ABD ile SDG arasındaki ‘petrol anlaşması’nda tüm iddialar ve son durum

ABD ile SDG arasındaki ‘petrol anlaşması’nda tüm iddialar ve son durum

Suriye’de 9 yıldır süren iç savaşın ilk gününden itibaren en çok tartışılan konulardan biri ülkenin doğal kaynakları oldu. Savaşa aralarında farklı ülkeler ve terör örgütleri de bulunan birçok uluslararası aktörün dahil olmasıyla Şam, ülkenin birçok bölümünde kontrolünü kaybetti ve bu toprakların altında yatan kaynakların akıbetinin ne olacağı hakkında sahne arkalarında konuşmalar yapılmaya başlandı. 

Bu tartışmalarla ilgili en somut adım geçen haftalarda atıldı. Suriye’nin kuzeydoğusunda otonom bir yapı ilan eden Suriye Demokratik Güçleri, ABD merkezli enerji şirketi Delta Crescent Energy LLC ile bölgedeki mevcut petrol sahalarını geliştirmek ve modernize etmek için bir anlaşma imzaladı.

Suriye’nin topraklarının bazı noktaları mevcut durumda farklı gruplar tarafından yönetilse de, bu grupların uluslararası arenada “egemenlik” açısında bir tanınırlığı bulunmuyor. Mevcut şartlara göre hâlâ Birleşmiş Milletler üyesi olan Suriye, kendi topraklarında egemen devlet sayılıyor. Bu açıdan bakıldığında, Suriye topraklarında bulunan tüm doğal kaynaklar Şam’a ait sayılıyor. 

Bu sebeplerle Delta Crescent Energy LLC ile SDG arasında yapılan anlaşmanın uluslararası hukuk açısından tartışma yaratması olası gözüküyor.

Washington durumdan haberdar mıydı?

Al Monitor’den Amberin Zaman’a konuşan kaynaklar, ABD’li şirket ile SDG arasında yapılan petrol anlaşmasının “Beyaz Saray’ın bilgisi dahilinde ve teşvikiyle gerçekleştiğini” ifade etti.

Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştirdiği operasyonlarla ilgili yaptığı sert yorumlarla Türk kamuoyu tarafından en tanınan ABD’li yasa yapıcılardan biri haline gelen Lindsey Graham de Washington’ın durumdan haberdar olduğunun sinyallerini verdi. Reuters’ın aktardığına göre Trump’a yakın olduğu bilinen Cumhuriyetçi Graham, Senato’nun Dış İlişkiler Komitesi’nde SDG Komutanı Mazlum Kobani’nin kendisini anlaşma hakkında bir telefon konuşması sırasında bilgilendirdiğini söyledi.

ABD’de Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da ABD yönetiminin anlaşmayı desteklediğini söylerken, “Anlaşma sağlanması beklediğimizden daha uzun sürdü, şimdi uygulama aşamasındayız” ifadelerini kullandı.

Başkan Trump geçen sene Suriye’den askerlerin büyük bir bölümünü geri çekme kararı aldığında, “Petrolü vermiyoruz. Petrol kontrolümüzde. Petrol güvende” demiş ve Suriye’de bırakılan askerlerinin tek misyonunun petrolü korumak olduğunu söylemişti.

Kim, ne dedi?

Yapılan anlaşmaya şu ana kadar sadece Şam ve Ankara tepki gösterdi.

Şam, yapılan anlaşmanın uluslararası hukuka aykırı olduğunu savunarak, ülkenin doğal kaynaklarının çalınmaya çalışıldığını söyledi. Anlaşmayı kınayan Suriye Dışişleri Bakanlığı, atılan imzanın Suriye’nin egemenliğine tehdit oluşturduğunu da söyledi.

TC Dışişleri Bakanlığı da anlaşma ile ilgili olarak, “PKK/YPG terör örgütü, bu adımla Suriye halkının doğal kaynaklarına el koyarak bölücü gündemini ilerletme emelini açıkça gözler önüne sermiştir” değerlendirmesinde bulundu ve “Suriye’nin doğal kaynakları Suriye halkına aittir” dedi.

Ankara’nın “Suriye'nin kuzeydoğusundaki topraklarda petrol çıkarma, işleme ve ticaretini yapmak üzere” imzalandığını ifade ettiği anlaşmayla ilgili açıklamasında da uluslararası hukuk vurgusu yapıldı:

“ABD'nin uluslararası hukuku hiçe sayan, Suriye'nin toprak bütünlüğüne, birliğine ve egemenliğine kasteden ve terörizmin finansmanı kapsamına giren bu adıma destek vermesini esefle karşılıyoruz. Hiçbir meşru saikle gerekçelendirilemeyecek olan bu tasarruf asla kabul edilemez.”

Şam’ın bir numaralı müttefiki Rusya’nın da tartışmaya dahil olması bekleniyor.

Erdoğan ne demişti?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2019’un Aralık ayında BM Cenevre Ofisi’nde düzenlenen 1. Küresel Mülteci Platformu’nda, “'Gelin Suriye'deki petrolü beraber çıkaralım diyorum ama yanaşmıyorlar. Projelerimizi uygulayarak mültecileri evlere, okullara, hastanelere, barınmaları için oraya yerleştirelim. Ama buna yanaşmıyorlar. Çünkü petrol onlara daha çok lazım'' demişti. 

Erdoğan, Mart ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmede, Suriye’nin Kamışlı ve Deyrizor bölgesinde petrolün SDG kontrolünden alınması ve bunların geliriyle Suriye’nin yeniden inşaası yönünde teklifte bulunduğunu açıklamıştı. Erdoğan, Putin’in “Olabilir” diye yanıt verdiğini aktarmıştı.

Geçen aylarda İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Rusya lideri Vladimir Putin ve Erdoğan arasında telekonferans yoluyla gerçekleştirilen zirvenin ardından yayınlanan deklarasyonda"Suriye Arap Cumhuriyeti’ne ait olması gereken petrol gelirlerine yasa dışı şekilde el konulmasına ve transfer edilmesine yönelik itirazlarını beyan etmişlerdir" ifadeleri kullanılmıştı.

PKK ile ABD Kandil’de görüştü iddiası

Draw Media ve araştırmacı Harem Kerim, geçen haftalarda ABD’den bir delegasyonun Kandil’de PKK ile görüştüğünü iddia etti. İddiaya göre delegasyon ABD’nin Türkiye ile PKK arasında arabuluculuk yapabileceğini söyledi ve barış sürecine geri dönülmesi için teşviklerde bulundu. Bu iddia, henüz teyit edilmedi. 

T24’e konuşan bir uzman, bu görüşmenin gerçek olması durumunda “Ankara, PKK Kandil'i tam anlamıyla boşaltmadan hiçbir uzlaşma/anlaşma yapmayacağından, Amerikalılar onlara buradan çıkıp Suriye coğrafyasında bir yerde konuşlanmaları yönünde ikna turu da yapıyor olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Uzman, bu konuşulanların henüz “spekülasyon” boyutunda olduğuna dikkat çekti.

Suriye’de petrol

Suriye, 2011’de iç savaş başlamadan önce günde yaklaşık 380 bin varil petrol üretiyordu. Deutsche Welle’ye konuşan ekonomist Dr.Hayyan Süleyman’a göre bu üretim iç savaş sırasında günde 24 bin varile kadar indi.

Dr. Süleyman’a göre mevcut Suriye haritasında ülkenin petrol kaynaklarının yaklaşık yüzde 70’i SDG’nin kontrolünde bulunuyor.