ABD ile Türkiye arasındaki S-400 ve F-35 krizi hakkında bilinmesi gerekenler

ABD ile Türkiye arasındaki S-400 ve F-35 krizi hakkında bilinmesi gerekenler

Türkiye'de seçimlerin ardından diplomasiyi takip eden gözlemcilerin tahminleri gerçekleşti ve Türkiye ile ABD arasındaki S-400 gerilimi yeniden gündeme geldi.

Türk ve Amerikan dışişleri bakanları, Mevlüt Çavuşoğlu ve Mike Pompeo, NATO toplantısı kapsamında Washington'da 3 Nisan günü önemli bir toplantı gerçekleştirdiler.

Ancak toplantının hemen öncesinde ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Türkiye'de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın açıklamaları, sorunun çözümünün kolay olmayacağını gösterdi.

S-400 tartışmasına dair merak edilenleri derledik.

Türkiye, 1990'lı yılların ortasından bu yana güney komşuları Suriye, Irak ve İran'dan kaynaklanabilecek füze tehdidine karşı hava savunma sistemi edinmeye çalışıyor.

Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nın 2000'li yılların başlarından itibaren açtığı ihalelerde sonuç alınamadı.

2011'de Suriye iç savaşının başlaması Türkiye'ye dönük tehdidin yeniden artmasına neden oldu.

Sistem nasıl çalışıyor?

  1. Uzun menzilli izleme radarı, havadaki nesneleri takip ediyor ve gelen bilgiyi komuta aracına gönderiyor. Potansiyel hedefler, komuta arasında değerlendiriliyor
  2. Hedef tanımlandıktan sonra komuta aracı füzenin fırlatılmasına karar veriyor
  3. Fırlatmayla ilgili veriler, hedefe göre en iyi konumda bulunan fırlatma aracına gönderiliyor ve buradan karadan havaya füzeler gönderiliyor
  4. Angajman radarı, füenin hedefine ulaşmasına yardımcı oluyor

Türkiye'nin acil gereksinimi karşılamak üzere NATO'ya yaptığı başvuru sonunda ABD, Hollanda ve Almanya kendi envanterlerindeki Patriot savunma sistemlerini Türkiye'ye yerleştirdi.

Halen Türkiye'de NATO görevi kapsamında İspanya ve İtalya'nın anti-füze sistemleri konuşlu bulunuyor.

NATO'dan gelen desteğe paralel olarak Türkiye, yeni ihaleler açarak kendisine ait hava savunma sistemi arayışını da hızlandırdı.

İlk ihale sonucunda Türkiye'nin beklentilerini karşılayan Çin'in CPMIEC şirketinin geliştirdiği FD-2000 savunma sistemlerinde karar kılındı ancak şirketin ABD yaptırım listesinde olması ve NATO'dan gelen itirazlar sonucunda geri adım atıldı.

Aynı ihalede yer alan ABD yapımı Patriot sistemleri ise hem fiyatının pahalı olması hem de üretici Raytheon şirketinin teknoloji transferine yanaşmaması nedeniyle elenmişti.

İhale sürecinin tamamlanamamasının ardından Türkiye, önce kendi savunma sistemini geliştireceğini ilan etmiş ancak 2017 senesinde Rusya ile S-400 hava savunma sistemleri konusunda bir sözleşme imzalandığını açıklamıştı.

Türk yetkililer, toplam maliyeti 2.5 milyar dolar olan S-400 için peşinatın Rus yönetimine transfer edildiğini kaydederken, bu işbirliğinin daha da geliştirilebileceği hatta S-500'lerin ortak üretilebileceği mesajını vermişlerdi.

ABD, Türkiye'nin S-400 sistemlerine birçok nedenden dolayı karşı çıkıyor:

  • NATO'nun en stratejik üyelerinden birisi olan Türkiye'nin ittifakın en önemli hasmı konumundaki Rusya ile geliştirdiği bu ilişkinin ortak güvenlik mimarisini zafiyete uğratacak olması kaygısı.
  • ABD savunma sanayiinin en önemli müşterilerinden olan Türkiye'nin başka üreticilere kaptırılması riski.
  • Türkiye'nin S-400 tedariğinin, ABD Kongresi'nin 2017 Ağustos ayında çıkardığı ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) kapsamına girmesinden dolayı yaptırımlara muhatap olacak olması ve dolayısıyla Türk-Amerikan ilişkilerine yeni bir darbe vurulacak olması.
  • Türkiye'nin de üretim programında yer aldığı ve konuşlandıracağı 5. kuşak savaş uçağı F-35'lerin hassas ve üstün özelliklerinin ayrıca her türlü faaliyetlerinin S-400 radar sistemi tarafından ele geçirilebilecek olması kaygısı. Dolayısıyla Türkiye'nin F-35 projesinin dışında bırakılması ve parasını verdiği uçakların teslim edilmeme olasılığının artmış olması.

