Taksim'de Gezi Parkı'ndaki ağaçların sökülüp, yerine kışla yapılması planlanan projeye karşı başlayan eylemlerin 4'üncü gününde, direnişçilerle polisler arasında, halkın da katıldığı sabaha kadar süren çatışmalar ve protesto gösterileri düzenlendi. Köşe yazarları da dün yaşananları köşelerinde değerlendirdi.
Yeni Şafak'tan Ali Bayramoğlu, Ayşe Böhürler, Zaman'dan A. Turan Alkan, Mehmet Kamış; Taraf'tan Hadi Uluengin, Murat Belge; Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan, İsmet Berkan; Milliyet'ten Güneri Civaoğlu, Can Dündar; Vatan'dan Güngör Mengi, Ruhat Mengi, Reha Muhtar; Radikal'den Akif Beki ve Eyüp Can Gezi Parkı direnişini yazdı.
7 gazeteden 17 köşe yazarının yazıları özetle şöyle:
Ali Bayramoğlu – Yeni Şafak
Bu nasıl barış? Bu ne hoyratlık?
Taksim'deki sivil itirazcıların, itirazlarını, eylem tarzlarını haklı bulur ya da bulmazsınız, ancak kabul etmek gerekir ki, işi çığrından çıkaran bunlar değil, siyasi iktidarın tavizsiz ve hoyrat tutumu olmuştur.
Kimi sivil toplum örgütleri ve bir kaç bin sivil, Taksim alanına farklı bir biçimde sahip çıkarak, iktidarın projesine direndiler.
Ve ağır bir şekilde tokatlandılar.
O tokat, Taksim meselesini değiştirmeye, başka bir şekle sokmaya yetti de arttı. Siyasi öfkeye, tepkiye karşı toplumsal öfke ve tepki doğdu.
Hoyratlık devam ettikçe sorun ve tepki de devam edecektir.
AK Parti hükümeti hoyratlık ve kimi toplumsal hassasiyetleri okuma konusunda kendisi de önceki pek çok hükümetin yaptığı hataları yapıyor.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
A. Turan Alkan – Zaman
Testi kırılmadan
Kalbimden geçeni söyleyim; bu ahval ve şerait dahilinde meselâ güz aylarında yapılacak mahallî seçimden hükümetin muvaffakiyetle çıkması çok zor görünüyor. Beceriksiz algı yönetimi yüzünden iktidar karşısındaki (muhalefet değil, dikkat!) husûmet blokunu kendi eliyle güçlendiriyor ve onlara kendi eliyle mâkul sebepler veriyor. İlk sandıktaki yıkımın tesiri nerelere kadar uzanır, düşünmek bile sıkıntılı.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Ayşe Böhürler – Yeni Şafak
Neden?
Çok uzun süredir ihtiyaç olmadıkça Taksim kalabalığına girmekten kaçan birisi olarak, oraya yapılacak bir AVM'nin orayı daha çok kalabalıklaştırması ve bunun kimin işine yaracağı üzerine daha çok düşünmek lazımdı. Hele ki bu sebeple Gezi Parkı'na yapılanlar bu işin müsebbibi olan tarafın kendi 'kimlik kodlarını ve ideolocya örgüsünü' sorgulaması açısından daha büyük önem taşıyor.
Bu hafta içinde siyasi olarak iktidarı destekleyen hatta içinden olup ama bu konuya muhalefet eden o kadar çok insanı dinledim ki... Başka mevzulara kıyasla sadece İstanbul'u ilgilendiren küçük bir mesele gibi gelse de birçok insanın kalbinin burulmasına neden olan bu istimlak ve Gezi Parkı baskısı kime ne kazandıracak, ne kaybettirecek, daha çok insanın oraya gelmesinden kim kazançlı çıkacak analizinin iyi yapılması lazım.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Hadi Uluengin – Taraf
Taksim parkı, hayat parkı
Çok hoşuma gidiyor, çünkü cicili biçili sırt çantalarıyla rengârenk kamp çadırlarına girip çıkan o“muhalif gençler” kendileri aksini iddia etseler bile aslında hem bizzat eylemin niteliğiyle, hem de hâl ve oluş tarzlarıyla ciddi bir refah toplumunun göstergesini sunuyorlar.
