Abdullah Öcalan'ın PKK'ya, Türkiye'ye karşı silahlı mücadeleyi bırakmayı tartışmak üzere kongre toplama çağrısı yapması ardından Türkiye'de 'silahsızlanma' gündemde öne çıktı. PKK önce reform sonra silah bırakma; hükümet ise önce silahsızlanma diyor. Peki, dünyada barış süreçlerinde silahsızlanma hangi aşamada devreye giriyor?
BBC Türkçe'den Mahmut Hamsici'nin haberine göre, barış süreçlerinde silahların bırakılması, yol haritalarının en zorlu ve kapsamlı dönemeci. Zira hükümetler, Türkiye'de de olduğu gibi, genellikle müzakerelerde ilerleme için silahsızlanmayı sürecin başında talep ediyor.
Ancak silahlı örgütler ise, bunu barış süreçlerinin en son aşaması olarak görüyor.
Norveç'teki Noref'in (Norveç Barış İnşası Merkezi) dünyadaki barış süreçlerindeki silahsızlanma örnekleriyle ilgili hazırladığı 2012 tarihli raporuna, silahsızlanma koşulu, bu süreçlerin çoğunda müzakere aşamasının ya ortasında ya da sonunda belgelere giriyor.
Birçok ülkedeki silah bırakmanın, güvenlik ve yargı sistemlerinin dönüşümünü de içerek şekilde politik süreçlerin ardından gerçekleştiği dikkat çekiyor.
Ayrıca bazı ülkelerde hükümetler de, bazı bölgelerde asker azaltma yolunu seçebiliyor.
Dünyadaki barış süreçlerinde silahsızlanmanın müzakerelerin hangi aşamasında gündeme geldiğini, nasıl ve ne zaman gerçekleştiği altı ülke örneğinde incelendi.
Güneydoğu Asya'nın ada ülkelerinden Endonezya ve Açe bölgesinin bağımsızlığı için savaşan Özgür Açe Ordusu (GAM) arasında 26 yıl süren ve 15 bin kişinin yaşamını yitirdiği savaş 2002-2003'te gerçekleştirilen müzakarelerle sona erdi.
2002'de hükümet ve GAM arasında imzalanan 'Düşmanlıkları Durdurma Anlaşması' kapsamında Endonezya ordusu, Açe bölgesinde saldırı pozisyonundan savunma pozisyonuna geçmeyi, GAM da 'barış bölgeleri olarak tanımlanan alanlarda silahlarını depolara bırakmayı' kabul etti.
Çatışmalar düşüşe geçti, ancak 2003 Nisanı'nda süreç durdu. GAM'ı silahsızlanmada başarız olmakla suçlayan hükümet askeri operasyonlara başladı.
2004 Aralık ayında Açe bölgesini etkileyen Tsunami felaketiyse tüm süreci etkiledi. GAM tek taraflı ateşkes ilan etti. Felaketin ardından görüşmeler yeniden başladı.
GAM bağımsızlık talebinden vazgeçtiğini açıklarken, hükümet ise ilk adım olarak Açe bölgesindeki olağanüstü hal uygulamasını kaldırdı.
Görüşmelerin beşincisinde anlaşmaya varıldı.
Buna göre Endonezya hükümeti Açe bölgesinden tüm 'organik olmayan' (Açe dışından gönderilmiş takviye güçler) askeri birlikleri çekecek GAM da silahlarını bırakacaktı. Hükümet GAM üyelerine af getirip tutukluları da serbest bıraktı.
Ardından Avrupa Birliği öncülüğündeki Açe Gözlem Misyonu'nun denetiminde GAM'ın silahları alındı ve 'organik olmayan askeri güçler' Açe bölgesinden çıkarıldı.
Sürecin Açe bölgesine özerkliğin tesisi ve silahsızlanmayla amacına ulaştığı görüşü yaygın.
Barış görüşmelerinin tümünü izlemiş Endonezyalı gazeteci, BBC Endonezya Servisi'nden Mohamad Susilo, silahsızlanmanın müzakerelerdeki en zorlu başlıklardan olduğunu, hükümetin bunu ön koşul olarak öne sürdüğünü, ama bu düğümün çözümü için kendine has yöntem bulunduğunu söylüyor.
Susilo bu çözümü şöyle anlatıyor: "Devlet Başkan Yardımcısı Jusus Kala GAM'ın silahları bırakması için parlak bir fikir ortaya koydu. Formül, 'cash and carry' (ver parayı götür malı) adını taşıyordu. Bu GAM'ın bırakacağı silah sayısına paralel olarak Endonezya'nın bölgeden askeri birliklerini çekmesine dayanıyordu. GAM'ın yaklaşık 840 silahı vardı. GAM 300 silahını bıraktığında karşılığına hükümet 100 asker birliğini çekecekti."
Bu plan kapsamında GAM tüm silahlarını teslim ederken Endonezya ordusu da Açe bölgesinden 24 bin askerini çekti.
