'28 Şubat'ta emirle manşet atan, üzerimize pislik boca eden yayınlara sabrettik'

'28 Şubat'ta emirle manşet atan, üzerimize pislik boca eden yayınlara sabrettik'

Başbakan Tayyip Erdoğan, 28 Şubat soruşturmasını değerlendirdiği konuşmasında medyayı ağır ifadelerle eleştirdi. Erdoğan, ''Defalarca yumruklarımızı sıkardık, dudaklarımızı ısırırdık. Hep 'ya sabır' derdik. Millet, inançlarımıza hakaret eden, emirle manşet atan, yazı yazan, her gün ekranlarından milletin üzerine pislik boca eden o bazı yayınlara metanetle sabretti'' dedi. Türkiye'de artık karanlık dönemlerin yaşanmayacağına vurgu yapan Erdoğan soruşturmayla ilgili, "Bu işin ucu nereye kadar dayanır, bunu zaman gösterecek'' dedi.

Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Kutlu Doğum Haftası'nın Türkiye'ye, İslam dünyasına ve insanlığa hayırlı olması temennisinde bulundu.  Vefatının yıldönümünde 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ı rahmetle yad ettiklerini dile getiren Erdoğan, ''Türkiye'ye kazandırdıkları ve hizmetlerinden ötürü Allah'tan bir kez  daha rahmet diliyoruz'' dedi.

Başbakan Erdoğan, 28 Şubat soruşturması kapsamında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun sözlerini eleştirdi. Erdoğan, "Kemal Kılıçdaroğlu ‘MGK kararlarına imza atanlar içinde Cumhurbaşkanı Gül de var’ dedi. Çamur siyaseti görmek isteyen varsa bu ifadelere baksın. Sayın Cumhurbaşkanı ‘Ben MGK’ya katılmadım, imzam yok’ dedi. Sen 28 Şubat mağduru değil, 28 Şubatçılar tarafından yeniden göreve atanan bir bürokratsın. Kılıçdaroğlu, CHP’nin tarihini aklayacağım derken boğazına kadar suya battı. Kılıçdaroğlu, yasaklanan kitaplardaki o duaların ayet olmadığını bilmiyor. Son dönemlerde dini konulara merak saldın, şevkini kırmak istemiyorum. Böyle bir genel başkanla Allah CHP’ye akıl versin" dedi.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hiçbir güç ve makam TBMM’nin, milletin iradesi üzerinde değildir. Müdahale dönemlerinde her bir ferdiyle büyük faturalar ödemiştir. 28 Şubat’ta kendi iradesini millet iradesinin üzerinde görenler bu millete en büyük kötülüğü yapmıştır. Müdahaleler Türkiye’yi geriye götürmüştür.

Hiçkimsenin yaptığı yanlış yanına kar kalmayacaktır. 12 Eylül müdahalesi bugün nihayet sanık sandalyesindedir. Bin yıl değil, 15 yıl geçmiş olsa da 28 Şubat sanık sandalyesine oturmuştur.

28 Şubat’ta önce milletim zarar gördü. Ben cezaevine o talimatlarla girdim. Talim Terbiye Kurulu’nun bir şiirden dolayı bir belediye başkanı hapse atılır mı? Bu oralardan gelen talimatla oldu. Türkiye’de demokrasi, hukuk güç kazanmıştır.

Kamudaki memir, belediye başkanları, başörtülü kızlar, Anadolu’daki işadamları sabretti. Çünkü hepsi fişlenmişti. Oturur konuşur, yumruklarımız sıkar, ‘ya sabır’ derdik. Hakkımızda jet hızıyla kararlar veren yargı sistemine sabrettik. Bugün sabrın selamate erdiği gündür.

Şapkasını alıp gidenleri değil, her ne pahasına olursa olsun demokrasiyi, milli iradeyi savunanları örnek alacaksınız. Bundan sonra demokrasi kesintiye uğramayacaktır. Meclis’e kastedenler sanık sandalyesine oturacaklarını bilecekler. Biz hesaplaşma, intikam duygusu içinde değiliz.

"Son yıllarda elde ettiğimiz en düşük işsizlik oranı"

Erdoğan, dün açıklanan yeni işsizlik rakamlarına değinerek, bu yılın Ocak ayındaki işsizlik rakamlarının önceki yılın aynı ayına göre 1,7 düşerek, yüzde 10.2 olarak gerçekleştiğini söyledi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

''Zira dün, Ocak ayı işsizlik rakamları açıklandığında bazıları bu oranları yıllık oranla kıyaslayarak işsizliğin arttığı gibi bir izlenim oluşturma gayreti içine girdi. Aylık işsizlik oranları, yıllık işsizlik oranıyla ya da başka ayların işsizlik oranlarıyla kıyaslanmaz. Aylık işsizlik oranları, önceki yılın veya yılların aynı ayının işsizlik oranlarıyla kıyaslanır. Çünkü işsizlik dönemsel olarak, mevsimsel olarak artar ya da eksilir. 2012 yılı Ocak ayı işsizlik oranı, son yıllarda elde ettiğimiz en düşük işsizlik oranıdır.''

Geçmiş yılların işsizlik oranlarını veren Erdoğan, ''2007 yılının Ocak ayında işsizlik oranının yüzde 11, 2008 yılında yüzde 11.6, 2009 yılında, ki zirve yaptı yüzde 15.5, 2010'da yüzde 14.5, 2011 yılında yüzde 11.9 olarak gerçekleşmişti. 2012 yılı Ocak ayında ise bütün bu oranların çok çok altında, yüzde 10.2 gibi çok düşük bir oranda gerçekleşti'' diye konuştu.

