Avrupa Parlamentosu'nun AB Ortak Güvenlik ve Dış Politika Raporu'nda, Türkiye için "AB'nin stratejik ortağı" tanımı kullanılıyor. Raporda, Ankara'ya, AB ile koordinasyonlu bir dış politika izlemesi çağrısı da yapılıyor.
Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Birliği'nin dünya genelin de daha aktif bir dış politikaya sahip olmasını istiyor. AP tarafından "AB'nin Ortak Güvenlik ve Dış Politikası" hakkında hazırlanan karar metni biçimindeki rapor Strasbourg'da düzenlenen genel kurul oturumunda oy çoğunluğuyla onaylandı. Oylamaya 662 parlamenter katıldı. Bunların 511'i lehte, 73'ü aleyhte oy kullandı, 78 parlamenter ise çekimser kaldı.
Oylama sırasında bazı değişiklik önergeleriyle raporda İran'ın "Avrupa'nın komşusu olduğu" ifadesinin kaldırılması, Rusya'ya "komşularının toprak bütünlüğüne saygı duyması çağrısı yapılması" gibi rötuşlar yapıldı.
Hrıstiyan Demokrat grup üyesi Alman parlamenter Elmar Brok tarafından kaleme alınan raporda, sadece ABD ve Türkiye için "AB'nin stratejik ortağı" tanımlaması yapılıyor.
Raporda Türkiye'ye ayrılan iki paragrafta Avrupa Komisyonu'nun AB-Türkiye ilişkilerinin ilerlemesi için hazırladığı "yeni yapıcı program"dan övgüyle bahsedilmekle birlikte, ifade özgürlüğü, hukuk devleti, kadın hakları, sivil bir anayasa hazırlığındaki hantallık ve Türk toplumundaki kutuplaşmadan ötürü Ankara eleştiriliyor. Raporda, buna karşılık, "Türkiye sadece bir aday ülke değil aynı zamanda önemli bir stratejik ortak ve NATO bünyesinde bir müttefiktir" ifadeleri kullanılıyor.
Basın ve ifade özgürlüğüne yönelik sert eleştirilerin dikkat çektiği raporda, "Basın özgürlüğünün teminat altına alınması en önemli koşullardan biri. bu konuda Türkiye'deki durumdan duyduğumuz kaygı artıyor" deniliyor.
Bu tespitten yola çıkan AP, Türkiye ile mevcut siyasi diyaloğun "dış politika alanında karşılıklı çıkar hedefleri ve seçenekleri üzerinde yoğunlaştırılması" çağrısında bulunuyor. Ankara, dış politikasını "daha değerli sinerjiler yaratmak ve başta Arap dünyasında olmak üzere, pozitif etki sahibi olma olasılıklarını kuvvetlendirmek amacıyla, AB ile koordinasyonlu yürütmeye" de çağrılıyor.
AP Türkiye dışında "stratejik ortak" olarak bugün için sadece ABD'yi görüyor. ABD için "AB'nin en önemli stratejik ortağı" tanımlaması yapılıyor ve bu ülke ile her düzeyde ilişkilerin derinleştirilmesine "siyasi öncelik" verilmesi isteniyor. AP, bu çerçevede AB ile ABD'nin yükselmekte olan güçlere karşı ortak yaklaşım belirlemelerini istiyor ve NATO'ya paralel olarak dış politika ve güvenlik konularının ele alınacağı bir "AB-ABD Siyasi Konseyi" kurulmasını öneriyor.
AP, "Önemli bir ortak ve stratejik komşu" olarak tanımladığı Rusya'da ise demokrasi, insan hakları ve hukuk devletinin işlememesinden yakınıyor. Rusya'yla kapsamlı bir ortaklık ve işbirliği anlaşması isteyen AP, bu anlaşmanın siyasi diyalog, ticaret, yatırım, enerji işbirliği, insan hakları, adalet, güvenlik ve özgürlük alanlarını içermesini öneriyor. Raporda, AB ve Rusya "birbirlerinin müşterek egemenlik alanlarına saygı çerçevesinde ortak komşuluk bölgelerinde istikrar, siyasi işbirliği ve ekonomik kalkınma için beraber çalışmaya" davet ediliyor.
