ABD ile Türkiye'nin karşılıklı olarak vizeleri askıya alması krizine neden olan, 4 Ekim 2017'den beri tutuklu olan ABD İstanbul Başkonsolosluğu irtibat görevlisi Metin Topuz'un yargılanmasına başlandı.
‘Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etme’, ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme’, ‘Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek’ ve ‘Gizliliğin ihlali’ suçlamalarından ağırlaştırılmış müebbet ve 18 yıldan 29 yıla kadar hapis istenen Topuz, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı.
4 Ekim 2017’den beri tutuklu bulunan Metin Topuz’un duruşma salonuna getirilirken ağladığı görüldü. İddianamenin okunmasıyla başlayan duruşmada Metin Topuz, evli, bir çocuk babası ve emekli olduğunu belirtti. Metin Topuz, 1982'de ABD İstanbul Başkonsolosluğu'nda santral memuru olarak göreve başladığını, 1992 yılında Amerikan Federal Narkotik Dairesi (DEA) irtibat ve danışma elemanı olarak görev yapmaya başladığını anlattı. Topuz, "Görevim Türkiye ile ABD arasında yapılan kontrollü teslimatlarda yasal izinlerin alınması, görevliler arasında yazışmaları yapmak, bu konuda ABD'li amirlerime refakat etmek, kontrollü teslimat sonuçlarını Türk yetkililerine bildirmektir. 25 yıllık görevim boyunca ben ve amirlerim birçok emniyet ve kamu görevlisi ile tanıştık. Kullanımıma verilen telefondan özellikle vize konusunda talep nedeniyle arandım. Ama vize konusunda ne ben, ne de amirlerim bir şey yapamaz" dedi.
1995'den beri başkonsolosluk tarafından verilen telefonu kullandığını söyleyen Topuz, DEA'deki görevi boyunca Narkotik Şube'de görevli 14 müdür ile irtibat kurduğunu belirtti. Topuz, "Yalnızca Narkotik'te görev yapmış komiser, komiser yardımcısı, şube müdürünü eklersek irtibat kurduğum kamu görevlisi 100'ü aşar. İddianamede 2007-2015 tarihlerinde sadece suça karışanlarla yapılan görüşmeler konulmuş. İşim gereği bu kişilerle görüşme yaptım. Yasa dışı bir şey konuştuğumuza dair somut bir delil yoktur" diye konuştu.
Özellikle ABD'de yaşayan, adı yasa dışı yollardan Türkiye'ye lüks araç sokulmasına ilişkin olayda geçen Tamer Ergüven'in soruşturmasıyla ilgili ABD ve Türk yetkililer arasında tercümanlık yaptığını belirtti. Sanık Topuz savunma yaptığı sırada ağlayarak "Tercümanlık yaptığım için yargılanacağım hiç aklıma gelmezdi" ifadelerini kullandı. Topuz, "Benim Türkiye Cumhuriyeti tarafından atamaları yapılmış kişileri belirlemek gibi bir yetkim yoktu. FETÖ veya bir başka örgüt üyesi olup olmadığını bilmemiz mümkün değildir. Bunları kontrol etme şansımız yok. Ayrıca vazifemiz de değil. Devlet kimi atarsa biz onunla iletişime geçeriz. Bugün Ali bey, yarın Mehmet bey gelir" dedi.
İddianamede kendisi hakkında amirleriyle ast-üst ilişkisi olmadığı yönünde iddia olduğunu söyleyen Topuz, "İşimizi yaparken resmiyet yoktur. Amirim, müdürüm tabiri yoktur. Birbirimize ismimizle hitap ederiz. ABD'de böyle bir kültür yok, gelenek yok. Bazen arabayı ben kullanırım bazen amirim" dedi. Topuz, Türkiye'ye gelen tüm ABD Başkanlarının ziyaretlerine ve güvenliğine ilişkin planlama aşamasında refakat ettiğini de söyledi. DEA amirleri ve ailelerinin karıştığı davalarda da tercümanlık yaptığını söyleyen Topuz, bu soruşturmaları fiziki olarak takip ettiğini de anlattı.
