'AB bir değerler topluluğu ise...."

'AB bir değerler topluluğu ise...."

Avrupa Birliği'nin karşı karşıya olduğu mülteci krizi her geçen gün daha dramatik bir hal alıyor. Almanya'nın en yüksek tirajlı gazetesi Bild Almanya Başbakanı Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Hollande'ın Berlin'deki buluşmasının bu soruna bir çözüm bulunmasındaki önemine dikkat çekiyor.

"Bugün Başbakanlıkta Avrupa'nın 'insan onuruna yaraşır' bir kıta olarak mı kalacağının, yoksa mülteci dramı karşısında kalbini mi kapatacağının kararı verilecek. Angela Merkel ve François Hollande bugün bir araya geliyor. Başka hiç kimse değil, sadece onlar diğer Avrupa Birliği ülkelerinin liderlerini ortak bir tutum benimsemeye ikan edebilir. Çünkü mülteci sorununda Avrupa müşterek hareket etmek zorunda. Açık ve yanlış anlaşılmaya mahal vermeyecek şekilde! Saksonya'nın Heidenau ketnindeki gibi kim mültecileri şiddet kullanarak uzaklaştırmaya çalışırsa, o hukuk devletinin tüm ağırlığını üzerinde hissetmek zorunda. Onlara müsamaha gösterilmemeli! Fransa'nın Calais kentinde olduğu gibi mültecileri İngiltere kabul etmediği için pis bir ortamda yaşamaya mahkum edenler Avrupa'nın ruhunu anlamamış demektir. Merkel ve Hollande Avrupalı politikacıları harekete geçmeye zorlamalı. Liderlik gücü işte bu konudaki başarıya dayanarak ölçülecek."

Mannheimer Morgen gazetesindeki yorumda ise Avrupa Birliği'nin bir değerler topluluğu olduğunu hatırlaması gerektiğine yer veriliyor:

"Kitlesel göç sadece ulusal bir sorun değil, aynı zamanda Avrupa Birliği'ndeki dayanışmayı da tehlikeye atıyor. Bunun da ötesinde bu sorunun bir Avrupa boyutu var. Mültecileri uygun bir oranda kabul etmeyi reddeden ülkelere yönelik öfke anlaşılabilir, fakat bu durum bizi sorunun özünden uzaklaştırıyor. Zira Avrupa Birliği eğer, Brüksel'de sık sık severek dile getirildiği gibi, bir değerler topluluğu ise bu değerler şu anda tam temelinden sarsılıyor demektir. Şengen Bölgesi'nde serbest dolaşımın kısıtlanabileceğine yönelik imalar dahi bu problemin hangi aşamaya geldiğinin bir kanıtı. Yunanistan krizi Avrupa Birliği içindeki birliği tehlikeye atmıyor. Esas patlayıcı gücü henüz bir çözüm bulunmamış olan mülteci krizi."

Amsterdam-Paris seferini yapan Fransız Thalys firmasına ait trendeki saldırı girişimi cuma akşam saatlerinde meydana gelmişti. Kalaşnikof tüfek ve bir tabanca taşıyan Fas kökenli saldırgan Eyüp El Hazani'nin etrafa rastgele ateş açmaya başladığı bildirildi. Bunun üzerine ikisi asker üç ABD vatandaşı, bir İngiliz ve bir Fransız, saldırgana müdahale ederek etkisiz hale getirmişti. Frankfurter Allgemeine Zeitung'un konuya dair yorumu:

"Saldırganı böyle bir eylemde bulunmaya iten neden ne olursa olsun, tek bir şey açık: Demiryollarının güvenliği konusunda daha alınacak çok yol var. Salt yolcu sayısının fazla olması nedeniyle bile bütün trenlerde havalimanlarındaki gibi güvenlik önlemlerinin alınması gerçekçi görünmüyor. En azından Manş Denizi'ndeki seferler için alınan önlemlerin, olası bir saldırının hayata geçirilmesini zorlaştırdığını umalım. Yani halihazırda yüksek güvenlik önlemlerine ilişkin örnekler mevcut. Saldırganın kişisel geçmişinden bağımsız olarak, kurumların içinde bulunduğu açmaz bir kez daha tasdik edilmiş oldu. Çok şeyden haberdar oluyorlar. Ancak çok basit ve münferit vakalarda çok da anlaşılır şeyler, bir kez tespit edilen delil ve potansiyel saldırganların tutarlı ve sürekli bir biçimde takibata maruz kalmasını engelliyor."

Nürnberger Zeitung gazetesindeki yorumda ise profesypnel terörle mücadele uzmanlarına ihtiyaç olduğuna dikkat çekiliyor:

"Paris hükümeti, vatandaşlarını terörist saldırılara karşı uyarmaktan yorgun düşmüyor. Zaman uyanık olma zamanı. Bu defasında cesur üç kişinin girişimi Thalys treninde bir felaketi önledi. Fakat profesyonel terörle mücadele uzmanlarına bugün daha önce hiç olmadığı kadar ihtiyaç var."