Kırk- elli yıl önce Batı’da gerçekleşmiş kent mücadelelerinin yeni aktörleri olarak aidiyetini taşıdıkları ülkenin ve şehrin bugün ulaşmış olduğu seviyeyi yansıtıyorlar.
Yani farkına varmadan reddettikleri şeylerin tezahürü olarak ortaya çıkıyorlar ki, eğer parkın yerine AVM yapılırsa hiç şüphesiniz olmasın, reyonlarda ilkin yine onlar dolanacak.
Bunu şimdiden ispatlayamam ama “hayat parkı”ndaki gezinti gelecekte ispatlayacak!
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Mehmet Kamış – Zaman
Ağaçlar doğdukları yerde ölür
Belediyenin Ağaç A.Ş isimli şirketi çok önemli işlere imza attı. Bu dönemde kentin çeşitli yerlerinde yüz binlerce ağaç dikildi. Bu sosyal ve çevreci belediyecilik anlayışı da gerek Tayyip Erdoğan’ın gerekse AK Parti’nin oylarını arttırmasında önemli rol oynayan etkenlerden birisi oldu. Ama bugün toplumda bu anlayışın zayıfladığı, inşaat sektörünün yeşil olan her yere göz diktiği kanaati hakim! Önceki anlayışla yapılan ve toplumda büyük beğeni toplayan sosyal ve çevreci belediyecilik anlayışının yerini AVM ve rezidans yapan bir anlayışa terk ettiğini düşünenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Reaksiyoner grupların agresif tavırları bizi ilgilendirmiyor. Biz çocukluk arkadaşlarımızın hayatlarının korunmasını istiyoruz. Her kesilen ağaç kim bilir kimin hayat ağacı. Kimsenin bu ağacı kesmeye hakkı yok.
Murat Belge – Taraf
Yeni Salvo
Şimdi Başbakan kendi projelerini yürürlüğe koyma aşamasına geçmiş gibi görünüyor. Bu projelerin “memleket için hayırlı” olduğuna inanıyordur herhalde. Ama bunlar “demokrasi”, “özerkleşme” ve benzerleriyle türdeş konular değil. Olmadığı gibi, en genel düzeyde, “günlük hayat”, “yaşama üslûbu” gibi alanlarda, bu ülkede yaşayan insanların azımsanmayacak sayıda bir kesimini somut bir biçimde rahatsız eden uygulamalar getiriyor. Bunlara “evet” demek mümkün değil. “Gelir geçer” gözüyle bakmak da mümkün değil. Türkiye, olacaksa, şimdi demokratik olacak. Bunun genel ilkeleri var, kuralları var. Demokrasi, Tayyip Erdoğan’a tahsis edilmiş bir otobüs değil.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Ertuğrul Özkök – Hürriyet
Düne kadar Gezi sadece parktı
Gezi, düne kadar sadece bir parkın adıydı. Dünden itibaren, Türkiye’nin üzerindeki korku perdesinin yırtıldığı yerin adıdır. Korku imparatorluğu polisinin, biber gazının, copunun ve maskeli süvarilerinin ilk yenilgisini aldığı cephenin adıdır. O genç insanlar, o kırmızılı kadın oradan sürülse de, kepçeler, buldozerler çınar ağaçlarını gölgeleriyle birlikte kurutsalar da... Bu demokrasi Gezisi hiçbir zaman unutulmayacaktır. Bir meydanın hatırlanması için adının ille de “Tahrir” olması gerekmez...
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Ahmet Hakan – Hürriyet
Taksim’den Tahrir çıkar mı?
