"84 kişinin 'tecavüz şüphelisi' olduğu dosya, sırf Gülen’in akrabalarına uzanıyor diye kapatıldı"

"84 kişinin 'tecavüz şüphelisi' olduğu dosya, sırf Gülen’in akrabalarına uzanıyor diye kapatıldı"

84 kişinin bir kız çocuğuna tecavüz etti ve Fetullah Gülen'in akrabalarının da adının karıştığı dosyanın "üstünün asıl kapatıldığını" anlatan Mahrem kitabı'na gelen, "internet linki ve haberlere dair yasaklama" kararıyla ilgili, Oda TV yöneticilerinden Barış Pehlivan, " Şüphelilerden biri Fethullah Gülen’in kardeşi Seyfullah Gülen, diğer ikisi ise Seyfullah Gülen’in oğullarıydı. Dosya, sırf Gülen’in akrabalarına uzanıyor diye kapatıldı" dedi.

Bundan tam 10 yıl önce, 15 yaşındaki S.Ö’nün Erzurum’da bir karakola sığınmasıyla ortaya çıkan tecavüz dosyasıTekrardan gündeme geldi. Tecavüz şüphelileri arasına Fethullah Gülen’in akrabalarının girmesiyle kapatılan dosyayı irdeleyen “Mahrem / Gizli Belgelerde Türkiye’nin Sırları” adlı kitaba dair getirilen yasaklamalar eleştirildi. Kitabın reklam videosuna, kitapla ilgili haberlere, yayınevi tanıtımına, hatta satış linklerine AKP Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç’in başvurusuyla yasaklama getirildi. Kitapta, tecavüz dosyasının kapatılmasında dönemin Erzurum Valisi olan Celalettin Güvenç’in de rolünün olduğu iddia ediliyordu.

Cumhuriyet'tin sorularını yanıtlayan ODA TV Yöneticileri Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın cevapları şöyle:

-“Mahrem” kitabı yayınlandıktan 2.5 yıl sonra neden tekrar gündemde?

Barış Pehlivan: “Mahrem”in giriş bölümü, S.Ö’ye tecavüz dosyasının neden ve nasıl kapatıldığını tarih tarih, belge belge anlatıyor. Ve karşımıza AKP-FETÖ ortaklığıyla kapatılan bir utancın fotoğrafı çıkıyor. İşte 84 kişinin tecavüz şüphelisi olduğu dosya, sırf Gülen’in akrabalarına uzanıyor diye kapatıldı. Şüphelilerden biri Fethullah Gülen’in kardeşi Seyfullah Gülen, diğer ikisi ise Seyfullah Gülen’in oğullarıydı. Özetle şunu söylüyoruz: Erzurum’da defalarca tecavüze uğradığı Adli Tıp tarafından kanıtlanan bir kız var. Ve o kız, “Gülen” soyadını vermesiyle “devletin” gerçek yüzünü gördü, başına gelmedik kalmadı. Bunu da delillendiriyoruz.

"Gülen’in adı geçince..."

-Delil olarak sunduklarınız neler?

Barış Terkoğlu: Bakın, her şeyden önce şunu söyleyeyim; bizim kitabımızın ardından bu dosyanın kapatılmasına dair bir iddianame yazıldı. Bu iddianameyle bu dosyayı kapatan kamu görevlileri yargılanıyor. İddianamede çok çarpıcı deliller var. Ve bu iddianamenin tabiri caizse “gizli sanığı” Celalettin Güvenç. Ne demek “gizli sanık?” İddianamede savcı çok net olarak dosyanın kapatılmasında Güvenç’in sorumlu olduğunu ortaya koyuyor. Ancak bir tek kendisini sanık yapmadığını söyleyebiliriz.

-Biraz daha ayrıntılandırır mısınız?

Terkoğlu: Tecavüzün ardından yurda yerleştirilen mağdur S.Ö., yaşadıklarını Erzurum Nenehatun Yurdu’nun psikoloğuna anlatıyor. Olay tutanağa dönüştürülüyor. Ve yurt müdürü, bağlı olduğu valiliğe güvenmediği için durumu hemen savcılığa iletiyor. Dosya savcılığa düştükten sonra Fethullahçılar durumdan haberdar oluyor. Haberdar olan yurt çalışanlarının hepsinin bir hafta içinde telefonu hukuksuz şekilde dinlemeye alınıyor. Hayatlarında sabıkası olmayan insanların telefonları “terör” suçlamasıyla dinleniyor. Olayı öğrenen valinin yaptıklarını Yurt Müdürü Faruk İlhan ise ifadesinde şöyle anlatıyor:

“...Bu olayda Seyfullah Gülen’in ve oğlunun adının geçtiğini akıl danışmak için Çocuk Yuvası Müdürü Yasin Duman’a telefonda aktardığını, bu konuşmanın dinlendiğini bilmediğini, beş dakika sonra Vali Yardımcısı Kazım Yekeler’in kendisini valiliğe çağırdığını, yanına gittiğinde doğrudan bu olayı sorduğunu, görüşme raporunda geçen olayı olduğu gibi anlattığını, bu görüşmeden yarım saat sonra Vali Celalettin Güvenç’in kendisini makamına çağırdığını, valiye de tüm olayı anlattığını, kızın donuk zekâlı olduğunu söylediğini, valinin de kendisine Ankara’ya gideceğini, beni bekleyin dediğini, ayrıca ‘Bu işi yaptın niye oğlunun gazeteci olduğunu söylüyorsun’ diye kendi kendine söylendiğini, aynı gün veya bir gün sonra valinin kendisini telefon ile aradığını Başbakanlık’ta olduğunu, donuk zekâ ile ilgili sorular sorduğunu, kendisine ‘görüşme raporu ve bütün evrakı ben istiyorum bütün suretlerini bana getireceksiniz, bilgisayardaki kayıtları da silin’ diye talimat verdiğini, vali Erzurum’a döndükten sonra tüm evrakları kendisine teslim ettiğini, bilgisayardaki kayıtlarında silindiğini...”

Pehlivan: Sadece bu kadar değil. Çalışanlar bundan sonra birer birer Erzurum’dan sürülüyor. Öyle ki, Yurt Müdürü İlhan’ın telefonda konuştuğu kişi bile sürülüyor. İlhan hakkında üç ayda dört soruşturma açılıp cezalar veriliyor.

Mağdur S.Ö. ise apar topar Erzurum’dan uzaklaştırılıyor. Anormal şekilde, valilik aracıyla, iki istihbaratçı polis refakatinde götürülüyor. Yurt çalışanları bile mağdur çocuğun gönderildiğini sonradan öğreniyor. Hemen dosya eski savcıdan alınıp Fethullahçı savcıya veriliyor. S.Ö’nün dilekçesi üzerinde tahrifat yapılarak dosya hakkında gizlilik kararı alınıyor. Ve söz konusu savcı, olay hakkında açıkça eksik soruşturma yürütüyor. Polisler ise gerçeğe aykırı tutanaklar düzenliyor. Dosya yargıda da takipsizlik ile kapatılıyor. Daha anlatabiliriz. Ama tüm bu aşamaların içinde dönemin valisinin parmağı olduğunu, yıllar sonra bir savcı açıkça belgelemiş.

Abant’tan tanıdıklar

-Söylediklerinizin aksine, AKP Milletvekili Güvenç, FETÖ’nün hedefinde olduğunu söylüyor. Buna ne diyorsunuz?

Pehlivan: Zaten bugün kime sorsanız “o yıllarda FETÖ’nün hedefindeydim” diyor. Bakın “Güvenç FETÖ’cüdür” demiyoruz. Ama açın bakın o günlerde FETÖ ile oldukça yakın ilişkileri var. 2005’te FETÖ’nün Abant Platformu’nu Erzurum’da ağırlayan Güvenç. FETÖ medyasında övgülere boğulan Güvenç. Tecavüz skandalının yaşandığı günlerde Zaman gazetesinde “yeni kamu görevlisi neslinin örneklerinden biri” diye tanıtılan Güvenç. Önder Aytaç’ın “örnek vali” gösterdiği Güvenç. Daha sayalım mı? Biliyorsunuz bunlara göre Shakespeare de ölmeden Müslüman olmuştu!

-Peki Güvenç bugün neden kitabın peşinde?

Terkoğlu: Kitap çıkmadan önce de, sonrasında da Güvenç’le konuştuk. Ne dediyse yazdık. Kitap çıkmadan önce sorduğumuzda “hatırlamıyorum” dedi. Kitap yayınlandıktan sonra söylediklerini de yasaklatmış. Demek onları da temizlemek istiyor. Aslında mesele şu; Güvenç bugünlerde daha ileriye gidememesini bu olaya bağlıyor. Mümkünse geçmişindeki bu lekeyi temizlemek istiyor. Yargıyı da bu olayda, tıpkı 10 yıl önceki gibi aracı kılıyor. Biz ise şuradayız: Yere batsın Barış Terkoğlu, yere batsın Barış Pehlivan, yere batsın Mahrem! Adli tıp raporlarıyla, şüphelilerin ifadeleriyle, psikologların tespitiyle 84 kişi bir çocuğa tecavüz etti, sadece “Gülen” soyadı yüzünden bir kişi bile cezalandırılmadı. Bundan büyük bir çöküş olabilir mi!