Yılın devamında da bu düşüş eğiliminin devam edeceğini umduğunu ve temenni ettiğini dile getiren Erdoğan, yeni teşvik sistemiyle ilgili bilgi verdi.

Yeni teşvik sistemi

Bölgeler arası farklılıkları en iyi şekilde gözeten bir teşvik sistemi hazırladıklarına dikkati çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''2009 yılında uygulamaya koyduğumuz teşvik sistemi, gerek yatırım ve gerekse istihdam noktasında hedeflerine ulaştı. Önceki sistemle, 11 bin 382 adet teşvik belgesi düzenlendi. 157 milyar lira tutarında yeni yatırım ve 376 bin kişilik yeni istihdam öngörüldü. Özellikle daha az gelişmiş olan üçüncü dördüncü bölgelerde uyguladığımız bir önceki teşvik sistemiyle yatırım ve istihdam önemli oranda artış kaydetti. Yeni teşvik sistemiyle önümüze çok daha büyük hedefler koyduk. Genel, bölgesel teşviklerin yanı sıra büyük ölçekli yatırımları ve stratejik yatırımları bu yeni sistemde daha güçlü şekilde destekleyeceğiz.''

Geniş bir yelpazede, Türkiye genelinde hem yerli hem uluslararası yatırımları cazip hale getireceklerini vurgulayan Erdoğan, ''Bölgesel haritayı da farklı bir yaklaşımla ele aldık ve il bazlı teşvik sistemine geçiş yaptık. Teşvik uygulama haritasında illerimizin konumları tamamen bilimsel verilerle tespit edilmiştir. Burada hiçbir siyasi kayırma ve siyasi öteleme kesinlikle yoktur. Ayrıca illerimizin yerleri de statik değildir. Yani bu illerin durumlarında gerileme veya ilerleme olursa teşvik sıralamasındaki yerleri anında değişebilir; yükselebilir veya düşebilir'' şeklinde konuştu.

''Tunceli'ye ayrım yok''  

Erdoğan, iller arasında herhangi siyasi bir ayrım yapılmadığını belirterek, şöyle devam etti:

''Şimdi birileri çıkıp 'Tunceli neden 6. bölgede değil de 5. bölgede' diye ortalığı velveleye vermeye çalışıyor. Tabi bunlar Tunceli'ye seçimden seçime gittikleri için Tunceli'ye nelerin yapıldığını ve Tunceli'de nelerin değiştiğini görmüyorlar. Teşvik haritası, politik mülahazalarla olduğundan farklı gösterilmemiştir. Tamamen bilimsel ve istatistiki verilerle bu işlemler görülmüştür. Yeni teşvik sistemimizin ülkemiz, milletimiz, ekonomimiz için hayırlı olmasını diliyorum.''

Önceki hafta Danıştay ile Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı'nın yeni hizmet binalarını ve Selçuklu Belediyesi'nin yeni hizmet binasını açtıklarını anımsatan Erdoğan, hafta sonunda da Tekirdağ'da 333 milyon lirayı bulan yatırım hizmetlerinin açılışını yaptıklarını anlattı.

''Darüşşafaka'da bir istisnayı ortadan kaldırmış olduk''

Darüşşafaka Cemiyeti'nin Genel Kurulu'na katıldığını hatırlatan Erdoğan, burada önemli bir değişikliğe imza atıldığını söyledi. Erdoğan, ''Türkiye'nin köklü kurumlarından biri olan yaklaşık 150 yıldır yetimlerin elinden tutan Darüşşafaka, yaptığımız tüzük değişikliği ile daha kapsayıcı ve kucaklayıcı bir yapıya kavuştu. Tüzük gereği sadece yetimleri kabul eden kuruluş, yetim veya öksüz tüm çocuklarımızı kabul edecek ve onlara kol kanat gerecek. Yine tüzükteki o günün şartları gereği Türk-İslam olma şartını Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak kriteri ile değiştirdik. Böylesi bir istisnayı ortadan kaldırmış olduk. Tabi bu bir buçuk asır süren bir durum olmuş oldu. Böylece Darüşşafaka Üniversitesi'ni de kuracak ve ilköğretimden üniversiteye kadar öğrencilerini yetiştirme şansına sahip olacak'' diye konuştu.

Geçtiğimiz iki haftanın dış politika açısından oldukça verimli geçtiğini dile getiren Erdoğan, Arnavutluk Başbakanı, Irak Temsilciler Meclisi Başkanı ve Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmak üzere Türkiye'de pek çok önemli temasın gerçekleştiğini anlattı.

Çin gezisinden de bahseden Erdoğan, bu ülkedeki temasları hakkında bilgi verdi. Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ni ziyaret eden ilk Türk Başbakanı olduğunu hatırlatan Erdoğan, ''Buradaki kardeşlerimizin selamını sizlere iletmek istiyorum'' dedi. Erdoğan, Pekin ve Şanghay'daki ekonomik ve siyasi içerikli önemli temaslarda bulunduklarını anlattı.