Sanık Metin Topuz , firari savcı Zekeriya Öz ve oğlu Talha Öz'le iletişim halinde olduğuna ilişkin iddialara ilişkin de savunma yaptı. Sanık Topuz, Talha Öz'le vize görüşmesi yapması için amiri ile görüşmelerini sağladığını, başka da bir görevi olmadığını belirtti. Topuz, Talha Öz'ün talebini amirine ilettiğini, konsolosluğa geldiği gün görüştüğünü ve daha sonra iletişime geçmediğini belirtti. Zekeriya Öz ile iki defa görüştüğünü anlatan Topuz ifadesine şöyle devam etti:"25 yılda İstanbul'daki adliye binalarına 5 defa gittim. 3'ü Beşiktaş'taki eski DGM binasına DEA ile ilgili bir ziyaret. Başsavcı Turan Çolakkadı ile görüşmüştük. Daha sonraki 2 görüşme ise bir davayla ilgili olarak şüphelinin ifadesinin alındığı süre içerisinde orada olabileceğimizi söylemeleri üzerine gerçekleşti. 2 defa da Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na geldim. Birincisi yeni açıldığında ABD'li heyetin ziyareti için tercümanlık doğrultusunda geldim. Bir başsavcı vekili bizi karşıladı. Makamında ağırladı. Birden kapı büyük bir hışımla açıldı. İçeriye Zekeriya Öz girdi. Ben ve benim amirim 5-6 kişi olmasına rağmen bir babanın oğlunu azarlaması gibi, diğer başsavcı yardımcısını azarladığını gördüm. Gözümün önünden gitmiyor. Soğuk hava esti. İlk burada gördüm Zekeriya Öz'ü. İkinci defa ise Tamer Ergüven soruşturması için 2013 yılında Türk savcı, Tamer Ergüven ABD'de yaşaması nedeniyle ABD savcılığına soru soruyor. Ben de bu soruyu iletiyorum. Gelen cevabı da aynı şekilde geri iletiyordum. Daha sonra amirim, 'savcıyı ABD'ye davet edebilir miyiz' dedi. Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Yakup Saygılı bizi soruşturma savcısına yönlendirdi. Çağlayan'a geldiğimizde savcıyla görüştük. Amirim görüşmede Savcı'yı ABD'ye davet etmek istediğini söyledi. Usulen Zekeriya Öz'ü de davet etti. Zekeriya Öz büyük bir karşılama ve ağırlama istedi. Hatta bir liste verdi. Bunun olamayacağını söyleyince hem daveti reddetti, hem de soruşturma savcısının gitmesine gerek olmadığını söyledi."
Topuz, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne ilişkin davalarda sanık olan eski emniyet görevlileri Yakup Saygılı, Kazım Aksoy, Nazmi Ardıç, Mehmet Akif Üner gibi isimlerle görüşmelerine ilişkin ise "DEA'daki görevim icabıdır. Hiçbir özel işim olmadı. 17-25 Aralık kumpas girişiminden 17 ay önce Yasin Topçu, 17 ay önce Özcan Bulduk'un HTS'lerinin konsolosluktan sinyal verdiğini, bu kişilerin casusluk amacıyla orada bulundukları iddia ediliyor. Bu casusluk iddiasına nasıl varıldığına ilişkin hiçbir somut delil yoktur. 17/25 Aralık kumpasına hiçbir dahilim yoktur" dedi. Topuz, kendisine sorulan 101 kişiden, 100'ünün kamu görevlisi olduğunu, bir kişinin de marangoz Muhittin diye tanıdığı olduğunu, aralarında müşteri ve esnaf ilişkisi bulunduğunu belirterek "Kahpe terör örgütü devlete öyle sızmış ki halen devlet onu ortaya çıkartmaya çalışıyor. Ben sade bir vatandaş olarak bir esnafın bu örgütle bağlantısı olduğunu bilemem ki nasıl bir araştırma yapabilirim" dedi.
