Sakarya'nın Hendek ilçesinde, geçen yıl 3 Temmuz’da, 7 kişinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin de yaralandığı Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda meydana gelen patlamanın yıl dönümünde yakınlarını kaybeden ve davanın avukatları fabrikanın önünde açıklama yaptı. Avukat Can Atalay, “Hiçbir işin doğasında ölüm yoktur. Risk vardır, tehdit vardır, önlem vardır. Hem buradaki fabrika hem de Türkiye’nin birçok yerindeki işveren için işçi canı önemsiz bir ayrıntı” dedi.
TIKLAYIN - 7 kişinin öldüğü havai fişek fabrikasındaki patlama davasında 3'üncü duruşma: 2 kişi tahliye edildi
Hendek’te Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nın farklı birimlerinde 3 Temmuz 2020’de patlamalar meydana gelmiş, yedi kişi hayatını kaybederken 127 kişi yaralanmıştı. Patlamayla ilgili açılan davada; aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu yedi sanık, “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçlaması ve 2 yıl 8 aydan 22 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor.
Davanın 10 Haziran’da görülen 3. duruşmasında mahkeme, tutuklu olarak yargılanan Y.C. ile H.A.V.'nin tutukluluk hallerinin devamına, ustabaşı Erşan Ö. ve sorumlu müdür Asiye A.'nın yurtdışı çıkış yasağı şeklinde adli kontrolle tahliyesine; A.R.E.C., A.Ç. ve A.B.'nin tutuksuz olarak yargılanmasına, tanıkların dinlenilmesi ve keşif talebinin reddine, tanık Ayfer C. hakkında ise yalan tanıklıktan suç duyurusunda talebin hükümle değerlendirilmesine karar verdi, duruşmayı 13 Eylül tarihine erteledi.
Patlamanın yıl dönümünde, hayatını kaybedenlerin yakınları, yaralananlar ve avukatları, fabrika önünde açıklama yaptı. “Hendek İçin Adalet' pankartıyla fabrikaya yürüyen topluluk, iş verenin işçilerin canına değer vermediğini, mücadelelerinin sonuna kadar devam edeceğini belirtti.
Davanın avukat Can Atalay, bir yıl önce meydana gelen olayı katliam olarak değerlendirip yedi işçinin “göz göre göre öldürüldüğünü” söyledi. Atalay, “Hiçbir işin doğasında ölüm yoktur. Risk vardır, tehdit vardır, önlem vardır. Hem buradaki fabrika hem de Türkiye’nin birçok yerindeki işveren için işçi canı önemsiz bir ayrıntı” dedi.
Davanın bir başka avukatı Gülşen Uzuner ise “Hâlâ patron, nasıl tutuklu olduğuna şaşırıyor. Bize diyorlar ki ‘Garibanın hakkı ve hukuku olmaz.’ Biziz garibanın hakkı, hukuku. Biz hep birlikte el ele tutuşup bu adaleti sağlayacağız” diye konuştu.
Avukat Seher Eriş de şunları söyledi; “Patlama göz göre göre gelirken iş verenin önlem almak yerine üretimi artırmayı tercih ettiğini biliyoruz. İşçilerin bir süredir patlama riskine ilişkin endişelerini fabrika sahipleri ve yöneticilere ilettiklerini fakat buna rağmen önlem alınmadığını biliyoruz. İşçilerin ölüme terk edildiğini biliyoruz.
Kâr elde etme hırsıyla işçilerin hayatlarını hiçe saydıklarını biliyoruz. Biz tanıyoruz, biliyoruz bu patron ve sermayedarları. Ama biz işçilerin mücadelelerini de biliyoruz. Biz yaşam için hayatı ilmek ilmek ören bu işçilerin mücadelelerini de biliyoruz, tanıyoruz.”
Patlamada gözünden yaralanan Hasan Bozdağ ise şöyle konuştu:
“Hiçbir eğitim almadan beni jiletin bölümüne koydular. Engelli arkadaş, makinede çalışabilir mi? Sadece şunu söyleyeceğim. 2014 yılında pazar günü, kaynakçı arkadaşımız burada nasıl ölmüştür? Tüm Türkiye’ye ve devlete sesleniyorum. Pazar günü buradan bir sinek dahi içeri girmez. Bunu Yaşar Coşkun ve Hasan Ali Velioğlu fabrikaya yollamıştır ve spiral ile profil keserken, üretimde unutulan baruta alev sıçraması sonucu patlama olmuştur. Bu ölen arkadaşımıza ise 1 buçuk trilyonluk dava açılmıştır.”
Patlamada hayatını kaybeden Halis Yılmaz’ın babası Muammer Yılmaz, “2004’te ruhsat veriliyor. 2004’ten 2020’ye kadar senede bir kere denetlemeye gelsen o perde betonu görmez misin? Gelen çay içmiş gitmiş. Benim canım bu bedenimde olduğu sürece o yalancı şahitlerin öbür dünyada da yakalarındayım. En son isteğim ise canıma can kanıma kandır” diye konuştu.
Patlamada hayatını kaybeden Sabahattin Tepeçınar’ın kardeşi Hatun Tepeçınar, “Biz adalet istiyoruz. Gariban işçiler, konuşamayan işçilerden yedi tanesi burada can verdi, diğerleri ise sustu. Hepsinin etleri, kanları yukarıda. Bunların hesabını kim verecek” diye sordu.
Grup, açıklamanın ardından fabrika kapısından içeriye karanfil atarak bölgeden ayrıldı. (ANKA)