''Suriye yönetimi şu an zamana oynamaktadır''

Başbakan Erdoğan, Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaretin de önemine dikkati çekerek, gerek Çin ve gerekse Suudi Arabistan ziyaretlerinde Suriye konusunun gündeme geldiğini söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:

''Açıkçası Suriye'de ateşkes ilan edildiğinde, geçmişteki tecrübelerimize dayanarak, ateşkesin uygulanması konusunda temkinli davranmıştık. Nitekim bu ülkeden gelen son haberler, bu temkinli duruşumuzu haklı çıkartıyor. Annan Planı çerçevesinde Suriye yönetiminin meskun mahallere asker sevkıyatını durdurması, ağır silahların kullanımına son vermesi ve askeri unsurlarını geri çekmesi gerekiyor. Suriye yönetimi bu şartları yerine getirdiğini ifade etse de sivil halka yönelik saldırıları maalesef devam ediyor.

Elbette BM Güvenlik Konseyi'nin 14 Nisan'da aldığı Anan Planı'na destek kararı da son derece önemli ve isabetli olmuştur. Kararda bir gözlem misyonunun oluşturulması öngörülüyor ve ilk heyet şu anda Suriye'ye ulaşmıştır ve bunun 200'ün üstünde sayı ile destekleneceği belirtildi. Bunların güvenliği noktasında ne gibi tedbirler alınacağı önemli soru işaretleri. Türkiye olarak bu gözlemcilerin bir an evvel bölgede göreve başlamasını bekliyoruz. Elbette ateşkes Suriye halkının sorunlarına çözüm getirmiyor; yaraların sarılması, bölgeye insani yardım ulaştırılması, ülke genelinde başta gazeteciler olmak üzere serbest dolaşım hakkının sağlanması gerekiyor.

İki Türk gazeteci halen elinde, adeta esir konumundadır. Bunlar gazeteci, halen bırakılmamıştır. Bir defa bunun cevabını Suriye yönetiminin vermesi gerekir. Ülkede çoğulculuğu hedefleyen ve temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınacağı bir anayasa talebi de derhal karşılanmalıdır. Suriye'de sorununun dondurulması, ertelenmesi sadece yeni saldırılar, yeni vahşet gösterileri için yönetime zaman kazandıracaktır. Suriye yönetimi şu anda zamana oynamaktadır. Ateşkes konusunda her ne kadar umutsuz olsak da bekleyecek, gelişmeleri yakından takip etmeye, uluslararası kamuoyunun dikkatlerini Suriye'ye çekmeye devam edeceğiz.''

İran'ın nükleer programı

İran'ın nükleer programıyla ilgili İstanbul'un hafta sonunda önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptığını bildiren Erdoğan, ''Daha önce Kasım ayında taraflar masayı terk etmişti. Türkiye olarak yoğun çabalarımız ve girişimlerimiz sayesinde taraflar meseleyi etraflıca ele aldı ve zirve umutları artıracak bir atmosferde gerçekleşti'' şeklinde konuştu.

Önceki hafta pazar günü Konya ve Tekirdağ'da partisinin il kongrelerine iştirak ettiğini hatırlatan Erdoğan, bu kongrelerin birer demokrasi şölenine dönüştüğünü anlattı. Erdoğan, ''Bizim kongrelerimize öfke, çatışma değil, havalarda uçuşan sandalyeler, yumruklar değil, hamdolsun  kardeşlik, uhuvvet, tevazu, samimiyet ve muhabbet damgasını vuruyor. Çünkü biz siyaseti birilerinin gördüğü gibi bir makam ve rant dağıtma aracı olarak görmedik. Siyaset bizim için ülkeye hizmettir. Ama birileri için siyaset en başından itibaren birileri için kendisine ve çevresine rant sağlama aracı olmuş ve bunlar yüzünden siyaset kurumu yıllar boyunca yıpratılmış ve örselenmiştir. Biz ancak hayırda yarışırız ve daha iyi hizmet etmek için birbirimizle hayırda bir rekabetin içine gireriz. Siyaseti bir hizmet aracı olarak değil, bir rant aracı olarak görenlerin il kongrelerinde nasıl bir manzara sergilendiğini görüyorsunuz'' diye konuştu.

"CHP'liler kendi yaptıkları yolsuzluklara baksın"

Erdoğan, ''Bize her fırsatta yolsuzluk iftirasında bulunan, çamur atan CHP'li yöneticilere, eğer yolsuzluk görmek istiyorlarsa, kendi partilerine bakmalarını, aynaya bakmalarını tavsiye ediyorum'' dedi.

Erdoğan, CHP Genel Başkanı ve yöneticilerinin kendilerine yolsuzluk çamuru atarken, kendi partilerinde alttan alta nelerin döndüğünü görmediklerini ve görmek istemediklerini söyledi.

''İşte bugünkü gazetelerde Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı'nın açıklamalarını herhalde okumuşsunuzdur'' diyen Erdoğan, kendi partilerinin harcamalarında dahi usulsüzlük yapanların, bundan dolayı Anayasa Mahkemesi tarafından iki kez mahkum edilenlerin ''utanmadan, sıkılmadan kendilerine haksız ithamlarda bulunduğunu'' ifade etti.

Erdoğan, ''Kendi il ve ilçe belediyelerinde birbirlerini yolsuzlukla itham edenler, birbirleriyle rant kavgasına düşenler, işte bunu örtmek, perdelemek için bize çamur atıyorlar. İşte Kayseri ile ilgili olarak Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı'nın verdiği mücadele, sonunda mahkemenin kararı hepsi ortada'' dedi.

