktay Ekşi: Tokasını bile görsem kimyam bozuluyor

Geçen ay eşi Prof Dr. Aysel Ekşi'yi kaybeden siyasetçi-yazar Oktay Ekşi, konuyla ilgili bir soruya, "Derin bir acı. Küçücük bir tokasını bile gördüğümde bütün kimyam bozuluyor. Özlemle doluyorum bir anda. Olabildiği kadar başka bir şeyle ilgilenmeye çalışıyorum. Onu kaybetmek çok acı" yanıtını verdi. Zaman gazetesinden Reyhan Gül'ün konuştuğu Ekşi, eşini esas alan iki kitap hazırlığında olduğunu söyledi. Ekşi, "İlişkimizin karşılıklı sevgi ve saygıya dayanmış olması bize mutlu bir 50 yıl yaşama şansı verdi. Onu kaybetmeden kısa bir süre önce kendisi de bana bunu ifade etti" dedi. 

Röportajdan bir bölüm şöyle: 

- Başınız sağ olsun. Geçtiğimiz ay eşinizi kaybettiniz. Dile kolay 50 yıl. Yokluğu zor olmalı…

- Derin bir acı. Küçücük bir firketesi, tokasını bile gördüğümde bütün kimyam bozuluyor. Özlemle doluyorum bir anda. Olabildiği kadar başka bir şeyle ilgilenmeye çalışıyorum. Onu kaybetmek çok acı. Eşimi esas alan iki kitap hazırlığı içindeyim.

- Tanışıklığınız nasıl olmuştu?

- Liseden mezun oldum, hemen gazeteciliğe başladım. Bu, üniversitede öğrenimimi engellemişti. Bu yüzden bir süre İngiltere'ye gittim. Başkonsoloslukta küçük bir iş buldum. Bir arkadaşımla Londra'da Victoria istasyonuna gitmiştim. Eşim de oradaydı. Arkadaşım vesilesiyle tanıştık. Ancak birbirimizden etkilenmedik. Hatta benim ilk izlenimim pek de pozitif değildi.

- Sonra?

- Eşim doktordu. Ruh hastalıkları konusunda ihtisas yapma maksatlı İngiltere'ye gitmiş. İkinci konuşmamız Ankara'daki bir uçak kazası vesilesiyle oldu. Yakınları hakkında bilgi edinmek isteyenler konsolosluğu arıyor. Aysel de aradı, ben çıktım. Telefondaki sesin tanıştığım kişi olduğunu anladım. İkimizde de yine herhangi bir hissiyat doğmadı. Aradan zaman geçti, bir arkadaşımın evinde çay partisinde karşılaştık. Evden birlikte ayrıldık ve otobüse bindik. Bu yolculuk sırasında birbirimizin pek çok ortak yönü olduğunu keşfettik. Daha sonra bir yılbaşı partisine davet ettim. Burada birbirimize daha fazla ısındık sanırım. Ardından evlenme teklifi ettim ama evet demedi, bir sene uğraştırdı beni. Yanıt vermemeye devam ettiği takdirde bu işi bitirme kararında olduğumu söyledim.

- Âşık bir adamın ikna için yaptığı blöf müydü bu?

- Hayır. Zaten, aşk yaşamadık. Evlenmeye değer bulduğum, saygıdeğer bir hanımefendi vardı karşımda. Ne Aysel bana aşkını ifade etmiştir ne de ben ona. Elli sene boyunca hiçbir zaman birbirimize ‘sana deliler gibi âşığım' gibi kelimeler sarf etmedik. İkimiz de aşk evliliği yapmayı düşünmedik. İyi ki öyle yapmışız. ‘Sensiz yaşayamam'ların sonu taraflardan birinin sonunda diğerine hükmetmesine ve ilişkinin patlamasına yol açar. Keza bu tarz bir ilişki kıskançlıklarına da yol açar.

- Siz hiç kıskanmadınız mı yani?

- Elbette ikimizin de birbirini kıskandığı örnekler vardır ama bu hiçbir zaman evliliğimizi tehlikeye atacak bir sorun haline gelmedi. İlişkimizin karşılıklı sevgi ve saygıya dayanmış olması bize mutlu bir 50 yıl yaşama şansı verdi. Onu kaybetmeden kısa bir süre önce kendisi de aynen bana bunu ifade etti.

- Ne dedi?

‘Beni tatmin eden mutlu bir hayatım oldu. İstediklerimi yaptım, iyi bir aile kurdum, iyi çocuklar yetiştirdik.' dedi.

 - Son günleri nasıl geçti, herhangi bir dileği ya da pişmanlığından bahsetti mi?

- O kadar sohbet edecek kadar bilinç açıklığı hiç olmadı. Geçtiğimiz yıl ciddi rahatsızlıkları oldu. Evde birçok kez düştü ve vücudunda kırıklar oluştu. En son kısa bir süre için evden ayrıldığımda düşmüş. Hastaneye götürdük, kırık yok dediler. Meğer başını çarpmış, kanama olmuş. Dört gün sonra fark edildi. Maalesef son orada başladı.

- Eşinizle ilgili ‘keşke'niz var mı?

- Zerre kadar yok. O gün evden çıkmasaydım diyebilirim ama beş dakika sonra başımıza ne geleceğini bilemeyiz ki.