ABD Kafkaslar'da ne yapacağını bilmiyor

"ABD, satranç tahtasında, bu oyunun ustası Ruslara karşı yapacağı hamleyi tartışıyor. Belli ki, bundan önceki hamleler, rakibin olası hamleleri düşünülmeden ve hâlâ Soğuk Savaş sonrasının sarhoşluğu içerisinde olduğu varsayımıyla yapılmış. Şimdi durum değişti. Bir anlamda, oyun asıl şimdi başlıyor!"Taraf gazetesi için bir makale yazan TÜSİAD Ankara Temsilcisi Abdullah Akyüz, Gürcistan'ın ayrılıkçı Güney Osetya operasyonuyla başlayıp, Rusya'nın G. Osetya ve Abhazya'yı tanıma kararıyla devam eden, ardından da ABD'ye ait donanma gemilerinin insani yardım götürmek üzere Boğazlar'dan Gürcistan sularına gitmesiyle farklı bir boyut kazanan Kafkasya gerginliğinde ABD'nin politikasını bu sözlerle yorumladı. Akyüz'ün, Taraf gazetesinde "ABD Kafkaslar'da ne yapacağını bilmiyor" başlığıyla yayımlanan makalesi şöyle: Rusya’nın, ağustos ayı başlarında, Gürcistan’ın Güney Osetya’ya yaptığı askeri harekâtı bahane ederek attığı malum adımlar, Bush yönetiminin sonuna yaklaşıldığı ve seçim ateşinin yükseldiği bir dönemde Amerikalıları adeta derin bir uykudan uyandırdı. Yoksa, yerkürenin gittikçe ısındığı bir dönemde ‘Soğuk Savaş’ yeniden mi başlıyordu? Putin yeni Petro muydu? Bundan sonraki adım Ukrayna mıydı? ABD ne yapabilirdi? Başkan adayları bu krize nasıl bakıyorlardı? Aslında Rusya’yı yakından izleyen uzmanlar bu tür bir adımı bekliyorlardı. Onlara çok büyük bir sürpriz olmadı. Ancak, çoğu zaman olduğu gibi, bir konunun politikacıların ve kamuoyunun gündemine taşınması için bardağın taşması gerektiğinden, bütün bunların kaçınılmaz olarak yaşanması gerekiyordu adeta. Washington, ağustos’un rutubet ve sıcağını, başkanlık seçimi ve Demokrat Parti kurultayının yanı sıra Kafkaslar krizini ve Rusya ile ilişkilerin geleceğini tartışarak geçirdi. Anlaşılan, yeni seçilecek ABD Başkanı, acil gündem maddeleri olarak içeride ekonomi, dışarıda ise Irak’ın yanı sıra Rusya dosyasını da masasının üstünde, görünür bir yerde bulacak. İki tepki çarpışıyor‘Rusya bunu neden yaptı?’ sorusuna Amerikalılar bir dizi yanıt sıralıyor. Soğuk savaşın bitiminden beri Rusya’nın itilip-kakılması, eski hinterlantındaki renkli devrimlerle rahatsız edilmesi, NATO’nun Rusya’nın dibine kadar gelmesi ve özellikle Ukrayna’nın üyeliğinin ufukta gözükmesi, Batı’nın Rusya’nın isteği hilafına Kosova’nın bağımsızlığını teşvik etmesi, Orta-Avrupa’ya füze savunma sistemi kurulması, enerji fiyatlarındaki yükselmeyle birlikte Rusya’nın ekonomik olarak ayağa kalkması ve artık bir hasta adam olmadığını ve kendi menfaatlerinin gereğini yapacağını Batı’ya gösterme ihtiyacını hissetmesi. Bu gerekçelere bir ölçüde anlayış gösterilmekle ve hatta bazı özeleştiri mesajları da verilmekle birlikte Rusya’nın bu silkinişi ABD’de ciddi bir panik yarattı. Krizin yarattığı tartışmanın en can alıcı noktasını, Batı/ABD’nin Rusya politikasının yeniden tanımlanması oluşturuyor. Rusya’nın bu hamlesine ABD ve Batı nasıl cevap vermeli? Soğuk savaşın bitiminden beri Rusya’yı adeta bir ‘partner’ olarak görme eğiliminde olan Batı, bu ülkeyi tekrar ‘düşman’ statüsüne mi koyacak? Soğuk Savaş döneminin geri geldiğine inananlar azınlıkta. Sert tepki onay görmüyorSertlik yanlıları, Rusya’nın G-8’den atılması, Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) girmesinin engellenmesi