“AB HDP'lilerin bertaraf edilmesini engellemeli”

“AB HDP'lilerin bertaraf edilmesini engellemeli”

Die Zeit gazetesi internet sayfasında, Hertie School of Governance araştırma görevlisi Dilek Kurban'ın bir yorumuna yer veriyor. Yorum “Avrupa Erdoğan ile ilişkisinde kendi değerlerine ihanet ediyor” başlığını taşıyor. Türkiye'nin güneydoğusunda yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekilen yorumda şu ifadeler yer alıyor:

“Avrupa ve onun hükümet ve devlet başkanları bir yol ayrımında bulunuyor. Böyle zamanlarda Avrupa tarihi bize demokrasi ve insan hakları temel ilkelerini, sığınmacı anlaşmasındaki pratik düşünüşlerden ve özel çıkarlardan yukarıda tutmak gerektiğini hatırlatıyor. Şimdiye kadar Merkel ve Avrupa Birliği'ndeki ortakları ahlaken yanlış tarafta durdular. Ancak bir rota değişikliği için çok geç değil. Başbakan Davutoğlu'nun cebren geri çekilmesiyle birlikte Erdoğan, partisi içindeki son direnişi de ortadan kaldırdı. Avrupalı siyasetçiler şimdi Erdoğan'ın başkanlık sistemini yürürlüğe sokmak amacıyla parlamentoda üçte ikilik çoğunluğu elde etmek için HDP milletvekillerini devre dışı bırakmasına engel olmalı. Akademisyenlere, gazetecilere ve eleştiride bulunan diğer kesimlere yönelik uydurma suç duyuruları, Türk ordusunun Kürt kentlerine sistematik saldırıları artık sonuçsuz kalmamalı. Türkiye'deki bu gelişmeler AB siyasetçilerini Erdoğan'a karşı nihayet bir tutum almaya yöneltmeli. Bunu, Türkiye'deki demokratik güçlere borçlular.”

Münchner Merkur gazetesinin internet sayfasında “Cumhurbaşkanı Erdoğan iktidar hırsı nedeniyle ofsaytta” başlıklı bir yorum göze çarpıyor. Werner Menner imzalı yorumda Erdoğan'ın hırsı nedeniyle, Türkiye'nin dış politikada sürekli yalnızlaştığı vurgulanıyor. Yorumdan bazı satırlar şöyle:

“Otokratik hükümdarların oluşturduğu uzun sırada o, bir istisna teşkil etmiyor. Her ne pahasına olursa olsun ‘isteğim gerçekleşsin'. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın resmi sloganı bu değil ama siyaset tarzına tamı tamına uyuyor. Türkiye neredeyse avucunun içinde. Ancak Erdoğan'ın iç siyasetteki sert yaklaşım tarzının bedeli yüksek: Türkiye dış politikada bir hayli tecrit olmuş durumda. Bir tek Avrupa Birliği dişlerini sıkarak Türkiye'ye bağlılığını sürdürüyor. AB'nin mülteci sorunu nedeniyle elleri bağlı. Ne var ki Erdoğan AB-Türkiye anlaşmasını patlatma tehdidinde bulunuyor. İktidar hırsıyla dolu cumhurbaşkanı sonunda gerçekçilik yolunu ebediyen terk mi etti? Halbuki Suriye'den sayısız sığınmacıyı kabul etmiş olan Türkiye'nin soruna ortak çözüme ve yükün paylaşımına açık olması gerekirdi. Kaldı ki AB Ankara'nın halihazırda hala güvenilir bir müzakere yürütebildiği az sayıdaki kurumdan biri.”

İsveç'te düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması'nı Ukrayna'yı temsil eden Jamala kazandı. Jamala'nın büyükannesinin 1944 yılında Kırım'dan Orta Asya'ya sürgün edilişini anlattığı şarkıya dair Alman gazetelerinde çeşitli yorumlar var. Frankfurter Allgemeine Zeitung'da şarkının başarısı “Kırım için de bir zafer” olarak tanımlanıyor. Birçok gazete şarkının siyasi içeriğinin başarısında önemli rol oynadığı görüşünde birleşiyor. Spiegel Online'da yer alan Felix Bayer imzalı yorumsa biraz daha farklı:

“Evet, (Eurovision'daki) Jamala sonucu siyasi bir sonuçtur. Ama bu, aynı zamanda eğitimli opera şarkıcısı Jamala'nın yoğun duyguyla icra ettiği şarkı için de bir sonuçtur. Şarkı, 90lara hafif bir retro dokunuş nitelindeki elektronik beatler ve geleneksel müzikal unsurlardan oluşan karışımıyla, farklı halk gruplarına hitap edebildi. Kendisi zaten Azerbaycan'dan yayılan bir vokal tekniği olan muğamdan ve Ermenilerin üflemeli enstrümanı duduktan bahsetmişti.”

Eurovision Şarkı Yarışması ile ilgili Süddeutsche Zeitung'un internet sayfasında Hans Hoff imzalı bir yorum yer alıyor. Yarışmada yoğun görsel efektlerin kullanılmış olması şu sözlerle eleştiriliyor.

“(Eurovision) bir şarkı yarışması olma fikrinden uzun süredir zaten bir hayli uzak. Şarkıların kısır içeriğiyle optik bolluk arasındaki oran, her yıl daha da aşırı hale geliyor. Geçen zaman içinde boşanma, herhalde tamamlandı. Belli ki bir zamanların müzikal iddialarıyla ilelebet vedalaşılmış durumda.”