22 köşe yazarından İmralı tutanakları ve çözüm süreci notları...

22 köşe yazarından İmralı tutanakları ve çözüm süreci notları...

2. BDP heyetinin İmralı'da Abdullah Öcalan'la yaptığı görüşmenin tutanaklarının Milliyet gazetesinde yayımlanmasının ardından başlayan tartışma devam ediyor. Köşe yazarları çözüm sürecinde tutanlardan yansıyanları ve sürece ilişkin görüşlerini yazdılar.

Hürriyet gazetesinden Ahmet Hakan ve İsmet Berkan, Milliyet gazetesinden Fikret Bila, Hasan Cemal, Güneri Civaoğlu, Can Dündar ve Fuat Keyman, Vatan gazetesinden Güngör Mengi, Reha Muhtar, Okay Gönensin ve Can Ataklı, Star gazetesinden Fehmi Koru, Ahmet Kekeç ve Taha Kıvanç, Yeni Şafak gazetesinden Salih Tuna ve Yasin Aktay, Radikal gazetesinden Murat Yetkin, Zaman gazetesinden Turan Alkan, Mehmet Kamış ve Şahin Alpay, Cumhuriyet gazetesinden Cüneyt Arcayürek ve Hikmet Çetinkaya'nın yazıları özetle şöyle:

 

Ahmet Hakan – Hürriyet

Kim sızdırdı? Öcalan ile BDP’li üç milletvekilinin İmralı’da yaptıkları görüşmenin notlarını kim sızdırdı?

Cevabı aranan soru bu...

Adım adım gidelim: Cemaat yapmamıştır: Süreçte yoklar, MİT’e nüfuz edemediler, BDP çevrelerine uzaklar... O metne ulaşmaları zor yani. Hükümet yapmamıştır: Ateş püskürmelerine, “sabotaj” diye ortalığı inletmelerine bakılırsa onların yapmadığı aşikâr... MİT yapmamıştır: Süreci götüren bir kurumun kendi kendini baltalaması mümkün değil. Çünkü hiçbir kurum kendi ayağına kurşun sıkmaz... BDP yapmamıştır: Böyle bir durumda “olağan şüpheli” hale geleceklerini bildikleri halde kurumsal olarak bu adımı atmazlar. Böyle bir riski alamazlar.

O halde kim yaptı? Benim aklıma tek bir “adres” geliyor: Sürecin şeffaf götürülmesi gerektiği meselesini abartan... Öcalan’ın sözlerinde infiale yol açacak bir husus görmeyen... Görüşme notlarının toplumla paylaşılmasının faydalı olacağını düşünen... Bir BDP’linin iyi niyetli kişisel girişimi olma ihtimali hayli yüksek.

Ama unutmayalım: Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla örülüdür.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

İsmet Berkan – Hürriyet

İktidar da muhalefet de bir gün gerçekle yüzleşecek Siz boşverin İmralı zabıtlarını o mu sızdırdı bu mu sızdırdı, sızdırırken amacı neydi, büyük komplo mu, haber düzeltme çabası mı tartışmasını.

Esas büyük resme bakın. Orada, Türkiye önce terör sorununu, sonra da Kürt sorununu çözmeye çalışıyor. Şimdilik detaylardan özenle kaçınılıyor, çözüm yolu olarak hükümet de Abdullah Öcalan da ‘Demokratikleşme’yi gösteriyor.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Fikret Bila – Milliyet

Süreç kesilmez

Arkadaşımız Namık Durukan’ın, İmralı’da Abdullah Öcalan’ın, BDP milletvekilleri Pervin Buldan,Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan’la yaptığı görüşmenin tutanaklarını haberleştirmesi çok çeşitli yorumlara neden oldu. Bunlardan bazıları aklın sınırlarını zorlayacak kadar “komplocu” yorumlardı. Oysa haber basit bir gazetecilik faaliyetinin sonucuydu. Namık Durukan’ın yaptığı gibi alanını iyi izleyen, haberin peşini bırakmayan her gazetecinin ulaşabileceği türden bir haberdi. Bazı meslektaşlarımızın ve bazı siyasilerin “olsa olsa” yöntemiyle iddia ettikleri gibi arkasında öyle derin komplolar, karmaşık senaryolar yoktu.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Hasan Cemal – Milliyet

Sayın Başbakan, tarihin eli yine omzunuzda, tarih bazen yaşarken de yakalanır!