gibi önlemleri telaffuz etmeye başladılar. Ancak, Rusya’nın bu hamlesine kararlı ama ‘ölçülü’ bir tepki verilmesini savunanlar ağırlıkta. Rusya’nın Sovyetler veya Çarlık dönemine geri dönmekte olduğunu iddia etmek için henüz çok erken olduğu düşünülüyor. Bu konuyla bağlantılı olarak, ABD ile AB’nin birlikte ve aynı kararlılıkta hareket etmelerinin öneminin altı kuvvetle çiziliyor. Ancak, böyle hassas bir konuda AB’ye olan güvenin ne kadar az olduğu da gözden kaçmıyor. AB’nin ortak bir Rusya politikasının olmaması, enerji açısından Rusya’ya bağımlılığı ve birçoğunun Rusya ile özel anlaşmalar yapmış olmaları, genel olarak diyalog yanlısı olmaları ve askerî seçenekleri gündemde pek tutmamaları Amerikalıları rahatsız ediyor. Özetle, AB ile birlikte hareket etme ihtiyacına inanılmakla birlikte, AB’nin gerektiğinde sert ve kararlı bir tavır alabileceğine inanılmıyor. NATO, bütün bu süreçte en fazla gündemde olan kurum. Tartışma, Rusya’nın yeni tutumu karşısında NATO’nun rolünün ve sınırlarının yeniden tanımlanması üzerinde yoğunlaşıyor. Gürcistan ve Ukrayna gibi ülkelerin üyelik sürecine alınarak Rusya’nın bu ülkeler üzerinde yaratabileceği oldu-bittilerin engellenmesini isteyenler, Bükreş zirvesinde bu iki ülkeye somut üyelik perspektifi verilmeyerek Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesine adeta davetiye çıkarıldığını öne sürüyorlar. Ancak, bu iki ülkenin NATO üyeliğinin diğer eski Sovyet bloku ülkelerinden farklı olduğunu, Avrupalı birçok üyenin de bunu istemediğini, Rusya’yı daha da tahrik edecek ve de taahhütlerin tutulmasını güçleştirerek örgütün azalmakta olan kredibilitesini daha da zayıflatacak bu tür bir adımın atılmamasını savunanlar da azımsanmayacak sayıda. Rusya'nın gücü: Enerji Bir başka tartışma alanı enerji. Bir yandan, enerji ve hammadde fiyatlarındaki yükselmenin Rusya’nın ekonomik ve dolayısıyla siyasi gücünü artırdığı vurgulanıyor. Yaklaşık 10 yıl önce iflas noktasına gelmiş olan Rusya, bugün, dünyanın en fazla döviz rezervine sahip ülkelerinden birisi. Diğer yandan, özellikle doğalgaz alanında Avrupa’nın Rusya’ya olan bağımlılığı ve Kafkaslar ile Orta-Asya’nın doğal gaz kaynaklarının Rusya’yı dışlayan bir şekilde pazarlanması konusu var. Bu son hamlesiyle, Rusya’nın kendi dışındaki pazarlama alternatiflerini epeyce zayıflattığını düşünenlerin sayısı oldukça yükselmiş durumda. ABD karar vermiş değilKonu, kendi başına o kadar kapsamlı ki, Türkiye boyutu henüz bir tartışma konusu değil buralarda. Ama, seçilecek Amerikan Başkanı’nın gündemine Türkiye ile ilişkilerin yeniden tanımlanması geldiğinde, Rusya başlığı artık çok daha önemli bir yer tutacak. Rusya krizi, her boyutuyla Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor. NATO’nun yeni işlevi ve sınırları, Batı ile Rusya arasındaki ilişkilerin seyri, Türkiye’nin bir enerji transit ülkesi olma hedefi, Kafkaslar’ın istikrarı ve sınırlarımızın güvenliği, Türkiye-Rusya ticari ilişkileri, Karadeniz’in güvenliği, Türkiye’nin Rusya’ya enerji bağımlılığı... Özetle, ABD, satranç tahtasında, bu oyunun ustası Ruslara karşı yapacağı hamleyi tartışıyor. Belli ki, bundan önceki hamleler, rakibin olası hamleleri düşünülmeden ve hâlâ Soğuk Savaş sonrasının sarhoşluğu içerisinde olduğu varsayımıyla yapılmış. Şimdi durum değişti. Bir anlamda, oyun asıl şimdi başlıyor!