Pazartesi günkü ilk duruşmada aileler, aralarında kazanın olduğu ocağı işleten Soma Holding'in yönetim kurulu başkanı Can Gürkan'ın da olduğu sekiz tutuklu sanığın mahkemeye getirilmemesine tepki göstermişlerdi. Mahkeme tutuklu sanıkların duruşmaya getirilmesini kararlaştırmıştı.
Rengin Arslan'ın BBC Türkçe'de yayımlanan haberine göre, Eski Manisa Barosu Başkanı Zeynel Balkız yaptığı açıklamada, Soma Cumhuriyet Başsavcılığını hazırladığı iddianamenin kabulü halinde, tutuklu yargılanan sekiz kişinin 301 kez 20 ile 25 yıl arasında hapis cezası istemi ile yargılanacaklarını söyledi.
Peki Soma davasında öne çıkan noktalar neler? İddianame neler içeriyor?
13 Mayıs 2014'te, Soma Holding'in işlettiği Eynez maden ocağındaki çıkan yangın sonucu 301 işçi hayatını kaybetmişti. Yaşamını yitiren madencilerin en genci 18, en yaşlısı ise 53 yaşındaydı.
Arama kurtarma çalışmaları dört gün sürmüş, faciadan 162 kişi yaralı kurtulmuştu.
Davada 45 kişi yargılanıyor. Sanıklardan, Can Gürkan'ın yanı sıra, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş Genel Müdürü Ramazan Doğru ve İşletme Müdürü Akın Çelik dahil sekizi tutuklu.
Tutuksuz yargılanan 37 kişiden 13'ü gözaltına alınıp serbest bırakılmıştı.
Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gürkan ve devlete bağlı Ege Linyit İşletmeleri Genel Müdür Yardımcısı Ali Ulu ile ilgili olarak ise "kovuşturmaya yer olmadığı" kararı verilmişti.
İddianamede 45 kişi üç ayrı kategoride suçlanıyor.
Sanıklardan tutuklu olan sekizi 301 kez "Olası kastla öldürme" ve 161 kez "neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" iddiasıyla yargılanacak.
Aralında beş iş güvenliği vardiya mühendisinin olduğu sekiz kişi "Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmakla", kalan 29 kişi ise "taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmakla" suçlanıyor.
İddianamede, bilirkişi tarafından yapılan incelemeler sonucunda facianın nasıl olduğu şu detaylarla aktarılıyor:
"U3 trafosu etrafında topuk olarak bırakılan kömürün kontrolsüz bir şekilde kendiliğinden yanması sonucu oluşan karbon monoksit gazının temiz hava girişine ulaşması, temiz hava ile temas eden kendiliğinden yanan kömürün tam yanmaya dönüşmesi, bu yangının 4 numaralı kömür nakil bandının bulunduğu yola sirayet ederek bu bölümdeki ve 3 numaralı kömür nakil bandının bulunduğu yoldaki bant, ahşap tahkimat, PVC borular ve elektrik kablolarının tutuşturması ve su ile soğutma çalışmaları sonucu açığa çıkan zehirleyici ve boğucu gazlar olması ve bu gazlarında olay esnasında çalışan işçileri etkilemesi sonucu gerçekleştiği anlaşılmıştır."
İddianamede, 5 Eylül 2014 tarihli bilirkişi raporu da yer alıyor. Raporda, 20 başlıkta asli veya tali kusur tespit edildi.
Kusurları bulunanlar arasında şirketin farklı kademelerindeki yöneticiler, iş güvenliği uzmanları ve devlete bağlı Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Ege Linyit İşletmeleri (ELİ) baş mühendisi ve kontrol mühendisleri de var.
Ancak kusurlu olduğu söylenen kamu görevlileri ile ilgili olarak Soma Başsavcılığı tarafından ayrı bir soruşturma yürütülüyor. ELİ baş mühendisleri ve kontrol mühendisleri bu nedenle iddianamede yer almıyor.
Raporda öne çıkan bazı başlıklar şunlar:
-Sensörlerden gelen oksijen ve karbonmonoksit seviyelerindeki farklılık dikkate alınmadı.
-Havalandırma sistemi ocağa uygun yapılmadı, temiz havaya çıkış yapılabilecek mesafe söz konusu değildi.
