"AB, muhalefeti de muhatap almalı"

"AB, muhalefeti de muhatap almalı"

Türkiye'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partisi AKP'nin galibiyetle ayrıldığı 24 Haziran seçimlerinin yankısı sürüyor. DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu'nun Türkiye uzmanı Rebecca Harms, Erdoğan yönetimindeki Türkiye'nin AB'den uzaklaştığını, AB yönetiminin buna tavır alması gerektiğini söyledi.

DW Türkçe: Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin en güçlü adayı, CHP'li Muharrem İnce, seçim sonrası yaptığı ilk açıklamasında sonucu kabul ettiğini söyledi. Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Açıklamayı doğru buluyorum. İnce, "Galip geleni kutlayamayacaksan yarışa girmeyeceksin" dedi. Bu eminim ki onun için de zor bir ifade, ama açıklaması doğru ve erdemli. Umarım muhalefet liderinin bu erdemli davranışı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve çoğunluğu eline geçirmiş olan politikacılar tarafından onore edilir.

Türkiye ne yöne gidiyor?

Türkiye bu seçimler öncesinde Avrupa Birliği'nden (AB) uzaklaştırılıyordu. Bu, benim darbe girişiminden beri, hatta Gezi'den bu yana edindiğim izlenim. Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkesini AB'den farklı yöne götürüyor. Anayasa referandumu ile, herhangi bir denetim mekanizmasının bulunmadığı başkanlık sistemi getirildi. Kanımca bu AKP'nin AB'ye karşı izlediği yolun bitiş noktası.

Avrupa, Erdoğan rejimine karşı nasıl bir tavır takınacak?

Ben bunu öngöremem, ancak son yıllarda işlerin "her zamanki seyrinde" devam etmesine çabalaması, bu tavrın günümüzde de devam etmesi iyi değil. Erdoğan yönetimindeki Türkiye AB'den uzaklaşıyor. Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi bu konuda daha açık ve net tavır almalı.

Nasıl olmalı bu açıklık?

Avrupa Parlamentosu, Türkiye Raportörü Kati Piri tarafından hazırlanan son Türkiye raporunu, büyük çoğunluğun oylarıyla kabul ederek, AB Bakanlar Konseyi'ne tavsiyede bulunmuştu. Bu raporda, anayasa rereferandumunda kabul edilen değişiklikler hayata geçirildiği takdirde, ki Cumhurbaşkanı Erdoğan şimdiki seçimlerin sonucunun bu olacağını söyledi, üyelik müzakerelerinin askıya alınması çağrısı yapılıyordu. Bence bu doğru bir adım olur, zira AB'nin kendi standartlarını ciddiye alması gerek. Venedik Komisyonu, referandumun sonuçlarını ve içeriğini sert bir dille eleştirmişti. Eğer Venedik Komisyonu bu noktada ciddiye alınmazsa, şu anki şartlar altında üyelik müzakerelerinin sürdürülmesi mümkünmüş gibi de yapamayız.

Otokrat rejimler yalnızlığa itildiği takdirde, bunun ülkedeki insanlara bir yardımı dokunmayacağı, aksine rejimlerin daha da otokrat bir karaktere bürüneceği söylenir. Bu bağlamda Avrupa'nın en azından stratejik düşünerek müzakereleri sürdürmesi daha zekice olmaz mı?

Üyelik müzakerelerinin sürdürülüş şeklini hep eleştirdim ben. Bu belirsizliğin Türkiye'ye ve Türkiye'de demokratlara iyi geldiğini, onların bunu hak ettiğini sanmıyorum. Burada ülke insanlarının yalnızlığa itilmemesi için, bilinçli adımların atılması gerek. O yüzden ben örneğin hep vize serbestisinden yana oldum. Bu uygulamaya geçmek için çaba sarfedilmeli ancak bunun da belli şartları olmalı.

Hep "Türkiye Erdoğan'dan ibaret değil, bir 'öteki Türkiye' de var" deniyor. Ancak bu seçmenler bu sefer de Erdoğan iktidarına son vermeyi başaramadı. Avrupa'nın, Türkiye'deki toplumun bu kesimin için nasıl bir strateji izlemesi gerek sizce?

Öncelikle AB'nin sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı seçimi kazandığı için tebrik etmekle kalmayıp, aynı zamanda da CHP ve HDP'nin bu seçim kampanyasındaki inanılmaz başarısını takdir etmesi gerekiyor. Bu seçim kampanyası ne hür ne de adil şartlarda gerçekleştirilebildi, aynı zamanda çok kısa bir süreye sığdırılmak zorunda kaldı. Bence şimdi en önemlisi, AB için Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümeti kadar muhalefetin de bir muhatap olarak görülmesi.

Peki, somut olarak bu muhatap ile ilişkilerin nasıl sürdürülmesi gerek kanınızca?

Türkiye'deki şartları AB değiştirmeyecek. İnce'nin, Selahattin Demirtaş'ın veya arkadaşım Ahmet Şık'ın seçim kampanyalarında bahsettikleri, istedikleri değişikliklerin Türkler tarafından gerçekleştirilmesi gerek. AB'den ve üye ülkelerden beklentim, bu süreci yüzüstü bırakmamaları ve çok daha bilinçli bir Türkiye politikası izlemeleri.

Alman politikacı Rebecca Harms Avrupa Parlamentosu’ndaki Yeşiller Grubu’nun Türkiye uzmanı ve Yeşiller’in parlamentodaki insan hakları raportörü.

© Deutsche Welle Türkçe