Amerikan gazeteleri Türkiye'de dün yapılan anayasa referandumuna sayfalarında geniş yer verdi. Wall Street Journal gazetesi, anayasa referandumu ile ilgili olarak Washington'dan henüz resmi bir açıklama gelmediğine dikkat çekti. Washington Post ise Türkiye'deki bölünmüşlüğe vurgu yaptı.
Washington Post'ta Ishaan Tharoor imzasını taşıyan haber, Pazar akşamı Başbakan Binali Yıldırım'ın AKP Genel Merkezi'nin balkonundan "görevini elinden alacak" zaferi kutladığını belirterek başlıyor.
Haberde, Yıldırım'ın "Bu halk oylamasının kaybedeni yoktur. Kazanan Türkiye'dir" dediği ancak tablonun başbakanın dediği gibi bir birliği yansıtmadığı yorumu yapılıyor:
"Kıl payı galibiyet ve muhalefetten yükselen protestolar, başka bir hikâye anlatıyor. İki muhalefet partisi mağlubiyeti kabullenmeyi reddediyor ve usulsüzlük iddialarıyla bazı oyların yeniden sayılmasını istiyor. Türkiye'nin demokrasinin birçok kusuru olsa da son yıllarda yapılan sçeimler büyük ölçüde adil görünüyordu. Ancak dün gece, muhafeletin dikkat çektiği mühürsüz pusula ve zarflarla ve Yüksek Seçim Kurulu'nun 'dengesiz' tavrıyla durum öncekilerden farklıydı."
Gazeteye konuşan, merkezi Abu Dhabi'de bulunan Delma Enstitüsü'ndan Selim Sazak ise bu seferki sonuçların muhalefet tarafından farklı algılandığına dikkat çekiyor:
"Bugüne kadar Türkiye'deki muhalefet doğru ve dürüst bir şekilde kaybettiğini düşünüyordu. Ama bu referandum ezber bozdu."
Washington Post, aradaki az oy farkının aslında Erdoğan'a indirilmiş bir darbe olarak da yorumlanabileceğini belirtiyor ve "Bir zamanlar bölünmüş olan muhalefet şimdi ona karşı birleşti. Erdoğan kazanmış olabilir ama umduğu yalın zaferi kazandığını iddia edemez" diyor.
Gazete 'bundan sonra Türkiye'de neler olacağını' farklı görüşten uzman ve gazetecilere sormuş:
Oy oranının yakınlığı ve tartışmalı oylar Erdoğan'ın zafer hissini zedeleyecek ve geçiş sürecini yumuşatacaktır. Bu muhalefeti güçlendirip ve uluslararası aktörlerin bazı değişikliklerin uugulanmaması talebini daha sesli dile getirmesini sağlayabilir. Bundan sonraki dönem sosyal ve politik anlamda, protestolar ve sert siyasi polemiklerle, gergin geçecek.
Uluslararası medya, Türk toplumunun son 4 yıldır yaşadıkları ve sosyal kurtuplaşmadan çok Erdoğan'ın kimliği üzerine odaklandı. Tüm bu sorunlar göz önünde bulundurulduğunda, seçmenin çoğunluğu istikrarı ve hükümete daha çok kontrol ve güç veren sistemi seçti. Yeni sistem kriz anlardında daha hızlı hareket edebilecek güçlü bir başkanlık yaratıyor.
Erdoğan evet sonucunun daha çok istikrar ve ekonomik büyüme getireceği sözünü verdi. Her ikisinin de gerçeğe dönüşeceğine dair şüphelerim var.
Erdoğan'ın 1994'ten bu yana İstanbul'u ilk kez kaybetmiş olması, şehirdeki AKP'lilerden bir kısmının onu terk ettiğini göstermesi açısından önemli. Sonuçlar ayrıca Erdoğan'a karşı birleşen bir kanadın alternatif oluşturabilme potansiyeli olduğunu da gösterdi. Muhalefet birleşmenin yollarını aramalı.
Sonuçlar Erdoğan'ın kendi seçmen tabanında bile kayba uğradığını ve milliyetçileri istediği gibi harekete geçiremediğini gösteriyor. Bu da 2019'daki başkanlık seçimlerinden önce farklı bir tonla konuşması gerektiğini işaret ediyor. Erdoğan merkeze hitap etmek, ekonomiyi canlandıracak büyük adımlar atmak zorunda. Bu anlamda Kürtlerde müzakere masasına geri dönme ihtimali de, ezici bir galibiyete kıyasla daha yüksek.
Wall Street Journal'daki (WSJ) haber ise Türkiye Cumhurbaşkanının yetkilerinin artmasının, ABD'de Trump yönetiminin Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile mücadele planını kolaylaştırabileceği yorumu ile başlıyor.
Ancak WSJ'ye göre, "Referandum Türkiye'nin ABD ile daha pragmatik bir iş birliği kurmasının yolunu açarken, onu Avrupa ile çarpışma rotasına oturtuyor."
Gazete Beyaz Saray'ın Türkiye referandumuna dair bir açıklama yapmadığına, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın da sonuçlar onaylanıp Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gözlemcilerini raporu açıklanıncaya kadar yorum yapmayacaklarını açıkladığına dikkat çekiyor.
Erdoğan'ın zafer konuşmasında idam cezasının geri getirilmesindan bahsettiğini belirten WSJ, bunun Avrupa Birliği'nin kırmızı çizgilerinden biri olduğunu hatırlatıyor ve Avrupa'nın referandum sonucuna "ihtiyatlı yaklaştığı" ifade ediliyor.
Avrupa Birliği (AB) kurumlarının da referanduma dair açıklama yapmak için uluslararası gözlemcilerin ve "şaibeli oy" itirazlarının sonuçlanmasını bekleyecekleri ifade ediliyor.
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin daha da karmaşıklaşacağı öngörüsünde bulunan WSJ, "Brüksel ve Avrupalı hükümetlerden Türkiye'deki insan hakları ihlalleri ve hukukun üstünlüğünün çiğnenmesi iddialarına yönelik süren eleştiriler ilişkileri geriyor ve tansiyon, gücü artmış bir Erdoğan'la daha da yükselebilir" diyor.
Erdoğan'ın AB'nin bu tavrını "samimiyetsizlik" olarak yorumlayan Erdoğan'ın, Türkiye'nin AB üyeliği müzakerelerine devam edip etmemesini de referanduma taşıyabileceğini hatırlatıyor.