Çin'e de yer verilen raporda, bu ülkeyle "genel bir stratejik ortaklık geliştirilmesinin hedeflenmesi" isteniyor. AB ülkelerine Çin konusundaki politikaları ve mesajları konusunda daha "tutarlı" olmaları çağrısında bulunuluyor. Çin dışında genel olarak Asya ve Pasifik havzasına da önem verilmesi ve bu bölgelerde ABD ile ortak hareket edilmesi isteniyor.
AB'nin Doğu komşularıyla ilişkilerinin "stratejik öneme" sahip olduğunun vurgulandığı raporda Orta Asya için AB'nin "bölgesel bir yaklaşım hazırlaması gerektiği" görüşü savunuluyor. Bu bölgenin enerji ve yeraltı kaynakları açısından zengin olduğu ve AB'nin bu alanlardaki kaynak ve yollarının çeşitlendirilmesi için önemli olduğu vurgulanıyor. Latin Amerika ile siyasi diyaloğu arttırmak isteyen AP, Afrika kıtasıyla da barış, güvenlik ve sosyo-ekonomik kalkınma için siyasi ortaklık geliştirilmesi çağrısında bulunuyor.
İran'ın barışçıl amaçlarla uranyum zenginleştirme hakkı bulunduğuna vurgu yapılan raporda, bu ülkeye yönelik olası askerî müdahaleden duyulan kaygı dile getirilip tüm taraflara "nükleer silahların yayılmasının önlenmesiyle ilgili antlaşmalar temelinde barışçıl bir çözüm arama" çağrısında bulunuluyor. Suriye konusuna da değinilen raporda, bu konuda AB ülkelerine BM Güvenlik Konseyi'nde ortak hareket etme çağrısı yapılıyor. AB'nin Suriye konusunda Rusya ve Çin üzerindeki baskıyı artırması ve mülteci akınından olumsuz etkilenen Suriye'ye komşu ülkelere insani yardımda bulunması isteniyor. Raporda AB'nin küresel ve bölgesel çok taraflı ilişkileriyle ilgili politikalarına da değiniliyor. BM reformunun desteklenip, Güvenlik Konseyi'nin tamamen değiştirilmesi ve "genişletilmiş ve reforme edilmiş" Güvenlik Konseyi'nde AB'ye de bir koltuk verilmesi için çalışılması isteniyor. AB'nin en kısa sürede Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olmasını savunan AP, "tarihî bir fırsat" olarak değerlendirdiği bu durumun gerçekleşmesinin, insan haklarının AB'nin temel değeri olduğunun göstergesi olacağını dile getiriyor. AP, Arap Birliği ve İslam Konferansı Teşkilatı gibi örgütlerle diyaloğun kuvvetlendirilmesini de savunuyor.
Toplam 754 üyeli AP'de sadece 34 parlamenteri bulunan Komünist Grup rapora grup olarak karşı çıktı. Grup oylama öncesinde rapora eklettiği bir notta , "AB'nin dış politikasını sadece askerî çerçeveye oturtuyor" gerekçesiyle blok halinde rapor aleyhinde oy kullanacağını duyurdu. Komünistler aynı notta, "NATO'nun dağılması", "AB'nin NATO'dan tamamen bağımsız sivil bir yapılanmaya dönüşmesi", "Avrupa'daki tüm askerî üslerin kapatılması", "Avrupa'nın tamamen silahsızlanması" talebinde bulundular.
Raporun hukuksal bir yaptırımı bulunmamakla birlikte, AB'nin bakışını yansıtması açısından önem taşıyor. (Deutsche Welle Türkçe, Hürriyet)