Karar yazarı Taha Akyol, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni irdelediği yazısında ABD ile Türkiye'nin Kongre ve Meclis'e verdiği yetkileri karşılaştırdı. ABD'de Anayasa yapımcılarının Kongre'ye verdiği denetim yetkilerini hatırlatan Akyol, Türkiye'de yeni sistemin mimarlarının 2 kere "gazi" olan TBMM'ye yetki vermediğini eleştirdi.
Akyol, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yaptığı “devlet başkanlığı ile parti başkanlığının birleşmesi” sorunu hakkındaki açıklamayı hatırlatarak, "Kutuplaşma keskinleşiyor, algılarda devlet ve parti kavramları karışıyor!" uyarısında bulundu.
Akyol'un "Sistem çalışıyor mu?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi iyi çalışıyor mu? Bu, şahsi çalışkanlık meselesi değildir. Yeni sistem kamu kurumlarını daha verimli ve rasyonel çalışır hale getirmişse, bu sualin cevabı “evet”tir.
Aksine bir durum varsa, sualin cevabı “hayır”dır.
Yeni sisteme ‘resmen’ geçeli bir yıl oldu, Cumhurbaşkanı Erdoğan “nerelerde ne gibi aksamalar varsa bunlar da giderilerek yolumuza devam ederiz” diye konuştu.
Evet “aksamalar” mutlaka görülmelidir.
AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı, bir yıllık tecrübeyle sistemin “performansını” değerlendirmek gerektiğini belirterek, “sistemi rehabilite etmek aklın gereğidir” diye konuştu.
Elbette doğrusu, siyasi çıkarların değil, “aklın gereğini” yapmaktır.
Türkiye 1960’lardan beri “Beş Yıllık Kalkınma Planları” yapar, Meclis’ten geçirerek kanunlaştırırdı. Böylece izlenecek iktisat politikalarının genel perspektifi belli olurdu.
Orta Vadeli Program’lar buna göre hazırlanırdı.
Bu, Anayasa’nın da gereğidir. (Md.161, 166)
Son “10. Beş Yıllık Kalkınma Planı” 2018 yılında sona erdi. “11. Beş Yıllık Kalkınma Planı” 2018 sonunda Meclis’ten geçirilmiş, 2019’da yürürlüğe girmiş olmalıydı, ama olmadı.
Türkiye’de çok iyi yetişmiş teknokratlar var, önceki planları onlar hazırladı zaten. Şimdi niye olmadı?
Euromoney tarafından “En İyi Merkez Başkanı Başkanı” seçilmiş olan Durmuş Yılmaz, “kurumlar çökertildiği ve bu işi yapabilecek uzman kişiler dağıtıldığı” için yeni planın hazırlanamadığını, ekonominin “pusulasız kaldığını” söylüyor.
Dünyaca saygın iktisatçı Daron Acemoğlu, krizi anlatırken “ekonominin kurumsal çökmesiyle ilgili sorunlar” kavramını kullanıyor. (Bloomberg, 28 Haziran)
Dünya ekonomisine güven vererek yatırım çekmeye çalışıyoruz değil mi?
Dünya ekonomi çevrelerinin önem verdiği Moody’s adlı derecelendirme kuruluşunun bir yıl önceki raporuna bakalım. Rapor, yeni sistemde siyasi gücün “önemli ölçüde” bir elde yoğunlaşması yüzünden “ülkenin kurumsal gücünde bozulma” olduğunu, bunun da ekonomide “öngörülebilirliği” zorlaştırdığını yazıyordu. (7 Mart 2018)
Diğer kuruluşların da hemen bütün raporlarında bu tür tespitler var, özellikle “denetim ve denge”nin zayıfladığına dikkat çekiyorlar.
2018 Ağustosundaki büyük dolar krizi sırasında Şansölye Merkel “Almanya’nın çıkarı Türkiye’nin istikrarındadır” diyerek destek açıklaması yapmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan da Berlin’de Alman iş insanlarıyla görüşmüştü. Alman iş insanlarının sıraladığı “beş madde” şöyleydi: Hukuk güvenliği güçlendirilmeli, Demokratik kurumlar işler hale getirilmeli, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sağlanmalı, Gümrük Birliği kurallarına bağlı kalınmalı, Yatırımlar için koşullar iyileştirilmeli. (2.10.2018)
Hukukun, demokratik kurumların ve Merkez Bankası bağımsızlığının ekonomideki önemi!
Devletin iyi yönetilmesinde devlet adamlarının çalışkanlığı elbette önemlidir ama daha önemlisi sistemde kamu kurumlarının hukuki ve profesyonel görevlerini yapabilecek inisiyatife sahip olmasıdır. Herkesin yukarıdan emir beklediği sistemler bunu sağlayamaz.
Ahmet Ağaoğlu, Ahmet Hamdi Başar, hatta Atatürk’ün Başbakanları İsmet İnönü ve Celal Bayar’ın raporlarına bakarsak, Atatürk döneminde de onun karizmasına ve enerjisine rağmen kamu kurumları iyi işlemiyordu. Bir sebebi aşrı hiyerarşik olması, diğer sebebi yetişmiş insan kıtlığıydı.
Bugün yetişmiş kadrolar var fakat yeni sistemin de aşırı hiyerarşiktir.
Maalesef Meclis denetimi de zayıflamıştır. Amerika’da anayasa yapımcılarının Kongre’ye verdiği denetim yetkilerini, bizde yeni sistemin mimarları “Gazi Meclis”e vermediler!
Çok önemli diğer bir sorun, Ahmet Davutoğlu’nun da açıklamalarında önemle vurguladığı “devlet başkanlığı ile parti başkanlığının birleşmesi” sorunudur. Bu yüzden kutuplaşma keskinleşiyor, algılarda devlet ve parti kavramları karışıyor!
Devlet ve parti kavramlarının karışmaya başlamasının uzun vadede doğurabileceği büyük sorunları, AK Parti içinde en iyi anlatabilecek isimlerden biri siyaset bilimi Profesörü Naci Bostancı’dır.
Ben sistemde önemli bir “rehabilitasyon” ya da “revizyon” beklemiyorum. Ama bu hayati sorunlar, ve kavramlar bilinsin istiyorum; anayasa, kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge, kamu yönetimi, kurumsal iktisat…