İktidar, Gezi Parkı’nda sergilenen nobran tutumla, son 10 yılda hiçbir muhalefet partisi ve muhalefet hareketinin başaramadığını başardı: Kendisine yönelik muhalefetin hem dozajını arttırdı, hem de karşıt safları pekiştirdi. Kısacası... İktidar, her alanda olduğu gibi, kendine yönelik muhalefetin dozajını ve etkisini arttırma alanında da şampiyon oldu. Cumhuriyet tarihinin bir rekoru daha kırıldı yani... Kutluyoruz.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
İsmet Berkan – Hürriyet
Böcek değil vatandaş... Düşman değil vatandaş...
Bu satırların yazıldığı saate kadar polise karşı hiçbir şiddet kullanılmamıştı, şiddeti uygulayan polisin kendisiydi.
Peki bütün bunlar neden oldu, neden yaşandı?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, gerekli yasal izinleri beklemeye gerek duymaksızın Taksim’deki Gezi Parkı’nın ağaçlarını sökmeye kalktı, kesmeye kalktı diye... O ağaçları feda etmek istemeyen, şehrin o bölgesindeki nadir yeşil alanlardan birini korumak isteyen insanlar da parkta bekçilik yapmaya başladı. Evet öyle. Belediyemizin acelesi var. Ama hukuk diye bir şey de var.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Güneri Civaoğlu – Milliyet
Gönlümün A planı
Taksim Gezi’sindeki ağaçların kesimi ile birlikte bir süredir baskı altında tutulan bu psikoloji, tepki dalgalarını beslemiş, kabartmıştır.
İktidarın toplum nabzını tutması ve Taksim’e çıkanların psikolojisini okumaya çalışmaları gerekir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın “yapılan çalışma, Topçu Kışlası ve AVM ile ilgili değil, yol genişletme çalışmasıdır” açıklaması, tansiyonu düşürebilir mi, inandırıcı olur mu bilemem. Ama... Taksim görüntülerinin arkasındaki büyük resme bakılması ihtiyacının -nihayet- hissedildiği yolunda bir işareti olabilir.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Can Dündar – Milliyet
Ecdadınız çarpar
“Gezi Parkı direnişi”, sadece Taksim’in son ağaçlarına sahip çıkma mücadelesi değildir. “Gezi Parkı direnişi”, rant uğruna bu ülkenin varını yoğunu harcamaya ahdetmiş bir anlayışa karşı koyma mücadelesidir.
O kafa, ülkenin bir ucunda üç-beş işadamı ticaret merkezi yapacak diye masum bir koruluğa göz dikerken, 1300 km. ötedeki öbür uçta, bir şirket maden çıkarıp zengin olacak diye yerkürenin en güzel ormanlarından birini katletmeye, dağları oyup vadileri çiçeklerle, dereleri balıklarla, anılarla birlikte kurutmaya hazırlanıyor.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Güngör Mengi – Vatan
Vurma, bekle!
Günlerden beri büyüyen kalabalıklar Taksim Gezi Parkı’nda ağaçları kestiren otoriteye karşı direniyor. “Ağaç kadar savunmasız insanlar...” Başbakan “Ne yaparsanız yapın; orası için karar verdik, yapacağız” diyor. Yapacakları şey AVM ve konuttur. Modern toplumlarda insanların kentin görünümünü veya yaşantısını değiştirecek projelerde söz söyleme hakları vardır. İtirazlarını kamuoyuna duyurmak için toplananların üstüne polis ordusu göndermek dişlerini sıkarak biber gazına boğmak en azından ayıptır. Toplananların kışkırtıcı ajan tuzağına düştüğünden şüphe duymak, polis operasyonu bahanesi üretmektir. Protestocuları zorla dağıtmak da tedbir değildir. Ama dış etkilere karşı izole etmek ve kendiliğinden dağılacakları vakte kadar sabır göstermek insani bir tedbirdir. Neden denenmiyor? Devlet hani hizmetkârdı?
Ruhat Mengi – Vatan
Gezi Parkı’nda devlet şiddeti!
