Adnan Ağaç
Avrupa Birliği (AB) devlet ve hükümet başkanları, 24-25 Haziran'da Brüksel'de bir araya geliyor. Zirvede Covid-19 pandemisiyle mücadelenin yanı sıra AB'nin Rusya ve Türkiye ile ilişkileri ele alınacak. Türkiye ile ilişkiler başlığının altında ise Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki doğal gaz arama faaliyetleri ve 18 Mart 2016 tarihli mülteci mutabakatının güncellenmesi var. AB ile Türkiye'nin beş yıl önce Suriyeli mültecilerin Avrupa'ya kaçak geçişlerini önlemeye yönelik üzerinde mutabakatın geleceği konusunda Brüksel ve Ankara arasında görüşmeler sürüyor. AB liderler zirvesi öncesinde özellikle Almanya'dan gelen açıklamalar, yeni bir mutabakatla ilgili adımların atılabileceğine işaret ediyor.
Berlin'de Salı günü İtalya Başbakanı Mario Draghi'yi ağırlayan Almanya Başbakanı Angela Merkel, mülteci mutabakatının uzatılması gerektiğini vurgulayarak AB'nin Türkiye'ye desteğinin sürmesi gerektiğini söyledi. Merkel, açıklamasında Draghi'ye de işaret ederek "İkimiz de Türkiye'nin işbirliği olmadan yol alamayacağımız konusunda hemfikiriz diye düşünüyorum" dedi. Draghi de Merkel'in görüşünü paylaştığını söyledi.
Zirve öncesi Ankara-Brüksel arasındaki temaslar ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen arasında gerçekleşti. Görüşmede, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi müzakerelerine bir an evvel ve önkoşulsuz şekilde başlanılması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamu sağlığı, iklim değişikliği ile içişleri, göç ve terörizmle mücadelede iş birliği alanlarını da içerecek şekilde Yüksek Düzeyli Diyalog toplantılarının başlatılması niyetini dile getirdi. Erdoğan ayrıca vize serbestisinin temininin de Türk halkının uzun süredir beklediği bir adım olduğunu belirterek 18 Mart mutabakatının tüm unsurlarıyla ve güçlendirilerek hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Görüşmeyle ilgili açıklama yapan von der Leyen, mutabakatın gelecekte Türkiye'deki Suriyeli sığınmacıların sosyo-ekonomik açıdan desteklenmesi doğrultusunda ilerlemesi gerektiğini ifade ederek, "Artık çok fazla akut insani yardıma ihtiyacımız olmayacak. Ancak insanlara perspektif sunulması önemli" diye konuştu.
Doğu Akdeniz'de Türkiye ve Yunanistan arasındaki görüşmeler sonrası tansiyon biraz olsun düşmüş olsa da zirveden yine de Türkiye'ye karşı bu konuda nasıl bir mesaj çıkacağı merak ediliyor. AB, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki doğal gaz faaliyetleri nedeniyle Kasım 2019'da yaptırımlar için yasal çerçevede uzlaşmış, ancak yaptırım listesinin sonradan doldurulması kararlaştırılmıştı. Şubat 2020'de ise Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın (TPAO) iki yöneticisi yaptırım listesine alınmıştı. Son olarak Mart ayında yapılan liderler zirvesinde ise ek yaptırım kararının 24-25 Haziran'daki zirveye bırakılmasında anlaşılmıştı. Zirve sonrası yayınlanan bildiride bir yandan işbirliği ve diyalog mesajları verilirken diğer yandan da yaptırım tedbirlerinin hâlâ masada olduğu bir söylem hakimdi.
Ancak Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) AB Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp, ek bir yaptırım kararı alınacağını tahmin etmiyor. Türkiye'ye karşı olumlu bir hava olduğunu vurgulayan Eralp, "AB'nin Türkiye'den iki beklentisi var: Biri Doğu Akdeniz'de istikrara katkıda bulunması ya da istikrarsızlığa yol açmaması, diğeri ise mülteciler konusunda AB’ye destek olması" diyor.
"AB'nin amacına ulaştığını" belirten İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Çiğdem Nas da "Türkiye, Doğu Akdeniz’de gerilimi düşürücü politikalar izlediği için durum şu anlık aciliyetini kaybetti" ifadelerini kullanıyor. Nas'a göre "Türkiye'yi tamamen dışarıda bırakmak istemeyen" Avrupa Birliği, "yaptırım kararı" almayacak. Nas, AB'nin özellikle mülteci ve güvenlik konularında "Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu" vurgulayarak "Türkiye'yi zor bir duruma sokacak lüksü yok" şeklinde konuşuyor.
