Avrupa Parlamentosu, dün aldığı kararla atık sevkiyatlarına ilişkin Avrupa Birliği (AB) prosedürlerini ve kontrol tedbirlerini gözden geçirecek yeni bir yasa konusunda (AB) hükümetleriyle yapılacak görüşmeler için müzakere pozisyonunu kabul etti.
Avrupa Parlamentosu Çevre, Halk Sağlığı ve Gıda Güvenliği Komitesi'nin (ENVI) Kasım ayında onayladığı ve AP üyeleri tarafından dün kabul edilen metin ile plastik atık ihracatının OECD üyesi olmayan ülkelere yasaklanması ve ihracatın Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması (EFTA) bölgesi dışındaki OECD ülkelerine dört yıl içerisinde aşamalı olarak durdurulması hedefleniyor. Ayrıca AB'nin ihraç ettiği atığın, gönderilen ülkelerde çevreye duyarlı bir şekilde yönetildiğini kanıtlamaya yönelik gerekliliklerin daha sıkı hale getirilmesi amaçlanıyor.
Peki taslak halindeki bu mevzuat yürürlüğe girdiğinde AB'den her yıl ortalama 600 bin ton plastik atık ithal eden Türkiye'yi nasıl etkileyecek?
Kararın çok önemli olduğuna ve Türkiye'nin bir an önce bu konudaki düzenlemeleri yapması gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, dört yıllık süreyi ise uzun buluyor.
2014-2018 yılları arasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı olan çevre mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk'e göre Türkiye acilen kendi yol haritasını ortaya koymaysa atık ithalatı gelecek dört yıl boyunca aynı seviyelerde kalmayı sürdürecek veya pik yapacak. Öztürk, "Yani herkes kazan kazan politikasıyla devam edecek ve bu 4 yıl süre içerisinde Türkiye'de merkezi yönetim, Avrupa Birliği'ne benzer kararlar almazsa bu durum anormal derecede artabilir. Şu anda Avrupa Birliği ülkelerinden yılda 600 bin ton civarında plastik atık ithal ediliyor. Bu hiç azalmadan devam eder" diyor. Öztürk, kararın olumlu olduğunu ancak uygulamanın biraz daha erkene çekilmesinin daha sağlıklı olacağını vurguluyor.
Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nden Doç. Dr. Sedat Gündoğdu ise dört yıllık sürenin adaptasyonla ilgili olabileceğini söylüyor ve "Yine de uzun bir süre. İki yıl yeter de artar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı dört yıl içinde de kısıtlamaları artırarak bu işi yapanların bu işi terk etmelerini zorlamalıdır. Başka da yol yok gibi görünüyor zaten" diye ekliyor. Gündoğdu, bu yapılırsa dört yıl içinde plastik atık ithalatında düşüş olabileceğini öngörüyor.
Avrupa'nın iklim, çevre ve insan sağlığı üzerinde yıkıcı sonuçlar doğuran plastik çöp problemini üçüncü ülkelere ihraç etmeye devam edemeyeceğini anlamasının olumlu olduğunu vurgulayan Gündoğdu, kabul edilen metne göre OECD'ye yapılan tüm çöp ihracatlarında, alıcı ülkelerin/ihracatçıların yükümlülüklere uymaması durumunda AB'nin sevkiyatları askıya alma hakkına sahip olduğuna işaret ederek burada çöpün akıbetine dair denetim ve raporlamaların önemli olacağına dikkat çekiyor.
Gündoğdu, "Bu aynı zamanda ithalatın ulusal atık yönetim planlarını etkilemediğini göstermekle de mümkün. Yani Örneğin Türkiye'deki şirketlerin ithal ettiği plastik çöpler, çevresel bir sorun yaratırsa ya da bu firmaların iç piyasadan plastik çöp almadığı tespit edilirse bu durumda o ülkeye ihracat kesilebilir. Ancak bu yine de risk. Artık cin şişeden çıktı. Ne yapılırsa yapılsın, son tahlilde bu çöp ticareti artık devam edemez" diye konuşuyor.
Resmi verilere göre 2020 yılında AB'nin AB dışı ülkelere atık ihracatı 32,7 milyon tona ulaşarak küresel atık ticaretinin yaklaşık yüzde16'sına ulaştı.
Türkiye'de beş milyon ton plastik atık çöpe giderken Avrupa ülkelerinden tonlarca plastik atık ithal edildiğini dile getiren Prof. Dr. Mustafa Öztürk, bu plastik atıkların Türkiye'de özellikle Kilis, Adana, Mersin, Gaziantep, İzmir, Kocaeli bölgelerinde çok ciddi çevresel sorunlara neden olduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye'de gerekli lisansı olmadığı halde Avrupa Birliği ülkelerinden atıkları ithal eden, işleten tesisler olduğuna işaret eden Öztürk, "Benim kendi ülkemde bunun değerlendirmesi pahalı, suyu pahalı, havası pahalı, elektriği, işçiliği pahalı. Ben bunu Türkiye gibi ülkelerde değerlendireyim demek çevreyle uyumlu yaklaşım değildi. Bu nedenle Avrupa Birliği'nin bu kararını olumlu görüyorum" diyor.
Türkiye'nin en fazla plastik atık ithal ettiği ülkelerin başında İngiltere. Polonya, Almanya, İtalya ve Belçika'nın geldiğini vurgulayan Öztürk, İngiltere'nin AB ülkesi olmadığına dikkat çekiyor ve ekliyor:
"Şimdi bir de böyle sorunla karşı karşıya kalacağız. Onun için Türkiye bir an önce kendi adımını atmalı derim."
Öte yandan Öztürk'ün verdiği bilgiye göre Türkiye'de yaklaşık 34 milyon ton atık bulunuyor. Bu atıkların ise yüzde 65'i çevreyle uyumlu olmayan depolama alanlarına gidiyor.
Sıfır atık projesi uygulayan ülkelerin hiçbirinde yurt dışından atık ithal edilmediğini ifade eden Öztürk, "Önce kendi atığını çözeceksin. Sıfır atık modeli sadece törenler yapmak değildir. Bir caddede, bir meydanda ben sıfır atık üretiyorum demektir. Yönetmelikler yayınlıyoruz, genelgeler yayınlıyoruz. Bununla iş çözülmüyor. Yani bunu çözmek istiyorsanız Türkiye'de plastik atık ithalatına son vereceksiniz" diyor.
Bir plastik atığın dört yüz yıl doğada bozulmadan kaldığını ifade eden Prof. Öztürk, Türkiye'nin plastik atıklarla ilgili Çin ve Hindistan gibi sınırları ortaya koyan bir düzenleme yapması gerektiğine vurgu yapıyor.
Çin, Malezya, Tayland gibi ülkelerin 2018 yılı itibariyle atık ithalatını yasaklamasıyla Avrupa'nın atık ihracatının adresi Türkiye oldu. 2004-2020 yılları arasında Türkiye'ye Avrupa'dan atık ithalatı 196 kat arttı.