NATO açısından ise öne çıkan iki unsur bulunuyor. Birincisi, Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemlerinin hiçbir şekilde NATO'nun mevcut savunma ve radar sistemlerine entegre edilemeyecek olması.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, konunun Türkiye-NATO arası bir soruna dönüşmemesi için dikkatli bir dil kullanırken, tüm müttefik ülkelerden NATO sistemlerine uygun askeri donanım edinmeleri tavsiyesinde bulundu.

İkincisi ve daha önemlisi NATO-Rusya ilişkileri. Türkiye'nin son dönemde Rusya ile geliştirdiği yakın işbirliği, Suriye iç savaşının sonlandırılması sürecinde Astana Süreci'ni geliştirmesi ve aynı zamanda başta ABD olmak üzere geleneksel Batılı müttefikleriyle Suriye ve diğer konularda giderek daha gergin bir ilişki içinde olması NATO tarafından çok yakından izleniyor.

Kuruluşunun 70. senesini kutlayan NATO'nun halen en büyük hasmının Rusya olması, caydırıcılık açısından hem Doğu Avrupa hem de Karadeniz bölgesinde yeni askeri yapılanmalar sürecinde olması Türkiye'nin S-400 savunma sistemlerini alma kararını daha da karmaşık hale getiriyor.

NATO yetkilileri, bu sürecin ittifak içinde bir çatlak yaratmasından ve ortak savunma yapısına zarar gelmesinden kaygı duyduklarını saklamıyorlar.

Türkiye'nin ABD ve NATO'nun bu yaklaşımına karşı yanıtı ne?

Türkiye, ABD ve NATO'nun kaygılarına siyasi ve askeri-teknik yanıtlar veriyor.

Türkiye'nin daha önce ABD'den Patriot sistemi almak istemesine karşın, uygun koşullar sunulmadığını, ayrıca Kongre'nin geçmişte yaptığı engellemeler nedeniyle parası ödenmiş askeri teçhizatların bile teslim edilmediğini anımsatan Ankara, füze tehdidine karşı acil gereksinimini, en iyi teklifi sunan Rus şirketiyle gidermek durumunda kaldığını söylüyor.

Bu alışverişin Türkiye'nin NATO içindeki konumunu zedeleyeceği ve ayrıca NATO içinde çatlak yaratacağı kaygılarının yersiz olduğunu belirten Türk yetkililer, Rus yapımı S-300 savunma sistemlerinin Yunanistan, Bulgaristan ve Slovakya'da da olduğunu anımsatıyor.

Buna ek olarak, Türkiye'nin S-400 sistemlerini stand-alone yani mevcut NATO sistemlerine entegre etmeden bağımsız olarak kullanacağını belirten Türk yetkililer, bu savunma sistemlerinin Türkiye tarafından geliştirilecek yazılım ile kullanılacağını dolayısıyla Türk topraklarındaki hiçbir NATO ekipmanına zarar vermeyeceğini kaydediyorlar.

Bu kapsamda, bu konunun özellikle F-35'lerin teslimatını etkileyebilecek olması Ankara'nın tepkisini çekiyor.

Hem proje ortağı hem de üretim zincirinin parçası olduğu F-35 savaş uçaklarının Türkiye'ye bir tehdit gibi sunulmasından rahatsızlık duyan Ankara, sorunun diyalogla çözülmesini tercih ettiğini kaydediyor.

Bunun için de S-400'lerin F-35'lere tehdit oluşturmadığını göstermek amacıyla teknik bir çalışma grubu kurulmasını öneriyor.

Buna paralel olarak ABD'den Patriot savunma sistemleri almaya kapıyı kapatmadığı, ancak ABD'nin teklifinin Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nın belirlediği ölçütlere uygun olmadığını belirten Ankara, yine de müzakereleri sürdürme niyetinde olduğunu ortaya koyuyor.

Türkiye, F-35 projesinin önemli bir ortağı olduğunu, şu ana kadar 1.2 milyar dolar ödeme yaptığını, 2.3 milyar doların da ödeneceğini dolayısıyla bu programdan çıkarılmasının müttefiklik ruhuna ve hukuka uygun olmayacağını kaydediyor.

Bundan sonra ne olabilir?

ABD, Türkiye'de yerel seçimlerden sadece bir gün sonra Pentagon aracılığıyla yaptığı açıklamayla, F-35'lerin Türkiye'ye yerleştirilmesi sürecinde yapılan hazırlıkların askıya alındığını ve gerekli ekipmanların da S-400 anlaşması iptal edilmeden gönderilmeyeceğini bildirdi.