Gam üyelerine af, Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu'nun kurulması, Açe bölgesinde siyasi parti kuruluşuna izin ve Açe bölgesine özerkliği içeren anlaşmanın maddelerinin hayata geçirilmesi ardından Açe'de özerklik ilan edildi, GAM üyelerinin kurduğu siyasi parti seçimleri kazandı ve yerel yönetim bu partiye geçti.
El Salvador'da 12 yıl süren ve on binlerce kişinin hayatını kaybettiği iç savaş sonrası, 1990-1992 arasında hükümet ile FMLN (Farabundo Marti Ulusal Kurtuluş Cephesi) arasında gerçekleştirilen barış görüşmelerinde silahsızlanma son gündem maddesi oldu.
Zira FMLN, silahsızlanmanın tartışılmasından önce 'tam bir politik anlaşmaya gidilmesini' koşul olarak öne sürdü.
Müzakere sürecinin sonlarında silahsızlanma aşamasından önce, genel af çıkartıldı ve bir barış anlaşması imzalandı.
Barış anlaşması şunları içeriyordu:
''Silahlı Kuvvetler içinde 'kirli savaşta' yer almış görevlilerin ayıklanması ve etkinliklerinin azaltılması, Ulusal Sivil Polis Teşkilatı'nın oluşumu, askeri istihbarat servislerinin feshedilmesi, milis organlarının lağvedilmesi, yargı sisteminde değişiklik, seçim sisteminde değişiklik, FMLN'nin bir siyasi parti haline gelmesi.''
Bu anlaşmanın ardından silahların imhası işlemine başlandı.
FMLN siyasi bir parti olarak yasallaştı ve silahlı mücadele sona erdirildi.
Silahsızlanma, başından itibaren Kuzey İrlanda barış sürecini tıkayan, en önemli başlıklardan biriydi.
IRA'nın (İrlanda Kurtuluş Ordusu) silahlı eylemlerini yoğun olarak gerçekleştirdiği 1980'li yıllarda İngiltere Başbakanı olan ve 'Demir Leydi' olarak bilinen Margaret Thatcher, devletin IRA'yla görüşmesi için silahların susması ön koşulunu koydu.
Thatcher'ın yerine 1990'da Başbakanlık koltuğuna oturan John Major ise, çatışan taraflara görüşme çağrısı yaptı, IRA bunun üzerine 1994'te ateşkes ilan etti.
Ancak Sinn Fein'le (IRA'nın siyasi kanadı) görüşülmemesi üzerinde ateşkes adımı geri alındı. İşçi Partili Tony Blair'in 1997'de İngiltere Başbakanı olması, Kuzey İrlanda sorunu açısından dönüm noktalarından biri oldu.
Blair, önceki hükümetin aksine herhangi bir ön şart koymadan Sinna Fein'le görüştü ve IRA'nın yasal kolu barış sürecine dahil edildi.
Görüşmeler sonunda 1998'de, 25 yıllık çatışmayı sonlandıracak şekilde Kuzey İrlanda Anlaşması (Hayırlı Cuma) imzalandı.
Anlaşmaya göre, IRA silah bırakmaya razı olurken, İngiltere de, IRA mahkûmlarını serbest bırakmayı, Kuzey İrlanda'dan askerlerinin bir bölümünü çekmeyi, Kuzey İrlanda'ya yerinden yönetim hakkı vermeyi kabul etti.
Kuzey İrlanda Cumhuriyeti'ndeki Queen's University Belfast'ta görevli Dr. Eprahim Ninmi, IRA'nın silah bırakmayı kabul etmesinde İngiltere'de siyasi tutukluların tahliyesinin kabulünün çok önemli bir etken olduğunu söylüyor.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Elçin Aktoprak da, Blair'in müzakere için silah bırakma koşulundan vazgeçmesinin süreçteki önemine dikkat çekiyor:
"Bu koşuldan vazgeçildiği için IRA ateşkes ilan etmiş, müzakere masası işlerlik kazanmış, silahsızlanma imzalanan Hayırlı Cuma Antlaşması'nın başlıklarından biri olmuştur. Bu gidişatın sonunda 2005'te IRA sadece silah bırakmamıştır; bugün artık IRA diye bir silahlı örgüt yoktur."
İspanya'nın Bask bölgesinin bağımsızlığı hedefiyle 1968'de eylemlerini başlatan ETA örgütünün silah bırakması dünyadaki birçok örnekten farklı.
Zira örgüt 2011'deki silah bırakmaya, herhangi bir müzakere sonucu değil, kendi mücadelesi açısından silahlı mücadele aracına gerek kalmadığı düşüncesiyle karar verdi.
Bask bölgesinin özerkliği de dünyadaki birçok örneğin aksine müzakereyle verilmedi.
