ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, Fethullah Gülen’in iadesi konusunda Türkiye’nin ısrarlı taleplerini ilettiği süreçte bugün Ankara’ya ziyarette bulunacak. Biden, ziyaret öncesi Milliyet için özel bir yazı kaleme aldı. "Başkan Obama’nın ve benim, Fethullah Gülen’in Türkiye’ye hemen iade edilmesi yönünde basit bir hüküm verebileceğimizi ileri süren sesler de aynı ölçüde zarar vericidir" diyen Biden, "Yürütme ve yargı organlarının birbirinden ayrı ve bağımsız rollere sahip olduğu ABD’deki yönetim sistemi çerçevesinde, bu açıkça mümkün değildir. Aslında, bu yönde herhangi bir girişimde bulunmak yasalara aykırı olacaktır" ifadelerini kullandı.
ABD’nin iki numarası Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın, bu sabah geleceği Ankara’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman ve Başbakan Binali Yıldırım ile ayrı ayrı görüşecek. Kritik Ankara ziyareti 7 saat sürecek.
Biden, ilk olarak TBMM Başkanı İsmail Kahraman ile basına kapalı bir görüşme gerçekleştirecek. Daha sonra 15 Temmuz darbe girişimi sırasında bombalanan TBMM yerleşkesini gezecek olan Biden, öğlen saatlerinde Çankaya Köşkü’ne geçerek Başbakan Binali Yıldırım ile görüşecek. İkili, görüşmenin ardından burada basın açıklaması yapacak. Biden’ın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşeceği belirtildi. Biden’ın ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nde Fulbright bursiyerleri ile de bir görüşme yapması planlanıyor. Biden, programının ardından akşam saatlerinde İsveç’in başkenti Stockholm’e geçecek. Milliyet’in aldığı bilgilere göre Ankara, ziyarete Gülen’in iadesi konusunun gündeme getirilecek olması nedeniyle önem veriyor. Bu bağlamda Erdoğan ve Yıldırım’ın Biden’a Fetullah Gülen’in iadesini bekledikleri mesajını vereceği, iadeyi kolaylaştıracak bazı belgelerin ise ziyarette Biden’a aktarılabileceği ifade ediliyor.
Görüşmede Biden’ın önceki gün başlayan ve dün de devam eden Cerablus ve Menbiç operasyonlarına yönelik düşüncelerini gündeme getirmesi bekleniyor. Alınan bilgilere göre ABD yönetimi, özellikle PYD unsurlarının bombalanmasından rahatsızlık duyuyor. Bu noktada Ankara’nın da ABD yönetiminden gelen PYD unsurlarının Menbiç operasyonu bittikten sonra kenti terkedeceği güvencesinin tutulmasında ısrarcı olacağı ifade ediliyor.
Joe Biden'ın Milliyet için kaleme aldığı yazı şöyle: ‘Türkiye’nin Demokrasiye Sarsılmaz Bağlılığı’
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden 24 Ağustos Çarşamba
ABD Başkan Yardımcısı Biden, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, Ankara’ya yapacağı kritik ziyareti öncesinde Türkiye ve dünya kamuoyuna mesajlarını Milliyet aracılığıyla verdi. Biden, Milliyet için kaleme aldığı makalede, 15 Temmuz darbe girişimine karşı çıkan halkın tutumunu övdü. İşte o makale:
Geçen ay, şiddet içeren bir darbe girişimi karşısında, sıradan erkekler ve kadınlardan oluşan binlerce cesur Türk vatandaşı, güvenli evlerini bırakıp sokaklara döküldüler ve Taksim Meydanı’nı ve ülke genelindeki meydanları doldurdular. Silah sesleri ve patlamaların ortasında, kişisel güvenliklerini büyük riske atarak demokrasiyi savundular. Bu, Türk halkının metanet ve azminin, aynı zamanda demokrasiye olan sarsılmaz bağlılığının olağanüstü bir göstergesiydi. Başkan Obama ve Amerikan halkı adına, o geceki affedilmez vahşette hayatlarını kaybedenlerin ailelerine ve sevdiklerine en derin taziyelerimizi bir kez daha sunmak istiyorum. O insanlar, ülkeleri için en büyük fedakarlığı yaptılar ve her zaman saygıyla anılmayı ve onurlandırılmayı hak ediyorlar. ABD, 15 Temmuz olaylarını güçlü bir şekilde ve derhal kınadı. Aslında Başkan Obama, henüz darbe girişimi sürerken, Türkiye’nin demokratik yollarla seçilmiş hükümetine desteğini açıkça ifade eden ilk dünya liderlerinden biriydi. Bu girişim bir suçtu. Türkiye Cumhuriyeti’ni ve vatandaşlarını korumaya and içmiş kişilerden oluşan küçük bir grubun şiddet içeren ihanetiydi. Ve Amerikalılar da dünyada demokrasiyi seven diğer insanlarla birlikte olaylar karşısında şoke oldu, sarsıldı. Gaziantep’te yaşanan son derece üzücü terör saldırısının ardından da müttefikimiz Türkiye’nin yanında duruyoruz. Bu olay, bir düğünde aralarında 29 çocuğun ve gençlerin bulunduğu 50’den fazla masum sivilin canını bir çocuğu kullanarak