Fatih Projesi'ne değinen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Biz FATİH Projesi'ne baktığımız zaman orada kaliteli bir eğitim görüyoruz. Bilgisayarlı, akılı tahtalı, son derece modern bir eğitim sistemi görüyoruz. Biz FATİH Projesi'ne baktığımız zaman aydınlık yüzlü zeki evlatlarımızın, aydınlık istikbalini görüyoruz. Ama onlar batıklarında sadece ve sadece para, ihale ve rant görüyor. Gözlerini rant hırsı bürümüş. Rant hırsı bürümüş olanlardan açıkçası başka bir şey görmelerini beklemek de yanlış olur zaten. Bize her fırsatta yolsuzluk iftirasında bulunan, çamur atan CHP'li yöneticilere, eğer yolsuzluk görmek istiyorlarsa, kendi partilerine bakmalarını, eğer yolsuzluk görmek istiyorlarsa, aynaya bakmalarını özellikle tavsiye ediyorum.

Yolsuzlukların egemen olduğu, esir aldığı bir AK Parti iktidarı olsaydı, soruyorum; eğitimde bu 170 bin dersliği yapmak mümkün olur muydu? Biz geldiğimizde bilgisayar yoktu, 1 milyona yakın bilgisayar olur muydu? Göreve geldiğimizde Türkiye genelinde üniversite sayısı 75, şu anda 165'e ulaştı. 81 ilin tamamında üniversite olur muydu? Milli bütçesinin yarısının eğitime ayıran bir AK Parti iktidarı. Sağlıkta Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir devrim gerçekleşti. Artık 'ben insanım, bana insanca muamele ediliyor' diyenlerin olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Hafta sonu bir hasta ziyareti için Çapa Tıp Fakültesi'ne uğradım. Hamdolsun oradaki ilgi ve alaka hasta ve hasta yakınlarının, bize sadece hamdetme görevini yerine getirmemizi özellikle vurguladı.''

Eksiklikler

''Eksikler yok mu, vardır. Tabii ki onlar da evvel Allah giderilecektir'' diyen Erdoğan, ''her şeyimiz yüzde 100'lüktür  iddiasında'' olmadıklarını, bu eksikleri de süratle gidermek zorunda olduklarının bilinciyle hareket ettiklerini söyledi. Aynı şekilde bugüne kadar sağlıkta görülmeyen adımlar attıklarını anlatan Erdoğan; ''Biz bunları yaşadık; mezralardan, dağ köylerinden hastaların şehre getirilirken nasıl öldüğünü biliyoruz. Doğum yapmak üzere olan kadınımızın ne çileler çektiğini biliyoruz. Bakın göreve geldik paletli ambulanslardan tutun, helikopter ambulanslar ve jet ambulansa varıncaya kadar hepsini uygulamaya aldık ve şimdi onlarla kar kış demeden ta oralardan hastalarımızı alıyoruz. Bunlar; 'önce insan' diyerek yola çıktık ya işte insana verdiğimizi değerin en önemli ispat edilmiş uygulamasıdır'' diye konuştu.

''Girme boğulursun''

Erdoğan, birilerinin laf ürettiğini, kendilerinin ise iş ürettiğini belirterek, şu anda 81 ilin tamamında hastaneleri her geçen gün daha ideale doğru taşıdıklarını ve daha güzel hale getirdiklerini söyledi. Açılan çok sayıda tıp fakülteleri ve buralardan yetişecek doktorlarla tıpta bir rekabet alanının da oluşacağını anlatan Erdoğan,  hastanelerin doktor, hemşire ve sağlık görevlileri noktasında Batı dünyasıyla daha ileri noktada yarış eder noktaya geleceklerini söyledi.

Adalet alanında şu anda fiziki altyapıda çok önemli adımlar attıklarını, bunların Cumhuriyet tarihinde olmadığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Peki insan insaf eder. Bir insan bakar, bunları görmüyor musun? Senin gözün yok mu? Eğer yolsuzlukların olduğu iktidar olsa, bunların hangisini yapılabilirdi? CHP'nin kenarından köşesinden ortak olduğu iktidarlarda ne yaptınız, bunu söyleyin? Sadece ulaşımda Cumhuriyet tarihinde 6100 kilometre bölünmüş yol yapılmışken 9,5 yıl içinde 15 bin kilometre bölünmüş yolu hamdolsun sığdıran bir iktidar var. Bunu görmüyor musun,  bu yollardan gidip gelmiyor musun? Sen hayatında hiç yüksek hızlı trene bindin mi? Bu herhalde eşantiyondan olmadı. Bunlar bu iktidarla oldu. İşte Ankara-Eskişehir bitti, şimdi Eskişehir-İstanbul yapılıyor. Ankara-Konya bitti. Tavsiye ediyorum, kullan rahat edersin. Şu anda Ankara-Sivas aynı şekilde yapılıyor. Şimdi bütün bunları yok mu farzedeceksin. 2013,  bak boğazın altında dip derinliği de bayağı derin, orada raylı sistem tüp geçit yapılıyor. Girme boğulursun, çok dikkat et. Bunlar yolsuzlukların olduğu bir iktidarda olur mu?