-Ahşap kamalar, PVC borular ve bantlar yangına karşı dayanıklı değildi. Bant motorlarından bazıları ve elektrik kablolarının bağlantı uç ekipmanları, alev sızdırmayanlardan seçilmedi.
-Olay esnasında bazı CO maskelerinin işlevini yerine getirmediği, çalışanların zimmetinde bulunan maskelerin kontrollerinin uzun süre yapılmadığı görüldü.
-Planlanandan fazla üretim yapıldı. "Üretim zorlaması", gerekli tedbirlerin alınmamasına ve tehlikeli çalışma koşullarının oluşmasına yol açtı.
Gaz maskelerinin niteliği, iddianamede nasıl yer aldı?
Soruşturma kapsamında incelenen gaz maskeleriyle ilgili tespitlerde maskelerin farklı kusurlar nedeniyle işlevlerini yerine getiremediğine dikkat çekiliyor.
Bunlardan bazıları şöyle:
-Bir firmaya ait 116 adet "kullanılmamış̧" gaz maskelerinin 18 tanesi raf ömrünü tamamlamış̧.
-Çin Halk Cumhuriyeti kaynaklı "kullanılmış̧" ve "kullanılmamış̧" tüm gaz maskeleri 16-20 yıl önce üretilmiş̧ ve kullanım ömrünü doldurmuş.
-"Kullanılmış̧" bazı gaz maskelerinin seri numaraları ya yok ya da silinmiş̧.
Tanıklar ifadelerinde madendeki eksikliklere ve ihmallere dikkat çekiyor.
Serkan Turhan, "H panosunda sürekli metan gazı olurdu. Orada çalıştığımız gün bizde baş dönmesi olurdu. Hatta daha önce bu ayak 2-3 sefer kapatılarak soğutma çalışması da yapıldı. Ancak baş edilemediği halde orada çalışmaya ve üretime devam edildi. Birkaç defa gaz yüksekliğinden sistem kendini kapattı. Buna rağmen sistem tekrar açılır, üretime devam edilirdi" diyor.
Bir başka işçi Yüksel Ünlü ise faciadan önce işçilerin uyarılarının dikkate alınmadığına dikkat çekiyor ve ekliyor:
"Ayaklara giden bir fan ya da hava yoktu. İstim havası vardı ancak yetersizdi. Ayaklar çok sıcaktı. Çıkan kömür de çok sıcaktı. Kömürü elimize aldığımızda ellerimizi yazan düzeyde bir sıcaklıktı. Emniyetçiler Mehmet ve Yüksel'e bunu söylediğimizde normal diye tepkiler alıyorduk. Aldırmıyorlardı."
Can Gürkan iddianamedeki ifadesinde, "Ben zaten doğrudan maden içerisine giren bir insan değilim. Dışarıda yönetim ile ilgili sorunlarda söz sahibiyim. Ben mühendis değilim, iş güvenliği uzmanı değilim, teknik konularda hiçbir bilgim yoktur. Ayrıca biz şirket olarak iş güvenliği tedbirlerinin alınmasında elimizden ne gelirse yapıyoruz. Biz bu işe gerek ben, gerek babam olsun bütün sermayemizi verdik, emeğimizi ortaya koyduk. 6 bin 400 kişiye ekmek kapısı açtık, Meydana gelen kazada en çok biz mağdur olduk. Bütün yatırımlarımızı güvenlik önlemlerine harcadı" diyor.
Kazanın meydana geldiği yerin taş baca olduğunu söyleyen Gürkan, yangının sabotaj sonucu çıkmış olmasından şüpheleniyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) ilk duruşma günü yaptığı açıklamada, "facia ile ilgili olarak hesap verebilirlik ilkesinin tam anlamıyla işleyebilmesi için, devletin, işçilerin yaşam haklarının korunamamasından sahip olduğu sorumluluğun da soruşturulması gerektiğini" belirtti.
Örgüt, faciadan kurtulan çok sayıda madencinin yanı sıra, hayatını kaybedenlerin yakınlarıyla da görüştüklerini ve bu kişilerin birçoğunun madendeki iş güvenliği sorunlarının ve çalışma koşullarının devlet tarafından etkili bir şekilde denetlenmediğini söylediğini aktardı.