alan barbarca bir eylemdi ve daha alçakça gerçekleştirilemezdi. Öte yandan bu saldırı, Türkiye’de IŞİD, PKK ve diğer terörist gruplar tarafından düzenlenen bir dizi barbarca saldırının da yalnızca sonuncusu. Kalplerimiz, bu saldırılarda hayatını kaybeden herkesle ve onların aileleriyle. Bugün, ABD Başkan Yardımcısı olarak Türkiye’ye gerçekleştirdiğim dördüncü ziyarette, ki bu yıl içindeki ikinci ziyaretim, bu saygı ve dayanışma mesajını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Başbakan Yıldırım’a ve Türk halkına ileteceğim. Ziyaretim aynı zamanda, iki büyük ülke olarak sahip olduğumuz ittifakın gücünü ve dayanıklılığını bir kez daha teyit etmek için önemli bir fırsat. Bizimki, resmi olarak 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıcına uzanan bir ortaklık. NATO müttefikleri olarak birbirimizi savunmaya ilişkin güçlü bir taahhüdümüz var. Ancak, halklarımız arasındaki dostluk ve yakınlık, resmi bağlarımızın çok ötesine gidiyor. İnsan haklarına ve temel özgürlüklere saygı, hoşgörü ve eşitliğe bağlılık, bir azınlığın zor kullanılarak yönetilmesini mutlak şekilde reddetmek, bunun yanında azınlık haklarını da özellikle kriz zamanlarındaaynı kararlılıkla korumak gibi demokrasilerimize zemin teşkil eden temel değerlerimizde kök salıyor. Ortaklığımız yıllar içinde defalarca teyit edildi ve kuvvetlendi. Bunu, ortak güvenliğimize ve değerlerimize yönelik tehditlere karşı durduğumuz her seferinde, gerek IŞİD’in terör saltanatını bitirmek için mücadele ederken, gerekse Afganistan halkına şiddetten uzak bir gelecek inşa etmede yardımcı olurken görüyoruz. Türk halkı ve ABD halkı omuz omuza duruyor. Bu nedenle, Türk halkının uzun yıllardır bir dostu olarak, bazı çevrelerin, ABD’nin darbe girişimini desteklediği ya da konuya ilişkin önceden bilgiye sahip olduğu yönündeki spekülasyonlarından üzüntü duyuyorum. Bunlar, tamamen gerçek dışı olmalarının yanında, ittifakımızı zayıflatma amacıyla tasarlandıkları için tehlikeli ve sorumsuzca iddialardır. Başkan Obama’nın ve benim, Fethullah Gülen’in Türkiye’ye hemen iade edilmesi yönünde basit bir hüküm verebileceğimizi ileri süren sesler de aynı ölçüde zarar vericidir. Yürütme ve yargı organlarının birbirinden ayrı ve bağımsız rollere sahip olduğu ABD’deki yönetim sistemi çerçevesinde, bu açıkça mümkün değildir. Aslında, bu yönde herhangi bir girişimde bulunmak yasalara aykırı olacaktır. İade süreci, hem iki hükümet tarafından onaylanmış olan ikili anlaşma hem de sağlam temellere dayanan ABD iç hukuku tarafından yürütülmektedir. Talepler, iade için yeterli kanıt bulunup bulunmadığına bakan bağımsız bir federal mahkeme tarafından ele alınmak zorundadır. Bu, her davada zaman alan bir süreçtir. Ayrıca şunu da belirtmek önem taşımaktadır; Gülen için darbe girişimi öncesi dönemdeki faaliyetlerine ilişkin iddiaları içeren iade talepleri almış bulunuyoruz; ancak Türkiye’den darbe girişimine ilişkin bir iade talebi ya da herhangi bir kanıt elimize ulaşmış değil. Bununla beraber, hukuk uzmanlarımız, iadeye ilişkin hukuki standartların yerine getirilip getirilemeyeceğini tespit etmek için Türk mevkidaşlarıyla özenli bir çalışma yürütülmesi amacına son derece bağlıdırlar. Böyle menfur ve zalim bir saldırının ardından, pek çok masum insanın hayatını kaybetmesi karşısında adaletin yerini bulmasını sağlayacak adımlar atılması yönünde kuvvetli bir istek bulunduğunu anlıyorum.İşte bu nedenle ABD, bu korkunç trajedinin sorumlularının hesap vermeleri için Türkiye’nin yürüttüğü çabaları desteklemek amacıyla elinden gelen her şeyi yapmaktadır; bunu yaparken de hukukun üstünlüğüne saygı duyulmasını sağlamaktadır. Başkan Obama’nın da açıkça ifade ettiği gibi, ABD, darbe girişimini soruşturan Türk makamlarına elinden gelen her desteği sağlayacaktır. Bu çerçevede, bugün Ankara’ya gelirken açık bir mesajım var: Türk halkının, ABD’den daha iyi bir dostu ve daha güçlü bir müttefiki yoktur. Bu husus, 20’nci yüzyılın tehditlerine karşı yan yana durduğumuzda da geçerliydi; şimdi 21’inci yüzyılda karşılaştığımız çok sayıda tehditle başa çıkmayı sürdürürken de geçerli olmaya devam edecek. Türk halkı dayanıklıdır. Bu sınamanın üstesinden geleceğinizden ve paylaştığımız kalıcı değerlerin güvencesindeki ortaklığımızın günden güne güçlenerek devam edeceğinden hiç şüphem yok.