ABD Başkanı Donald Trump’ın “Güney’deki Beyaz Saray” diye tanımladığı Mar-a-Lago tatil tesisleri, tarihi bir zirveye ev sahipliği yapıyor. Seçim kampanyasında sık sık “Amerika’yı yeniden büyük yapacağız" diyen Trump ile “Çin hayalini” gerçekleştirme hedefindeki Çinli lider Xi Jinping, Florida eyaleti Palm Beach kentindeki malikânede ilk kez bugün bir araya geliyor.
Trump ve Jinping, dünya ekonomisinin yaklaşık üçte birini, ticaretinin dörtte birini ve en güçlü iki ordusunu yönetiyor. Dolayısıyla iki cephedeki müzakere ekiplerinin olası işbirliği veya çatışması büyük sonuçlar doğurabilir. Analistlere göre bu zirve iki ülke ilişkilerinin, Trump’ın 4 yıllık görev süresi boyunca nasıl bir seyir izleyeceğinin temelini oluşturacak.
Çok zorlu geçecek 2 günlük müzakereler çerçevesinde iki lideri mercek altına aldığımızda benzer iki resim ortaya çıkıyor. İki lider de büyük hedefl eri gerçekleştirmek istiyor. 63 yaşındaki Xi Jinping Çin’in on yıllardır en güçlü lideri ve Trump’ın “Amerika’yı yeniden büyük yapmak” düşüncesinden çok daha önce servet ve gücün timsali “Çin Rüyası” nı teşvik etti. “Emlak Kralı” geçmişi olan 70 yaşındaki Trump ise popülist söylemleriyle seçim kampanyası boyunca Çin’e yönelttiği ağır eleştirilerde bir nebze fren yaptı.
Uluslararası ilişkilere “Tweet diplomasisini” yerleştiren Trump, Twitter hesabından kritik zirve hakkında geçtiğimiz hafta paylaştığı mesajda, “ Artık dev ticaret açığı yaşamaya tahammül edemeyeceğimiz Çin ile görüşmemiz çok zor geçecek” demişti.
Financial Times’tan Kevin Ruud gazetenin editoryal sayfası için kaleme aldığı “ Trump ve Xi için iç politikalar belirleyici olacak” başlıklı yazısında zirvede Trump’ın elinin Xi’ye göre daha güçlü olduğunu ifade etti. Çinli lideri evinde kasım ayında Komünist Parti Kongresi beklediğini belirten Ruud, “ Xi’yi kasımda bir seçim bekliyor. 19. Çin Komünist Partisi Kongresi. Beklentiler çok yüksek. Xi’in yanında yer alacak politbüro ekibindeki isimler bu kongrede belirlenecek. Bundan dolayı Xi kasım ayına kadar uluslararası areneda sakin bir dönem geçirmek isteyecektir” diyor.
Bloomberg editoryal köşesinde yer alan, “ Trump’ın Çin pazarlığında plana ihtiyacı var” başlıklı makale ise Financial Times’ın aksine Çin’in elinin ABD’ye göre daha güçlü olduğunu savunuyor. Yazıda “İki liderin ilk kez buluşacağı zirvede Çinli lider Xi Jinping ABD Başkanı Donald Trump’a göre daha avantajlı. Çünkü o ne istediğini biliyor. Buna karşılık, ABD’nin Çin politikası karmaşık ve çelişkili görünüyor” ifadeleri yer alıyor.
– Güney Çin Denizi ihtilafı
ABD Güney Çin Denizi’nde Çin’in askeri yığınak yaparak bölge ülkelerini tehdit etmesinden rahatsız. Uzmanlar Asya- Pasifik bölgesindeki Trump öncesinde de çatışma öngörüyordu. Görüşmeden ABD ve Çin’in başta Asya-Pasifik bölgesi olmak üzere tüm dünyada barış, refah ve istikrar için iş birliği yapacağı tarzında diplomatik bir açıklama gelmesi en muhtemel sonuç olabilir.