Casusluk suçlamasıyla yargılanan ABD İstanbul Başkonsolosluk irtibat görevlisi Metin Topuz, öğleden sonraki oturumda ifadesini tamamlayarak beraatini istedi. Mahkeme başkanı, iddianamede yer alan Whatsapp yazışmalarında 'FETÖ'ye yönelik yapılan operasyonları itibarsızlaştırdığına ilişkin mesajları ve Amerika Başkonsolosluğu çalışanlarının yer aldığı Whatsapp grubunun 8 Aralık 2015'te 'FETÖ'ye yönelik operasyonların başladığı gün neden kurulduğunu sordu. Metin Topuz ise 'FETÖ'den gözaltına alınanları televizyon ve gazete haberlerinden öğrenip gruba yazdığını belirtti. Whatsapp grubunun bilgilendirme amaçlı kurulduğunu belirten Topuz, grup üyelerinin de amirleri olduğunu, 'FETÖ'ye yönelik operasyonlar ile kendilerine bilgi verdiğini söyledi.
Mesajlarda yer alan Rıza Zarrab ile ilgili olarak ise Topuz, Zarrab Ailesi'nin 1990'dan itibaren Amerikan Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi'nin (DEA) radarında olduğunu belirtti. Topuz, "Amirim Kimberly Elliott'un gönderdiği mesajda Zarrab Ailesi'nin eskiden beri para aklayan bir aile olduğunu yazdı. 1990'lardan beri Zarrab Ailesi yasa dışı yollardan özellikle uyuşturucu ticaretinden kazanılan paraları doğudan batıya aktardığı biliniyor. Rıza Zarrab'ın ABD'de tutuklandığını gazetelerden okudum" dedi.
Rıza Zarrab için öngörüde bulunarak 'O İranlı konuşur' dediğini belirten Topuz, "Tecrübelerime göre bu gibi şahıslar kendilerini kurtarmak adına çevresindekileri söyleyebilirler. ABD adalet sisteminde işbirliği yapmak sıklıkla görülür. Tamer Erdoğan davası buna örnektir" dedi.Mahkeme Başkanının yazışmalarda 'Başkan Obama umarım savcıyı suçlamaz' demekle neyi kastettiniz sorusu üzerine Topuz da "Biraz şaka yollu bir yorum olarak değerlendirebilirsiniz" diye konuştu.
Hakan Atilla davasında tanıklık yapan Hüseyin Korkmaz'ı tanımadığını belirten Metin Topuz, "Hayatımın hiçbir döneminde FETÖ/PDY terör örgütüyle ilişkim olmadı. Hayat görüşüm açısından bana tamamen zıt olan örgütle bağım yoktur. 2003'ten beri Kadıköy'de aynı evde, 1995'ten beri de aynı cep telefonu numarasını kullanıyorum. Atatürk ilke ve inkılapları ışığında laik, bağımsız Türkiye savunucusuyum. Casusluk ya da vatanıma, milletime ihanet etmedim. Ben aşağılık bir insan değilim. Masumum. Hain örgütle zerre kadar ilgim yok. Beraatimi istiyorum" dedi.
Mahkeme başkanı gözaltına alındığı gün polislere, 'Ben FETÖ'den mi alındım' diye sorduğunu hatırlatması üzerine Metin Topuz, böyle bir diyoloğu hatırlamadığını söyledi.
Duruşmayı, ABD'nin İstanbul Başkonsolosu Jennifer L. Davis ve ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nde Maslahatgüzarlık görevi yapan Jeffrey M. Hovenier ile yabancı gazeteciler de takip etti. Yabancı temsilciler kendilerinin sağladıkları tercümanlarla simultane çeviri yaptırarak duruşmayı izledi.
Metin Topuz’un şüphelisi olduğu 78 sayfalık iddianamede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Binali Yıldırım, Ali Babacan, Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Bekir Bozdağ gibi isimlerin bulunduğu 30 kişi de “müşteki- mağdur” olarak yer alıyor. İddianamede, Metin Topuz’un 17-25 Aralık darbe girişiminde rol oynayan emniyet görevlileriyle görevi aşacak şekilde çok yoğun irtibatının olduğu öne sürülüyor ve casusluk suçlaması yöneltiliyor. Ayrıca ‘kumpas’ olarak nitelendirilen soruşturmaların koordine ve kontrolünü yaptığı iddia ediliyor.
İddianamede, tanık ifadelerinden Metin Topuz ile 15 Temmuz’da Akıncı Üssü’nde yakalanan firari Adil Öksüz’ün irtibatı olduğu da ileri sürülüyor.