Barış hedefine kilitlenmek yerine yan yollara saparsak, ormanda ağaçların arasında kaybolursak, resmin bütününü gözden kaçırırsak yazık olur, yanlış olur. “İmralı haberini Milliyet’e kim sızdırdı?” sorusunun peşinden koşturmanın, sabotaj diye feryat etmenin bir yararı yok ki.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Güneri Civaoğlu – Milliyet

Bu bir ‘gazeteciliktir…’

Efsane siyasi dergi “AKİS”in kurucusu ve başyazarı Metin Toker “gazetecilik dünyanın en güzel mesleğidir. Ama... Adam gibi yapılırsa...” Arkadaşımız Namık Durukan İmralı’da “Abdullah Öcalan ile BDP’li 3 milletvekilinin konuşma notlarını” ele geçirerek ve Milliyet de bunu objektif gazetecilik kuralları ve sorumluluk bilinciyle yansıtarak “adam gibi gazetecilik” yaptı. Yayımlanan tutanak için kimse “gerçekle örtüşmüyor” diye bir iddiada bulunmuyor/bulunamıyor. Çünkü ne bir tahrifat var ne bir ilave... Görüşmelerde alınan notlar ne ise o...

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Can Dündar – Milliyet

Saflar yeniden belirlenirken…

Bazı dönemler, insan yazdığı gazeteyle gurur duyuyor. Bu dönem, onlardan... Milliyet bir süredir, gündem belirliyor; biz de bunun keyfini sürüyoruz. Arkadaşımız Namık Durukan “İmralı zabıtları” ile çok önemli bir habere imza attı. İçeriğinin süreci nasıl etkileyeceği tartışılır; ama tartışılmayacak şey, bunun dünyanın her yerinde, “psikolojik harekat çabası” değil, şeffaflığa hizmet eden gazetecilik başarısı sayılacağıdır. Haberi eleştiren meslektaşlarımız arasında “Elime gelse de yayımlamazdım” diyen varsa, gazetecilik algısını yeniden sorgulamalıdır.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Fuat Keyman  - Milliyet

Barış sürecinin başarısı: Yeni devlet aklı

PKK’nın silah bırakması sürecinin ne kadar başarı şansı var? Gazetemizin, başarılı bir gazetecilik örneği olarak, İmralı Zabıtlarını yayımlamasıyla (28 Şubat), bu sürecin önemli aktörlerinden Öcalan’ın ne düşündüğünü öğrendik. PKK ile konuşmalarda, ne bölünme, ne ayrışma, ne af, ne de büyük tavizler konuşuluyor. Masada, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, güçlendirilmiş yerel yönetim v.b. makul öneriler var. Yeni anayasa, parlamento ve sivil toplum ön plana çıkartılıyor.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Güngör Mengi – Vatan

Sızması iyi oldu

Başbakan’ın siyasi danışmanı, İmralı’da tutulan görüşme notunun medyaya sızmasına sabotaj diyor. Abartılmış bir değerlendirme bu. Ülkenin kaderi ile ilgili bir tartışmanın belgesini ele geçiren gazeteci, başarısından ötürü suçlanamaz. Eğer bazı görüşler aydınlığa çıktığı için süreç zarar görecekse, bundan bile hayır ummak gerekir.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Reha Muhtar – Vatan

Barış sürecinde konuşmalar

Gazeteciliğimin hiçbir döneminde Apo‘yla görüşüp “büyük bir gazetecilik olayı patlatmayı” düşünmedim... Haber için her şeyi yapabilen bir gazeteci imajı vermeme karşın, Apo’yla görüşüp, terörün en azgın olduğu dönemlerde değerli! fikirlerini ‘gazetecilik’ adı altında kamuoyuna yansıtmayı meslek görevi olarak saymadım... Apo’yu tanımam... Hiç yakından görüp konuşmadım... İmralı duruşmalarında birkaç metre ötemde cam kafeste otururken gördüm o kadar...

