-''AB akıl tutulması yaşıyor'' İSTANBUL (A.A) - 29.08.2011 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cemaat vakıfları tarafından İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde verilen iftarda, bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı olan her insanın, bütün farklılıklarıyla bir ve beraber olduğunu, bu topraklarda yaşayan tek bir vatandaşın ruhunun incinmesine, ayrımcılığa maruz kalmasına müsaade etmediklerini söyledi. Akıl güvenliğini, nesil güvenliğini korumak zorunda olduklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Ülkemin bütün insanlarını seviyor, herkesi aynı samimiyetle kucaklıyoruz. AK Parti Hükümeti olarak son 9 yılda gerçekten de bu ülkede yaşayan bütün kesimleri aynı derecede kucakladık, tabuları yıkarak tarihi reformlara imza attık. Türkiye'nin Avrupa Birliği standartlarında bir demokrasiyi yakalayabilmesi için kararlı bir duruş sergiledik ve bugün de aynı kararlılıkla AB müktesebatına uyum çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Maalesef şu anda Türkiye'ye karşı çifte standarttan da öteye AB'nin akıl tutulması yaşadığı bir dönemdeyiz. Bizim gösterdiğimiz samimiyeti AB üyesi ülkeleri gösteriyor mu? Hayır, öyle bir şey yok, açın AB müktesebatını göreceksiniz. Ne Almanya'da, ne Fransa'da, ne Hollanda'da, ne Belçika'da, İskandinav ülkelerinin hiçbirinde bizim şu anda gösterdiğimiz müktesebata uymaya yönelik adımlar, hiçbirinde bize karşı gösterilmiyor. Bunları önlerine koyduğumuz zaman da orada tıkanıyoruz. Öyle de olsa, biz diyoruz ki: Bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Oldu, olmadı. Olmaması halinde Kopenhag siyasi kriterlerinin yerine biz Ankara siyasi kriterlerini koyar, yolumuza devam ederiz. Maastricht ekonomik kriterleri yerine İstanbul kriterlerini koyar, yolumuza devam ederiz. Şu anda biz adımlarımızı atıyoruz. İstanbul'u finans merkezi haline getiriyoruz. Merkez Bankasını şimdilik tehir ediyoruz, onun dışındaki bütün devlet bankalarını, Sermaye Piyasası Kurumunu, Rekabet Kurumunu, hepsini İstanbul'a taşıyoruz. İstanbul, aynen bu şekilde bir yapılanmayı gerçekleştiriyor. Bütün bu kurum ve kuruluşların yapılanmasının adımları hep buna yönelik. Artık bilinmeyen bir şey yok. Her şey biliniyor. Hele hele Türkiye için bunlar zor şeyler değil.'' -Vakıflar Kanunu- Türkiye'nin büyük bir özgüvenle adımlarını attığını da vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Tarihi temeller üzerinden birlikteliğimizi güçlendiriyoruz. Bu çerçevede geçtiğimiz dönemde farklı inanç gruplarımızın sorunlarının çözümüne yönelik de tarihi kararlar aldık ve bu kararları uygulamaya koyduk. Yaptığımız yasal düzenlemelerden sonra uygulamadaki aksaklıkları da göz önünde bulundurarak yeni düzenlemeler yaptık. Dün itibarıyla 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'na eklediğimiz geçici madde ile Cemaat Vakıflarının 1936 yılında beyan ettikleri bütün taşınmazları artık Vakıflarımızın kendi adlarına tescil ediyoruz. Tapu kayıtlarındaki hak ve mükellefiyetleri ile birlikte 12 ay içinde müracaat edilmesi halinde, ilgili tapu sicil müdürlükleri tarafından cemaat vakıfları adına tescil edilecek. Ben burada detaylara girmeyeceğim. Zaten dünkü Resmi Gazete'de de detaylar yer alıyor. Bildiğiniz gibi Vakıflar Kanunu da 9'uncu Uyum Paketi çerçevesinde, 27 Şubat 2008 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak bizim dönemimizde yürürlüğe girmiş ve tarihi bir eşik aşılmıştı. Bu sayede 14 vakıf tarafından 22 adet taşınmaz edinilmiş, okul vasıflı 11 hayrat taşınmazın gelir getirici akara dönüştürülmesine de izin verilmişti.'' -''Vatandaşımızın sorunu bizim sorunumuzdur''- Başbakan Erdoğan, konuşmasında temel hak ve özgürlüklere de işaret ederek, şöyle devam etti: ''Bize göre temel hak ve özgürlükler asla ulufe, bağış, lütuf gibi görülemez, gösterilemez. Ülkemizde yaşayan her bir vatandaşımızın sorunu bizim sorunumuzdur ve o sorunu çözmek bizim boynumuzun borcudur. Çünkü biz vatandaşlarımızı kendimize birer emanet olarak görürüz. Burada inanç ayrımı, düşünce ayrımı yapamazsınız ve bir emanet olarak onlara gereğini yapmak durumundasınız. Öte yandan, evrensel değerlere bağlılık ancak evrensel ölçekte düşünmekle mümkün olur. Türkiye'nin son 9 yılda gerçekleştirdiği değişim ve dönüşümün yeryüzü çapında yankı bulması, ülkemizin bölgesinde örnek alınan bir konuma yükselmesi gurur vericidir. Ümit ederiz ki ülkemizin bu cesur ve kararlı yürüyüşü, demokrasiyle beraber ekonomideki büyük başarıları bölgemizi, komşularımızı da bu istikamete teşvik eder, cesaretlendirir.''