Sebep ne Gezi Parkı’nda polisin halka hücum etmesine? Medeni ülkelerde şehirlerin göbeğinde bile adım başı rastlanan, yüzyıllar boyu korunan yemyeşil alanların acımasızca yok edildiği, dünya mirası güzelim İstanbul’un bile gökdelenlerle, adım başı AVM’lerle taş yığınına dönüştürüldüğü ülkede vatandaş “Taksim civarında nefes alacağı tek yeşil alan”ı korumak istiyor.. Belki de şuuraltında benzer kararlarla Taksim ve Beyoğlu’na başka müdahalelerin olacağını hissediyor. Olayların ardından yapılan resmi açıklamalarda yine aynı masala sığınılmış; “onlar yalnız gösterici değil, arada siyasi rant sağlamak isteyenler var”.. Kim bunlar, herhalde “muhalefet partileri” kastediliyor. Eh kardeşim diyelim ki haklısınız, Suriye’de “öldürdüğü insanların yüreğini söküp yiyen” Esad muhaliflerini bile korur kollarken kendi muhalifine ölümü reva görmen kabul mü edilecek? Bu şiddete mazeret olamaz, “dünya çapında, tarihe geçecek bir skandal”dır!
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Reha Muhtar – Vatan
Gezi Parkı kalmalıdır!
“Diren Gezi Parkı...” Üç gün boyunca kadınların, çocukların, sıradan insanların direnişlerine ilham olan slogan buydu... - “Diren Gezi Parkı...” Gezi Parkı bugüne kadar nice topla tüfekle direnenlerin yapamadığını, yanından bile geçmeyi başaramadığını yaptı... Dün akşam Gezi Parkı’nın yerine “Topçu Kışlası” yapılmayacağı kararı çıktı... Hayatı temsil ediyordu çünkü Gezi Parkı... Yaşamı, özgürlükleri, bireyin insani kıvılcımlarını, aileyi, çocuğu, sporu, aşkı, romansı, sevgiyi ve insana dair her şeyi... Direndi Gezi Parkı... Bir parkın direnişinin, topla tüfekle yapılan direnişlerden daha gerçekçi, daha direnişçi, daha barışçıl, daha insancıl, daha varoluşçu ve daha sonuç alıcı olabileceğini gösterircesine... “Diren Gezi Parkı” dediler... Direndi Gezi Parkı...
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Akif Beki – Radikal
İsyan ile inat arası bir şey
İtiraz Ahlakı, başkaldırı manasına isyan ile gözü kör eden inat arasında bir şeydir. AVM ve rezidansa karşı olmakla baştan ayağa AK Parti’nin her şeyine karşı olmak arasında bir şey. Yeri geldiğinde Tayyip Erdoğan’ın bir sözünü ya da bir politikasını eleştirmekle ondan ölesiye nefret etmek arasında bir şey. İnadına AVM’ci olmak, inadına rezidansçı olmakla Gezi Parkı’nı inadına direniş için bayraklaştırmak arasında grimsi bir şey. Siyasi iradeye kafa atmadan da itiraz edilebileceğini, farklı yaşam tarzlarının siyasi müdahalelerden düşmanca olmayan ikazlarla da korunabileceğini göstermek gibi bir şey. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın yaptığı gibi yani. İrade özgürlüğüne, ideolojik baskılardan ve siyasi tarafgirlik damarından da özgürleşmiş bir iradeyle sahip çıkmak gibi. İsyan değil, inat değil. İtiraz ahlakıdır bize lazım olan, itiraz!
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Eyüp Can - Radikal
Gezi Parkı neyin sembolü
Oysa dün Gezi Parkı’nda şöyle bir manzara vardı: Ortak yaşam alanına sahip çıkan her kesimden insan ve hükümetin emriyle halkına pervasızca gaz sıkan polis. O zaman siz söyleyin… Gezi Park’ı artık neyin sembolü? Birlikte yaşamanın mı, inat ve intikamın mı?