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Okay Gönensin – Vatan

Esasa bakmak

İmralı görüşmesinin ‘tutanak’larının ilk okuması doğal bir heyecan yarattı. ‘Sabotaj,’ ‘deprem’ nitelemeleri havada uçuştu. ‘Tutanağın sızdığı’ kaynaklar üzerine de çok zihin idmanı yapıldı. “Tutanak” kelimesiyle başlarsak; bu metnin bir “tutanak” olmadığını söyleyenler haklıdır. Metnin, görüşmeye katılan BDP’li vekillerin notlarından oluştuğu ve “resmi” bir “kullanım” için hazırlanmadığı bellidir. “Resmi kullanım” için hazırlanmış metin, Öcalan’ın mektubudur. Bu metin BDP yöneticileri dışında kimlere verildi, “sızma” nereden oldu gibi sorular üzerinde “spekülasyon” yapmanın da bir faydası yok. Metin yalanlanmadı, tecrübeli bir gazeteci bunu elde etmiş, gazetesi de görevinin gereğini yaparak yayınladı.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Can Ataklı – Vatan

Sızdırmanın tetikçileri sızdırmadan sızlanıyor

Başlık ne kadar tuhaf oldu değil mi? Ama işin kendisi tuhaf. Devletimiz, TBMM’den üç milletvekilini, yanlarına kendi adamlarını koyup 40 bin kişinin ölümünden sorumlu olarak ömür boyu ağırlaştırılmış hapse mahkûm bir terör liderine gönderiyor. Bu heyet, terörist liderle “barış” pazarlıkları yapıyor. Ertesi gün terörist liderle yapılan pazarlıkların konuşma metinleri, yani tutanaklar bir gazetemizde yayınlanıyor. Pazarlıklarda bu gazetenin bir temsilcisi olmadığına göre demek ki tutanaklar pazarlığa katılanlardan biri tarafından veriliyor.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Fehmi Koru – Star

Tutanaklardan öğrendiklerim

Ne bekliyordunuz, “Arkadaşlara selâm söyleyin, yenildik, silâhlarını bıraksınlar” denmesini mi?

Bana göre, cümlenin sonunda “Silâhlarını bıraksınlar” talimatı olduğu müddetçe başında neler söylendiği hiç önemli değildir. BDP’li heyetin İmralı’da kendilerine üç mektup teslim eden Abdullah Öcalan’la yaptığı ‘samimi’ görüşmenin tutanağına bu pragmatik çerçeveden bakmak gerekiyor.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Ahmet Kekeç – Star

Kaybetmesi istenenler kazanacaktır

İki kere iki dört: İmralı görüşmelerinin “sızdırılması” ve editoryal işleme tabi tutulmadan yayınlanması, barış sürecine yönelik mevzun bir provokasyondur...

Oslo’da yapılmak istenen şey denenmiştir.

İlk deneme, deneme sahiplerinin (kimlerse onlar) elinde patladı.

Maksat, Erdoğan’ı itibarsızlaştırmak ve PKK’yla işbirliği halinde göstermekti.

Bilakis, elini taşın altına koyan ve çözüm iradesi gösteren Erdoğan kazandı.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Taha Kıvanç – Star

‘Sızıntı’dan önemli bir konu var

Yoldayım, gazetelere göz atamamışım... Havaalanından doğruca panelin yapılacağı salona götürülmüşüm, gazetelere bakma fırsatım olmamış... Yanımda oturan önemli siyaset adamının “Ne diyorsun?” diye başladığı fısıltı cümlesini anlamayışım bundan...