– İkili ticari ilişkiler
Çin 347 milyar dolarla ABD’nin geçen sene en fazla ticaret açığı verdiği ülke. Bu nedenle Çin’in korumacı ticaret politikalarının hedefinde olacağı öngörülüyor. Trump’ın zirveden günler önce ABD’nin ticaret açığını yükselten “adil olmayan ticaret uygulamalarıyla” mücadele kapsamında iki başkanlık kararnamesi çıkarması kritik görüşmeden eli boş çıkmak istemediği tezini güçlendiriyor.
– Kuzey Kore’nin nükleer programı
Trump-Xi görüşmesinden Kuzey Kore’nin nükleer girişimleri konusunda nasıl bir sonuç çıkacağını tahmin etmek çok zor. Ancak Trump’ın hafta sonu İngiliz Financial Times gazetesine verdiği mülakatta, Çin’in Kuzey Kore üzerinde büyük etkisi olduğunu vurgulayarak, “Eğer Kuzey Kore işini Çin çözmezse biz çözeceğiz” demesi Beyaz Saray’ın bu konuda ısrarcı olacağını gösteriyor.
Trump, ABD-Çin ekonomik ilişkilerini yeniden şekillendirmek istiyor; Amerikan şirketlerinin geçen yıl 350 milyar dolarlık ticaret açığı verdiği ve istihdam kaybı için sorumlu tuttuğu Çin için alternatifler bulmasını öneriyor. Bunu gerçekleştirmek için “ Emlak Kralı”nın cephanesinde kullanabileceği ilk silah Beyaz Saray Ticaret Konseyi Başkanı Peter Navarro’nun Çin’e karşı masaya sürdüğü gümrük tarifelerini yükseltmek geliyor. Trump, Hazine Bakanı Steven Mnuchin’in istediği üzere Çin’i döviz manipülatörü olarak da ilan edebilir.
Ancak hâlihazırdaki süreç Xi için oldukça iyi işliyor gibi. Zira Çinli lider küresel elitlerin bir araya geldiği İsviçre’nin Davos kentindeki Dünya Ekonomik Forumu’nda yaptığı konuşmada, “Ticaret savaşı yapmak sadece yaralanmalara ve her iki tarafın kaybına neden olur.” diye konuşmuştu. Xi’nin önündeki seçenekler sigorta ve telekomünikasyon gibi kapalı hizmet sektörlerini açması ya da ABD’den gelen talepleri umursamadan başka bölgelerde ticaretini artırması geliyor. Uluslararası güvenlik uzmanlarının büyük bir bölümü, ABD’de Trump’ın seçimleri kazanmasından önce bile, Çin’in askeri yığılmasının 70 yılı aşkın bir Amerikan egemenliğine meydan okuduğu Asya Pasifik bölgesindeki çatışma öngörüyordu. Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki geniş bölgesel iddialarıyla ilgili anlaşmazlıklar devam ederken, Trump’ın görev süresinin ilk ayları Kuzey Kore ile meşgul oldu. Diğer yandan Pekin yönetimi Trump’ın ‘Tek Çin’ politikasına karşı Tayvan’la olan ilişkilerini derinleştirebileceği konusunda endişeler taşıyor. Buna rağmen Xi Jinping ikili görüşmelerde ABD’nin Pekin’i “Tek Çin”in başkenti olarak tanıması konusundaki taleplerini masaya süreceği belirtiliyor.
Geçtiğimiz yıl Çin’in ABD’deki yatırımları, ABD’nin Çin’deki yatırımlarını ilk kez geride bıraktı. Rhodium Group’un verilerine göre 2016 yılında bir önceki yıl 15 milyar dolar olan Çinli şirketlerin ABD yatırımları 46 milyar doları aşmıştı. Çinli dev firmalar son 17 yılda Amerika Birleşik Devletlerine 109 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi. Tüm bu şirketlerde toplam 140 bin kişi istihdam ediliyor.