Geçen gün İzmir'de orada ufak raylı sistemle ilgili açılış yapıyor, 7-8 kilometre miydi o kadar bir şey? 2 kilometreymiş bak. Orada baktım bayağı esip gürlüyor. Siz bir defa Eski Belediye Başkanı Priştina zamanında başlayıp da yürümeyen, yürüyemeyen raylı sisteminizi bizden destek, yardım istediniz. Biz de Ulaştırma Bakanlığımızı o projeye dahil ettik, onunla o projeyi büyük oranda bitirdik hala da devam ediyor, bitirmeye de devam edeceğiz. Ulaştırma Bakanlığı'nın burada çok ciddi katkısı var. Nitekim bir tanesinde orada birlikte açılışta bulunduk. Ya bunları görmüyor musun? Sana kalsa bunlar bitmezdi. Ama biz burası CHP'li belediye demedik, geldik oraya de elimizi attık. Ya susuz kaldın be... Gördes Barajı'nı bitirdik İzmir'e su verdik. Niye, benim halkım var orada. Yolsuzlukların olduğu bir iktidar kalkıp da bunları yapabilir mi? Yapıyor işte... Çıkıyor ucuz siyaset yapıyor. Bu kara siyasettir, karalama siyasetidir. Hiçbir politika, çözüm, öneri üretemeyenler işte böyle ucuz siyasete başvurur, başkalarına kara çalmaya girişir. ''

''Çaldıkları kara bize bulaşmayacak''

Tarımda, hayvancılıkta attıkları adımların ve verdikleri desteklerin ortada olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

''Yolsuzlukların olduğu bir iktidar ile bakın borçlanmada nerelerden nerelere geldik. Yüzde 64 faiz ile bu ülke borçlanırken şimdi ortalama 8,5 ile borçlanıyor. Nereden nereye geldik. Bu güçlü olan iktidarın işidir. Yoksa yolsuzlukların içinde olduğu iktidar bunu başaramaz. işte bizden önceki iktidarın hali ortada. Onda da kendi esintilerinin olduğu parti oranın ortağıydı. Ne oldu, Ziraat Bankası gibi bir banka batırılıyor. Görev zararı deyip milleti aldatıyorlardı. Halk Bankası, Vakıfbank da aynı şekildeydi. Ama şimdi Ziraat Bankası da  Halk Bankası da Avrupa ve Balkanlarda önemli bir konumda. Vakıfbank, hamdolsun iyi bir konumda. Bunlar nasıl oldu? Eğer yolsuzlukların olduğu bir iktidar olsaydık işte ABD'de, şurada, burada bankalar ve sigorta şirketleri batarken bizimkiler de batardı. Hamdolsun bizimkilere en ufak bir şey olmadı. Olmadığı gibi ortalama rasyoya baktığımız zaman, yüzde 18. Ama bunların çaldıkları kara, Allah'ın izniyle bize bulaşmayacak. Allah'ın izniyle bize atmak istedikleri çamur yine onların kendilerine bulaşacak. Ne bu iktidarın ne de AK Parti'nin yanına, yöresine bugüne kadar yolsuzluk yakışmadı, yaklaşmadı. Böyle bir şey olduğu anda da biz, o kim olursa olsun gözünün yaşına bakmaz, hemen aramızdan atar, onu uzaklaştırırız.''

 

Erdoğan, Atatürk'ün telgrafını okudu

Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal'in 22 Nisan 1920'de gönderdiği telgrafta, ''23 Nisan 1920'den sonra, bütün sivil ve askeri makamların ve bütün milletin başvuracağı en yüce merci, Büyük Millet Meclisi olacaktır'' ifadesini hatırlatarak, ''Yani darbeler değil, milletin iradesi olacaktır'' dedi.

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, 23 Nisan Pazartesi günü ülke ve millet adına son derece önemli bir yıldönümünü birlikte idrak edeceklerini belirterek, ''TBMM, bundan 92 yıl önce 23 Nisan 1920'de bir cuma günü merasimle açılmış, o tarihten itibaren de Meclis, milli iradenin tecelligahı olmuştur'' diye konuştu.

Gazi Mustafa Kemal'in 21 Nisan 1920'de Meclis'in açılmasına ilişkin telgrafını kısaltarak aktarmak istediğini dile getiren Erdoğan, ''Çok manidardır. Bu telgrafın  sizlerin, aziz milletimizin dikkatle dinlemelerini rica ediyorum'' dedi. 

Erdoğan, telgrafta, özetle, ''Gayet acildir. Ankara, 21 Nisan 1920. Allah'ın yardımıyla, Nisan'ın 23'üncü Cuma günü, Cuma namazını müteakip Ankara'da Büyük Millet Meclisi küşat edilecek, yani açılacaktır. Vatanın istiklali, makam-ı ref-i hilafet ve saltanatın istihlası gibi en mühim ve hayati vazifeleri ifa edecek olan bu Büyük Millet Meclisi;nin açılış gününü Cuma'ya rastlatmakla, o günün bereketinden istifade edilecek ve bütün sayın milletvekilleriyle birlikte Hacı Bayramı Veli Camii şerifinde cuma namazı kılınarak, Kur'an;ın nurlarından ve namazdan güç kazanılacaktır. Namazdan sonra, Peygamberimizin mübarek sakal-ı şerifi ve mübarek sancak alınarak Meclis'in toplanacağı yere gidilecektir. Toplantı yerine girilmeden önce bir dua okunarak kurbanlar kesilecektir. Bugünün, yani 23 Nisan'ın kutsiyetini teyit için, bugünden itibaren il merkezinde, vali beyefendi hazretlerinin düzenleyeceği üzere hatim indirilmeye ve Buhari okunmaya başlanacak; hatmin son bölümleri, teberrüken, Cuma günü namazdan sonra Meclis'in toplantı yeri önünde okunup bitirilecektir. Meclisin açılışından dolayı, her yerde cuma namazından önce, münasip surette Mevlid-i Şerif okunacaktır. Cenab-ı Haktan, bizi muvaffak kılmasını niyaz ederiz. Heyeti temsiliye namına Mustafa Kemal'' denildiğini belirtti.