Toplantı sonrası kapı kanadı arasında fısıldaşan, herbirini televizyonlardan tanıdığınız yorumcuların “Kim sızdırmış olabilir?” ve “Süreci olumsuz etkiler mi?” cümleleri aklımı başına getirdi. Meğer birkaç gün önce İmralı’da BDP’liler ile ada sâkini arasında yapılan görüşmenin tutanağını ele geçiren Milliyet tam metni yayımlamış...

“O mu sızdırmış olabilir, bu mu?” denilen işte o tutanak...

Heyetten birinin tutanakta haklarında hiç de hoş olmayan cümleler kullanılan bir grubun üyesiyle televizyonda takışması olmuş ve “Ben size gösteririm” diye stüdyoyu terke kadar varan bir restleşme yaşanmış... Biri, “Acaba o olayın intikamı mı?” diye sordu...

İstisnasız hepimiz, “Ufacık bir olaya böylesine büyük bir intikam olur mu?” itirazında bulunduk...

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Salih Tuna –Yeni Şafak

İmralı zabıtlarının bunlara da faydası oldu

Herkes BDP'li heyetle Öcalan arasındaki görüşmeleri basına kim sızdırdı sorusunun peşine düştü.

BDP milletvekili Altan Tan'ın sızdırdığı 'bilgisi' gün içinde sosyal medyaya yansıdı.

Haberi yapan muhabirin Altan Tan'ın odasına girdiğini, uzunca bir müddet orada kaldığını Meclis kameraları saptadı iddiasına dayandırdılar bunu.

Altan Tan gibi hayatı mücadele içinde geçtiği söylenen biri neden durduk yere böyle bir şey yapsın?

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Yasin Aktay – Yeni Şafak

Mesajı bulandırma gayretleri boşa çıkar

Mesajın taşıyıcılarının mesajın bir parçası olduğunu söylemiştik. İmralı ile görüşecek isimler mesaja içerik katmayacak türden insanlar değil. Hele İmralı'ya kimin gideceği üzerinden o kadar gürültü koparılması, mesaja bir tür müdahale hakkı üzerindeki kavgayı da açığa çıkarmış gibi görünüyor. İmralı'ya gitme talebi sadece Öcalan'a duygusal bağlılığın veya hasretin bir ifadesi değil tabi. İmralı'ya gitmek isteyenler sadece Öcalan'a olan özlemlerini gidermeyi hedeflemiyorlar, belli ki bu görüşmelerde bulunmanın üreteceği bir prestij ve bu prestijin üreteceği bir mesaj içeriği sözkonusudur. Bunun üzerinde bir rekabetin veya bir ısrarın olması, mesajın iletişimi ile ilgili çok manidar dersler verecek cinsten.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Murat Yetkin – Radikal

‘Apoleaks’ kimin başını yiyecek?

Öyle midir? Hürriyet gazetesinin attığı başlıktaki gibi ‘Apoleaks’, tıpkı Oslo görüşmelerinin sızdırılması gibi Kürt sorununun siyasi çözüm yoluna girmesini istemeyen kesim ya da kesimlerin sabotajı mıdır? Paris cinayetleri olduğunda, bu işin arkasında PKK içine yerleştirilip uykuya yatırılmış başta Suriye olmak üzere yabancı gizli servisler tarafından kullanılan elemanlar olabileceği de konuşulmuştu. Apoleaks, Oslo, Paris sabotaj senaryolarının devamı mıdır? Daha önemlisi, Apoleaks ortadayken süreç sürebilecek midir?

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Turan Alkan – Zaman

İmralı’dan naklen yayın yapılsın!

Böylece bir sürecin daha suyunu çıkarmış bulunuyoruz  efendim. “Böyle olacağı daha başından belliydi” diye homurdanan çevreler, haklı çıkmak için fazla beklemek zorunda kalmadılar. Denizden babası bile çıksa yemekten çekinmeyen Türk tipi gazetecilik anlayışının görkemli zaferiyle teselli buluyoruz dersem fazlaca aldırış etmezsiniz herhalde...