Bu açıklamanın, iki Cumhuriyetçi ve iki Demokrat senatörün S-400'ler iptal edilmezse Türkiye'ye F-35 uçaklarının teslim edilmemesini içeren yasa teklifini Kongre'ye sunmalarından sadece birkaç gün sonra gelmesi de dikkat çekti.

Türk ve Amerikan dışişleri bakanları, Mevlüt Çavuşoğlu ve Mike Pompeo'nun Washington'daki NATO toplantısı kapsamında bir araya gelmelerinden önce atılan bu adımlar, ABD yönetiminin S-400'ler konusunda Türkiye'ye yaptırım uygulama konusundaki kararlılığını göstermesi bakımından önemli oldu.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise Pompeo ile ikili görüşmesinden hemen önce bir NATO toplantısında yaptığı açıklamada, Türkiye'nin S-400 konusundaki "O iş bitti, sistem Temmuz'da konuşlandırılacak" pozisyonunu yenilerken, F-35 projesinin parçası olduğunu, yükümlülüklerini yerine getirdiğini anımsattı.

"Biz programın parçasıyız. Bu kadar basit olmamalıdır," değerlendirmesini yapan Çavuşoğlu, S-400 sistemlerinin NATO ile entegre edilmesi zorunluluğu olmadığını ve hiçbir şekilde F-35 savaş uçaklarını düşman olarak görmeyeceği güvencesini verdi.

Dışişleri Bakanı, bu konunun konuşulması için teknik bir çalışma grubu kurma önerisinde bulunduklarını da belirtti.

Çavuşoğlu ile Pompeo'nun Washington'da yaptıkları görüşmede bu konunun tüm boyutlarıyla ele alındığı kaydediliyor. Ancak bu görüşmeden hemen önce her iki taraftan da karşılıklı yapılan üst düzey açıklamalar sorunun kolay bir şekilde halledilemeyeceğini gösterdi.

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Türkiye'yi Rusya'dan S-400 sistemlerini almama konusunda uyarırken, bu durumun sonuçları olacağı ve müttefiklik ilişkisini olumsuz etkileyebileceğini kaydetti. Pence'in açıklamasına yanıt, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'dan geldi.

"ABD kararını vermeli" diyen Oktay, "Türkiye'nin müttefiki olarak mı kalacak yoksa dostluğumuzu riske mi edecek?" sorusunu yöneltti.

Krizi Erdoğan ve Trump çözebilir mi?

Bu süreçte en önem verilen faktör ise iki ülke lideri arasındaki doğrudan temas. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Trump ile seçim sonrası yüz yüze temas kurmak istediğini dile getirmiş ve muhatabını Türkiye'ye davet etmişti.

Bu olamazsa kendisinin de Washington'a gidebileceğini belirten Erdoğan, Trump ile arasındaki diyaloğun farklı olduğunu, iki liderin sorunlara çözüm getirebileceği anlayışında olduğunu kaydetmişti.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da Washington'da bu noktaya dikkat çekerken, "Trump kendisi, bir telefon görüşmesinde ABD yönetimlerinin Türkiye'ye Patriot satmamasının hata olduğunu kabul etti ve Erdoğan'a bu konu ile ilgileneceğini söyledi" ifadesini kullandı.

Çavuşoğlu, bir soru üzerine, Trump'ın, hem ABD ile Türkiye arasındaki F-35 konusunu hem de S-400 konusunu halledeceğine yönelik söz verdiğini kaydetti.

ABD'den gelen mesajlar ise F-35 konusunun ABD'de artık bir "ulusal güvenlik" konusu olarak ele alındığına, dolayısıyla Trump'ın Türkiye geri adım atmadan bu konuda fazlaca bir inisiyatif geliştiremeyeceğine işaret ediyor.

2016 seçimleri sürecinde Rusya ile bağları nedeniyle soruşturma geçiren Trump yönetiminin, özellikle CAATSA'dan kaynaklanan yaptırımlar konusunda Türkiye'ye ayrımcılık yapmasının güç olduğu kaydediliyor.

ABD'nin Türkiye gibi S-400 almak konusunda planları olan Hindistan ve Katar gibi ülkelere de aynı pozisyonda olduğu anımsatması da yapılıyor.

Bu kapsamda bakıldığında, Türkiye'nin S-400 konusunda karar değişikliğine gitmemesi durumunda ABD'nin hem Kongre'nin kabul ettiği yasa kapsamında yaptırımları harekete geçirmesi hem de F-35 projesinden Türkiye'yi çıkartma riski giderek güçleniyor.