İkinci telgraf

Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal'in, bu telgraftan bir gün sonra, ''kısa, öz, fakat son derece önemli, son derece anlamlı bir başka telgrafı bütün Türkiye'ye, özellikle de askeri birliklere'' gönderdiğini belirterek, ''Sizlere, bu çok önemli telgrafı da sadeleştirerek aynan aktarmak istiyorum'' dedi.

Başbakan Erdoğan'ın okuduğu telgraf şöyle:

''22 Nisan 1920. Dakika tehir edilmeyecektir. Bütün illerle, bağımsız sancaklara, kolordulara, Nazilli'de Albay Refet Beyefendiye, Bursa'da 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa hazretlerine, Bursa'da 56. Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Beyefendiye, Balıkesir'de 61. Tümen Komutanı Albay Kazım Beyefendiye... Allah'ın inayetiyle, Nisan'ın 23'üncü Cuma günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından; bu tarihten sonra, bütün sivil ve askeri makamların ve bütün milletin başvuracağı en yüce merci, Büyük Millet Meclisi olacaktır. Bilgilerinize sunulur. Heyeti Temsiliye adına Mustafa Kemal...''

Erdoğan, ''Buyur, işin gerçeği bu. Anlamayanlar için, anlamak istemeyenler için şu bölümü bir kez daha tekrar etmek istiyorum: 'Bu tarihten, yani 23 Nisan 1920'den sonra, bütün sivil ve askeri makamların ve bütün milletin başvuracağı en yüce merci, Büyük Millet Meclisi olacaktır. Yani darbeler değil, milletin iradesi olacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920'de işte böyle bir ruh, böyle bir heyecan ve böyle bir iman üzerine tesis edilmiştir'' dedi.

 

"Defalarca yumruklarımızı sıkardık, dudaklarımızı ısırırdık"

Erdoğan, 28 Şubat'ın o en ağır karanlık ve sisli günlerinde arkadaşlarıyla oturup konuştuklarını belirterek, ''Defalarca yumruklarımızı sıkardık, dudaklarımızı ısırırdık. Hep 'ya sabır' derdik. Millet, inançlarımıza hakaret eden, emirle manşet atan, yazı yazan, her gün ekranlarından milletin üzerine pislik boca eden o bazı yayınlara metanetle sabretti'' dedi.

Gençlere ve çocuklara seslenen Erdoğan, ''Siz darbeye çanak ve alkış tutanları, şapkasını alıp gidenleri değil, her ne pahasına olursa olsun demokrasiyi savunanları örnek alacaksınız'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, TBMM'nin İstiklal Savaşı'nın başarıyla, kahramanlıkla sevk ve idare edilmesini sağladığını, bu memleketin adeta kalbi, beyni ve ruhu konumuna geldiğini ifade ederek, ''TBMM, millet iradesinin tecelli ettiği yer olmuştur'' dedi. Erdoğan, şöyle konuştu:

''23 Nisan'ın yıldönümü arifesinde, altını kalın harflerle çizerek bir kez daha ifade ediyorum: Hiç bir güç, kurum, makam TBMM'nin ve millet iradesinin üzerinde değildir. TBMM'yi ve millet iradesini çiğnemek veya küçümsemek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. 27 Mayıs'ta, 12 Eylül'de ve 28 Şubat'ta TBMM'yi yok sayanlar, kendi iradelerini millet iradesinin üzerinde görenler, bu ülkeye ve millete kötülüklerin en büyüğünü yapmışlardır. Bu müdahale dönemlerinde Türkiye, 7'sinden 70'ine kadar, her bir ferdiyle çok ağır faturalar ödemiş, ağır yüklerin altına girmiştir. Hiç bir müdahale Türkiye'yi ileriye götürmemiş tam tersine 10 yıllarca geriye götürmüştür. Her müdahalede Türkiye ekonomisi ağır yara almış, maalesef bedeli de yoksul halk çocukları ödemiştir.

Gazi Mustafa Kemal'ın adını istismar ederek Meclis'e kastedenler, en başta Gazi Mustafa Kemal'in telgraflarındaki o inancı ve heyecanı çiğnemişlerdir. AK Parti'nin gerçekleştirdiği cesur reformlar sayesinde, artık bu ülkede hiç kimse ama hiç kimsenin yaptığı yanlış yanına kar kalmayacaktır. 27 Mayıs müdahalesi sanık sandalyesine oturmasa bile, mahşeri vicdanda mahkum olmuş, bu aziz millet tarafından hakkında an ağır hüküm zaten verilmiştir. Aradan 30 yıl geçmiş olsa da 12 Eylül müdahalesi bugün nihayet sanık sandalyesindedir. Aradan bin yıl değil 15 yıl geçmiş olsa da 28 Şubat bugün sanık sandalyesindedir.''

''Cezaaevine o talimatlarla girdim''

Erdoğan, Anamuhalefet Partisi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, ''AK Parti bu darbelerden hangi zararı gördü?'' dediğini belirterek, ''Senin siyasi tarihten haberin yok ki. Önce benim milletim zarar gördü, AK Parti'nin Genel Başkanı da belediye başkanlığındaki mahkumiyeti, işte oralardan aldığı talimat... Ben cezaaevine o talimatlarla girdim. Aksi takdirde Talim Terbiye Kurulu'nun bir şiirinden dolayı kalkıp da belediye başkanı hapse atılır mı? Her şey çok açık ve net ortada. Talim Terbiye Kurulu bunu vermiş ve bundan dolayı da bizi kalktılar içeriye attılar. Bu oralardan gelen talimatla oldu. Nereye kadar bu işin ucu dayanır, bunu zaman gösterecek'' dedi.