Bu, 43 yıl boyunca bağımsız bir Bask ülkesi için silahlı mücadele verdikten sonra silahlara veda eden ETA'yla İspanyol devleti arasında görüşme yapılmadığı anlamına gelmiyor, ancak özerklik belli, planlı bir müzakere süreciyle değil, İspanya'nın General Francis Franco diktatörlüğünün sona erdiği 1978'den sonraki demokratikleşme sürecinin ve anayasasının yenilemesinin parçası olarak yaşama geçirildi.
ETA silah bırakmaya nasıl karar verdiği dikkat çekiyor.
Queen's University Belfast'tan Dr. Eprahim Ninmi, İspanya'nın yıllarca ETA'dan silahsızlanmasını istediğini ancak ETA'nın bu kararı bu nedenle almadığını söylüyor ve ekliyor: "Çatışmayı bitirmeye yönelik baskı asıl olarak Bask halkından geldi."
Örgütün yöntemlerinin 'terör' olduğunu düşünen bazı Baskların tepkisi 1990'larda sokaklara taşarak ¡Basta Ya! (Artık Yeter) hareketini oluşturmuştu.
Beyaz bayrakların sallandığı, ellerin havaya kaldırılıp avuçların açılarak slogan atıldığı bu eylemlerde ETA'nın şiddet eylemlerini bitirmesi istendi.
Habercilik yaşamının yedi yılını Bask sorununu incelemekle geçirmiş olan Basklı bir gazeteci olan Martin Aladur, ¡Basta Ya! hareketinin içinde önceki kuşaklardan ETA eylemcilerinin de bulunduğunu hatırlatıyor ve bu girişimin önemli bir taban hareketi olarak bütün bir İspanyol kamuoyunu etkilediğini belirtiyor.
Kolombiya'da FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) örgütüyle devlet arasında yaklaşık yarım asırdır süren çatışmaları sonlandırmak amacıyla 2012'de başlatılan barış süreci devam ediyor.
FARC barış görüşmeleri sırasında hükümete ateşkese gitme talebinde bulundu ancak hükümet bunu kabul etmedi. Zira Bogota (başkent) yönetimi bunun gerillalara yeniden örgütlenme ve silahlanma fırsatı tanıdığını söylüyor ve FARC'tan silah bırakmasını istiyor.
Tüm görüşmelere karşın ortada taraflar arasında bir ateşkes anlaşması olmadığı gibi FARC da silah bırakmış değil.
Bu süreçte aksamalar yaşanırken çatışmalar da patlak verdi. Ama çatışmalar, barış sürecinin tamamen çökmesine neden olmadı.
Merkezi Bogota'da bulunan sivil toplum kuruluşu Barış ve Uzlaşma Vakfı, yalnız 2013 yılında FARC ve güvenlik güçleri arasında ayda 182 çatışma yaşandığını belirtiyor.
Ancak barış görüşmeleri Kasım 2014'te Tuğgeneral Ruben Dario Alzate'nin FARC tarafından kaçırılıp daha sonra serbest bırakıldıkları dönemde askıya alınmıştı daha sonra yeniden başlamıştı.
Barış süreci altı başlık üzerinden yürüyor. Bunlar şöyle: Toprak reform, siyasete katılım, silahsızlanma, yasadışı uyuşturucular, kurbanların hakları, barış anlaşmasının uygulanması.
Müzakereler kapsamında toprak reformu konusunda anlaşmaya varılmış durumda.
Siyasi katılım, silahsızlanma, uyuşturucular, kurbanların hakları ve barış anlaşmasının uygulanması konularındaysa görüşmeler devam ediyor.
Filipinler'de devlet ile MILF (Moro İslami Kurtuluş Cephesi) arasında 40 yıl süren ve 120 bin kişinin ölümüne neden olan çatışma sürecini sonlandırmak amacıyla yürütülen sürece Türkiye de dahil olmuş durumda.
Türkiye, süreç kapsamında kurulan Uluslararası Temas Grubu'nun bir üyesi, aynı zamanda silahsızlanma sürecini denetleyecek olan Uluslararası Bağımsız Silah Bırakma Organı'nın da başkanlığını yürütüyor.
Süreçte son olarak 2014'te 'Bangamoro üzerine Kapsamlı Anlaşma' imzalandı.
Anlaşma, 2016'ya kadar Bengsamoro adlı yeni bir Müslüman bölgesel yönetimin kurulmasını öngörüyor.
Özerkliğin karşılığında MILF'in de silah bırakmasını öngörüyor anlaşma.
MILF silah bırakırken bölgesel bir polis gücü kurulacak, Filipinler ordusu Bengsamoro bölgesindeki askerlerinin sayısını azaltacak ve bu bölgedeki özel silahlı grupların dağıtılmasına yardımcı olacak.
Süreçte altı MILF kampı da sivil yaşam alanlarına dönüştürülecek.
Plana göre silah bırakma en son anlaşmanın ardından başlayacak ve 2016 Mayısından önce tamamlanacak ardından da ilk bölgesel seçimler yapılacak.