Zirvede Türkiye ile ilgili bir diğer gündeme de mülteci mutabakatanını güncellenmesi olacak. 2016 tarihli anlaşma, Türkiye ve AB arasındaki mülteci anlaşması, yasadışı yollardan Yunanistan'a geçenlerin Türkiye'ye geri gönderilmesini, Türkiye'nin geri aldığı her bir sığınmacı karşılığında, AB'nin de Türkiye'den Suriyeli bir sığınmacıyı Avrupa'ya kabul etmesini öngörüyordu. Mutakabat, AB'nin Türkiye'ye mülteciler için mali destek sağlamasını da kapsıyordu. Türkiye şimdi bu mali yardımların da artırılmasını talep ederken AB'den de bu konuda olumlu sinyaller geliyor.
Türk-Alman Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Erdoğan da "Mutabakatın ardından gerçekleşen neredeyse tek unsur mali işbirliği oldu" değerlendirmesini yapıyor. AB'nin "Biz size para verelim, siz de mültecileri tutun" noktasına gelmiş olduğuna değinen Erdoğan, "Bu Türkiye'nin parayla mültecilere korumacılık yaptığı gibi bir durum oluşturdu. İşbirliği sadece mali alanda kaldığı için sürdürülebilir değil" görüşünü dile getiriyor.
Türkiye Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün Haziran ayı verilerine göre Türkiye'de 3,6 milyon kayıtlı Suriyeli geçici koruma kapsamında bulunuyor. BM verilerine göre de en çok Suriyeli'ye ev sahipliği yapan ülkelerin başında Türkiye geliyor. Suriyeliler Barometresi 2020 raporunu hazırlayan Prof. Murat Erdoğan, "Her geçen gün Suriyelilerin içinde Avrupa'ya gitme konusunda bir istek, talep var" diyor ve sözlerini "Ekonomi kötüleştikçe bu talepler daha da artıyor. İşlerini kaybettiler, özellikle pandemi döneminde daha da yoksullaştılar" diye konuşuyor.
Raporun tamamı ise önümüzdeki haftalarda açıklanacak.
AB-Türkiye mutabakatı, yalnızca yasadışı göçün önlenmesiyle sınırlı değil. Mutabakatta, Türkiye'nin AB ile müzakere sürecinin canlandırılması, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve Türk vatandaşlarına vize serbestisi getirilmesi gibi başka başlıklar da bulunuyor. Ankara, AB'nin bu başlıklarda da adımlar atmasını istiyor. Ancak başta vize serbestisi olmak üzere bu başlıklarda belirgin bir ilerleme sağlanamadı.
Mülteciler konusunda ise nasıl yeni bir işbirliği olacağı konusunda belirsizliğin sürdüğüne işaret eden Nilgün Arısan Eralp, AB liderlerinin AB Komisyonu'na talimat verdiğini belirterek Komisyon'un "sadece Türkiye'ye, aynı zamanda Lübnan ve Ürdün'e de mülteciler konusunda yapılan yardımın devam etmesi konusunda bir çalışma hazırladığına dikkat çekiyor.
Türkiye'de Suriyeli mültecinin yanı sıra 320 bin civarında da farklı uyruklardan mülteciler de bulunuyor. Yaklaşık 1,5 milyon da düzensiz göçmen olduğunu belirten Murat Erdoğan, beş yıl öncesine göre farklı bir noktada olunduğunu ifade ediyor. AB ile yapılacak yeni bir mutabakatta sadece Suriyelilerin gündeme gelmemesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, "Diğer mülteciler konusunda da işbirliği gerekiyor" diyor. Erdoğan ayrıca, AB'den gelen desteğin Türkiye'deki Suriyelilerin bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir destek olmadığını da sözlerine ekliyor.
Murat Erdoğan ile benzer görüşleri paylaşan İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Çiğdem Nas da "Türkiye'deki mülteci ya da düzensiz göçmen dediğimiz kişiler sadece Suriyeli değil. Afganistan'dan, İran'dan, Irak'tan gelenler var. AB ile sürecin sadece Suriyeliler üzerinden değil daha geniş perspektiften ele alınması gerekiyor" değerlendirmesini yapıyor.