Türkiye'de demokrasi ve hukukun güç kazandığını belirten Erdoğan, ''Türkiye'de artık üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü egemen olacaktır'' diye konuştu.Erdoğan, 92 yıl önce 22 Nisan'da Gazi Mustafa Kemal'in tüm Türkiye'ye ilan ettiği gerçek, 92 yıl sonra AK Parti iktidarı döneminde en güçlü şekilde anlam kazandığını ifade ederek, ''92 yıl sonra aynı cesaret ve kararlılıkla, samimiyetle, Gazi Mustafa Kemal'in o ifadelerini buradan Meclis çatısı altında bir kez daha tekrar ediyorum: Bütün sivil ve askeri makamların, bütün milletin başvuracağı en yüce mevki TBMM'dir'' diye konuştu.

''Türkiye artık karanlık dönemler yaşamayacak''

Başbakan Erdoğan, 28 Şubat'ın o en ağır karanlık ve sisli günlerinde, bütün arkadaşlarıyla birlikte oturup konuştuklarını anlatarak, şunları söyledi:

''Defalarca yumruklarımızı sıkardık, dudaklarımızı ısırırdık. Hep 'ya sabır' derdik. Allah mazlumun yanındadır, alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste. Biliyorduk ki Türkiye genelinde gerek şahsım gerek arkadaşlarım gibi, niceleri dişlerini, yumruklarını sıktı, bağırlarına taş bastı ama büyük dirayet ve metanetle sabrettiler. Kamudaki memur kardeşim, belediye başkanları, başörtülü kızlar, yoksul Anadolu çocukları, Anadolu'nun işadamları, sanayicileri sabretti; çünkü hepsi güçlenmişti. Aydınlar, yazarlar, düşünürler, kanaat önderleri de sabretti. İnançlarımıza hakaret eden, tahrik senaryolarında başrol oynayan, emirle manşet atan, yazı yazan, her gün ekranlarından milletin üzerine pislik boca eden o bazı yayınlara metanetle sabrettiler.

Brifinglerde ayakta 10 dakika alkış tutan, hakkımızda jet hızıyla kararlar veren o yargı sistemine karşı dirayetle sabrettik. Sivil toplum örgütü adı altında topuk selamı veren ikiyüzlüler karşısında da sabrettik. Milletin, ülkenin kaynaklarını hortumlayanlar, yetimin hakkını yiyenler karşısında da sabrettik. İşte bugün sabrın selamete erdiği gündür. Bugün, mazlumun ahının aheste aheste çıktığı gündür, adaletin tecelli ettiği gündür. Bağımsız yargının hiç bir baskı olmadan vazifesini yerine getirdiği gündür. Demokrasinin de milli iradenin de TBMM'nin de anlam kazandığı, güç kazandığı gündür. AK Parti Grubu'ndan Türkiye'nin gençlerine, 23 Nisan'ı kutlayacak olan yavrularımıza, çocuklarımıza sesleniyorum: Biz demokrasiye, milli iradeye nasıl sahip çıktıysak sizler de aynı şekilde onlara sahip çıkacaksınız. Biz nasıl diklenmeden dik durduysak, sizler de diklenmeyecek ama dik duracaksınız. Siz darbeye çanak ve alkış tutanları, şapkasını alıp gidenleri değil, her ne pahasına olursa olsun demokrasiyi ve milli iradeyi savunanları örnek alacaksınız.

Allah'ın izni ve milletimizin izniyle, Türkiye artık bundan sonra böyle karanlık dönemler yaşamayacaktır. Bundan sonra demokrasi asla ve asla kesintiye uğramayacak; en önemlisi de demokratik rejime, millet iradesine, millet Meclisine seçilmiş Hükümete kastedenler, bundan sonra er ya da geç sanık sandalyesine oturacaklarını bilecek ve millete kötülük yapamayacaktır.''

 

"Kılıçdaroğlu'nu daha fazla terletmeyeyim, o bize lazım diyorum ama"

Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, ''Başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere 'dönemin isimleri ifade verecek' dediğini'' belirterek, ''Çamur siyaseti görmek isteyen varsa, CHP Genel Başkanı'nın ifadelerine baksın. Cumhurbaşkanı, 'Ben MGK'ya katılmadım, kararlarda imzam yok' dedi'' açıklamasında bulundu.

Erdoğan, ''Kılıçdaroğlu, bunu da bilmez. MGK karar almaz, tavsiye kararı alır. Herhalde bunu da bilmiyor ki garibim bunları söylüyor'' dedi.