Öteden beri söylerim, ketumluk bize yaramıyor, ciddiyet cildimizi tahriş ediyor, ahde vefa göstermek bulantı yapıyor, sır saklamak kronik hapşırığa yol açıyor. Öyleyse nedir bu günlerce isim krizi icad ederek isimler üzerinde ince eleyip sık dokumalar, “Ada”ya hususi koster kaldırmalar, kapalı cezaevi kapıları ardında uzun uzadıya gizli celse akdetmeler filan?

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Mehmet Kamış – Zaman

İmralı sabotajı

İşin doğrusu İmralı görüşmelerinin sızdırılması, Uludere gibi bir provokasyonu hatırlatıyor. Zannediyorum bu sabotajı yapanlar, ‘meseleler konuşulur olmaktan çıksın, tartışmalar makul düzeyde kalmasın, ümitler kesilsin’ diye hesap ediyor. Konuşmanın, tartışmanın bittiği yerde de geriye kan ve gözyaşından başka bir şey kalmıyor.

Kim sızdırdı, tartışmaları bir tarafa bırakılıp Abdullah Öcalan’ın ne söylediğine bakıldığında, ‘karmakarışık bir portre ile nasıl bir süreç yürütüleceğini’ merak ediyor insan. Kim ne istiyor, kim ne diyor, anlamak o kadar zor ki... 

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Şahin Alpay – Zaman

Provokasyona değil, barışa odaklanalım

“İmralı tutanakları”nın basına sızması, iki şekilde yorumlandı: Kundaklama ya da şeffaflaşma… Sızdırmayı kimin, hangi amaçla yaptığına dair tahminlerim var ama bilgim yok. Dolayısıyla söyleyebileceğim bir şey yok. Ben, gazetemiz genel yayın müdürü Ekrem Dumanlı gibi düşünüyorum: “Günlük siyasetin kısır çekişmelerini aşarak olaylara daha geniş bir perspektiften bakmaya mecburuz…” (Zaman, 01.03.2013) Böyle bakınca görebildiklerim şunlar:

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Cüneyt Arcayürek – Cumhuriyet

Tezgâhlanan Oyun Bozuldu!

Namık Durukan’ın; son BDP heyeti ile İmralı’daki “sayın” önder caninin yaptığı uzun konuşmanın can alıcı noktalarını özetleyen haberini Milliyet sözcüğüne dokunmadan yayımlayarak tarihsel bir görev yaptı.

İmralı ile RTE’nin aylardır tezgâhladığı gizli oyunu açığa çıkardı...

Gazete böylece kapalı kapılar arkasında yalnız RTE’nin bilgilenerek verdiği talimatlar doğrultusunda sayın önder cani ile rejim üzerinde yaptığı ve kamuoyundan gizleyerek yapmakta olduğu pazarlık öncesi rejimsel saptamalar ortaya saçıldı.

İktidar kanadından yükselen öfkeli, “sürece sabotaj” sesleri, bu gerçeğin eseri.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

 

Hikmet Çetinkaya – Cumhuriyet

CIA Türkleri ve CIA Kürtleri...

Ortalık karıştı, salvolar başladı... İmralı’da Apo’nun “sözleri”, bir başka deyişle gizli görüşmenin “bazı bölümleri” kimler tarfafından medyaya sızdırıldı? Bu tartışmayı iki gazete görmezden geldi... Haberi veren gazetelerde farklı görüşler ortaya atıldı. Kimi AKP milletvekilleri, BDP heyetinin Apo’yla yaptığı görüşmenin medyaya sızmasının “barış sürecine” zarar vereceğini açıkladı. Ortaya çıkan görüntü, bu sürecin sanıldığı gibi kolay olmayacağını,birilerinin devreye girdiğini, bir kandırmacanın içinde “siyaset oyunu” oynandığını somut bir biçimde gösteriyor.

Yazının devamını okumak için tıklayınız