64 kuşağından göçmen kuşağına

64 kuşağından göçmen kuşağına

64 kuşağı, Almanya için nüfus patlamasının ve ekonomik kalkınmanın gerçekleştiği dönem olarak tanımlanıyor. Özellikle toplumsal kadın-erkek rollerinin tartışmaya açıldığı ve kadınların özgürleşme hareketinin kök saldığı 64 kuşağı, bugünün Almanyasına şekil veren nesil olarak da değerlendiriliyor. Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maizière, söz konusu kuşağın temsilcileriyle bir araya gelerek, Alman toplumunun dününü ve geleceğini değerlendirdi. De Maizière nüfustan sorumlu bakan olarak, klasik bakış açılarının ötesinde meslek eğitimi yerine artan yüksek okul mezunlarının ya da göç olgusunun Almanya için ne anlama geldiğini ele aldıklarını söyledi.

‘Almanya artık göçmenleri içselleştirmeli'

İçişleri Bakanı, özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında daha fazla göçmenin istihdamını hedeflediklerini belirtti. De Maizière, bunu sadece demografik sorunları göz önünde tutarak değil, bu kurumların toplumu yansıtması gerektiğine inandıkları için istediklerini vurguladı.

“Bütün kamu hizmetlerinde ivedilikle göçmenlere ihtiyacımız var. Ancak sadece polis teşkilatında ya da silahlı kuvvetlerde değil, her yerde olmalılar. Ayrıca yabancılar dairesinde sıkça rastlandığı gibi iki dil bilen iyi eğitimli Türk kökenli memurlar sadece Türklerin sorunlarıyla ilgilenmek durumunda kalmamalı. Bu hem büyük bir haksızlık, hem de uyuma taban tabana zıt bir uygulama. Göçmenleri toplumda ve devlet birimlerinde içselleştirmeliyiz“ diyen bakan sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm vatandaşlarımız mesleki becerileriyle uyumlu olarak yükselme şansına kavuşmalıdırlar. Örneğin Türk kökenli bir öğretmen Starnberger See, Blankenese gibi lüks semtlerdeki okullarda da çalışabilmeli, sadece Kreuzberg'de değil.“

‘Göçmenler toplumdaki yerlerini sağlamlaştırmalı'

İçişleri Bakanı ile görüşmeye katılan 1964 doğumlu proje yöneticisi Türk kökenli Berrin Alpbek, henüz istenen düzeyde olmasa da göçmenlerin geçmişe oranla daha fazla kabul gördüğünü belirtti. 18 yaşında yüksek öğrenim için Almanya'ya gelen Alpbek, ailesinin o yıllarda Alman eğitim sisteminde fırsat eşitliği görmediği için, aynı kuşaktaki pek çok Türk kökenli gibi ilköğrenimini Türkiye'de tamamladığını ifade etti. Zorluklarına rağmen kariyer ve aile hayatını birlikte yürüttüğünü kaydeden iki çocuk annesi Alpbek, artan olanaklar sayesinde gençlerin istedikleri takdirde hedeflerine ulaşabileceklerini söyledi: “Benim tecrübem eğer isteniyorsa her şey başarılabilir. Eğer çocuk isteniyorsa, gençler o çocuğu iyi yetiştirmeyi de başaracaklardır. Bu, her şey için geçerli tabii, iş konusunda da böyle. Olanaklar mevcut ve en önemlisi Türk gençlerinin bu toplumun bir parçası olduklarının bilincine varmaları; toplumdaki yerlerini sağlamlaştırmalarıdır. Bunu yaptıkları zaman sanıyorum, her şey daha da kolaylaşacaktır. “

'Kadın istihdamına yönelik pratikler yetersiz‘

64 kuşağından bir çocuk sahibi ekonomi danışmanı Katharina Le Thierry, kendi kuşağındaki kadınların eğitim seviyelerinin yüksek olduğunu ve bunu iş hayatına entegre etmek için mücadele ettiklerinin altını çizdi. Kariyerinin bir döneminde çocuğu ile birlikte yurtdışında olduğunu belirten Le Thierry, Avrupa'nın pek çok yerinde gerek rol dağılımı gerek kadın istihdamına yönelik pratiklerin Almanya'dan daha iyi olduğunu gözlemleme fırsatı bulduğunu söyledi. Le Thierry, bu bağlamda gözlemlerini İçişleri bakanıyla da paylaştığını ifade etti: “Fransa'da uzun yıllar yaşama olanağı buldum. Oradaki iş hayatında kadın algısının çok farklı olduğunu gördüm. Sayın bakana da bunu aktardım. Çocuğumun olması Fransa'daki kariyerime engel teşkil etmedi. Aynı şekilde Danimarka da bu anlamda tam bir cennet. Almanya'ya geldiğimde ise çocukla çalışma saatleri arasında mekik dokudum. Bugüne baktığımızda ise yuvaların artmasına ve tam gün okul sistemine geçilmesine rağmen hala diğer ülkelerin seviyesine gelebilmiş değiliz. Alt yapının genişletilmesi gerekiyor. Ayrıca aile içerisinde kadın ve erkeğin çalışabilmesini kolaylaştıracak daha fazla düzenlemeye ihtiyacımız var. “