Hukukun tabii bir şekilde tecelli etmesine ''intikam'' kelimesiyle çamur atmak isteyenlerin, büyük bir yüzsüzlük ve çelişki içinde olduğunu ifade eden Erdoğan, ''intikam'' kelimesini telaffuz ederek, biliçaltını teşhir edenlerin düştükleri çukurdan çıkmak için, bu sefer de başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere dönemin yöneticilerini itham etmeye başladıklarını söyledi.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun, ''MGK kararlarına imza atanlar içinde Abdullah Gül de var'' dediğini anımsatarak, şöyle konuştu:

''Başta Sayın Gül olmak üzere 'dönemin isimleri gelip ifade verecek' diyor. İşte çamur siyaseti görmek isteyen varsa, CHP Genel Başkanı'nın ifadelerine baksınlar. Sayın Cumhurbaşkanı dün açıkladı, 'Ben MGK'ya katılmadım o zaman devlet bakanıydım, Dışişleri Bakanı değildim. Kararlarda imzam yok, bu kararlar Bakanlar Kurulu'na getirilmediği için orada da imzam yok' dedi. Kılıçdaroğlu, bunu da bilmez. MGK karar almaz, tavsiye kararı alır; bu karar da Bakanlar Kurulu'ndan geçmedikten sonra karar olarak uygulamaya da girmez. Herhalde bunu da bilmiyor ki garibim bunları söylüyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun SSK'yı nasıl batırdığı işte buradan belli oluyor. Çıkmış diyor ki 'ben 28 Şubat'ın mağduruyum' diyor. Sen 28 Şubat'ın mağduru değil, görevinden alındığın halde, 28 Şubat'çılar tarafından yeniden görev atanan bürokratsın. 1997'de göreve atandığında da SSK personeline ne tür zulümler yaptığını herkes çok iyi biliyor. İşte siz busunuz. Siz mağdur olduğunuz idareden şikayet eder ama çıkar sağladıklarınıza kol kanat gerersiniz. Çünkü, demokrasiye gölge düşürmek sizin genlerinize işlemiş. Ben CHP'nin geçmişini hatırlatınca küplere biniyor, öfkeleniyor. CHP 27 Mayıs'taki zihniyetinden kurtulabildi mi? Genel Başkan yeni ama zihniyet eski. CHP tarihine girmeyeyim, Sayın Kılıçdaroğlu'nu daha fazla terletmeyeyim, o bize lazım diyorum ama kendisi öyle ifadeler kullanıyor ki es geçmek mümkün değil.''

''Bu sular derin, senin boyunu aşar''

''Sayın Kılıçdaroğlu'nu geçen hafta CHP'nin tarihini anlatacağım derken, gene boğazına kadar suya battı'' diyen Erdoğan, şunları söyledi:

''Bu sular derin, senin boyunu aşar. 1940'larda kitapların neden yasaklandığını açıklıyor. Sakaldan tırnaktan bahsediyor, kitap yasaklamalarını meşru göstermeye çalışıyor. Kullandığı ifade aynen şöyle: 'Yasaklanan bu iki kitaptan biri Burdurlu Abidin Karaaslan'ın yazdığı Türkçe Namaz Sureleri isimli kitaptır. 'İçeriğine baktım' diyor. İşte burası enteresan: 'Namazda okuduğumuz Kunut dualarının eksik olduğunu görüyoruz' Allah kabul etsin, devam etsin. Burası çok önemli. 'Ayeti eksik yazarsanız tahribat yapmış olursunuz. Kutsal kitabın ayetini tahrip etmeye hiç kimsenin hakkı da yetkisi de yoktur' diyor. Belli ki Sayın Kılıçdaroğlu Kunut dualarının ayet olmadığını bilmiyor. Siz Kur'an'ı süs olarak duvara asarsanız, Kunut dualarının da ayet olduğunu zannedersiniz. Eskiden gazetelerde yılda bir tekrarlanan haber vardı: 'Bu yıl Kurban Bayramı hac mevsimine rastgeldi.' Bazılarının 'cuma namazını kaza ediyorum' demeleri gibi...''

Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun son dönemde dini konulara merak saldığını ifade ederek, ''Doğrusu şevkini kırmak istemiyorum. Sayın Kılıçdaroğlu'na tekrar tavsiye ediyorum: Bilginiz olmayan bu sularda kulaç atmayın, polemik yapmayın. İstismar kapısı aramayın. Bize istismarcı diyorsun. İstismar; uygulamadığın, yaşamadığın bir şeyi yaşıyormuş gibi gösterme anlayışıdır'' dedi.

Zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yılı çıkaran kanuna da değinen Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

''Hemen konuşmaya başladı. (Kemal Kılıçdaroğlu) İstanbul'da Kutlu Doğum Haftası'nda dinledim, mutlu oldum. Dedim, herhalde Anayasa Mahkemesi'ne gitmeyecek. Niye? Bu konuşmayı yapan insanın; Kur'an-ı Kerim'in, Peygamber efendimizin hayatının seçmeli ders olarak okutulmasını Anayasa Mahkemesi'ne götürme gibi bir derdi olur mu? Olmamalı. Bakacağız. Yapacak mı yapmayacak mı? Sayın Kılıçdaroğlu, sen gel tarihinle gurur duymaya devam et ama sakın tarihinizi araştırmaya kalkma altından çıkamazsın. 2 tane örnek buldunuz, hurafeyi yasakladınız. Hz. Ali cenklerinin yasaklatılmasına ne diyeceksin? Onları da yasakladılar, toplatıldı bunlar. Halbuki biz onları okuyup güç buluyorduk. Bakanlar Kurulu var onların elinde. Bakalım buna nasıl kulp takacaksınız? Böyle bir genel başkanla Allah CHP'ye sabır versin. Böyle bir CHP, darbelerle yüzleşemez, darbelere alkış tutmaya devam eder. TBMM'de kurduğumuz darbeleri araştırma komisyonuyla tarihin karanlık sayfalarını aydınlatacak, tekrar etmemesi için de gerekli önlemleri alacağız.''