ABD'li eski general S-400 krizini yorumladı: Bu iş bitti denilen bir noktada değiliz

ABD'li eski general S-400 krizini yorumladı: Bu iş bitti denilen bir noktada değiliz

ABD’li Emekli Korgeneral Ben Hodges, Ankara-Washington hattındaki S-400 krizi, Türk-Rus ilişkileri ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türk ordusunda yaşanan gelişmeler hakkında açıklamalar yaptı.

2014-2017 yılları arasında ABD ordusunun Avrupa’daki kara kuvvetlerinin komutanlığını yapan Ben Hodges, Ankara-Washington hattında tırmanan S-400 gerilimini değerlendirdi.

Türkiye’nin NATO’nun önemli askeri bilgilerinin Rusya’nın eline geçmesine yol açabilecek bir hamle yapmasına ihtimal vermediğini vurgulayan Hodges, “‘Bu iş bitti’ denilen bir noktada değiliz” diye konuştu. “Sonunda aklı selim galip gelecektir” diyen Hodges, “Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar, müthiş bir adam. Kendisini yıllardır tanırım. O NATO’dan anlar, önemini bilir” sözlerini kaydetti.

Türkiye’nin Rus savaş uçağını düşürmesi, 15 Temmuz darbe girişimi, Ankara’daki Rus Büyükelçisi suikasti gibi gelişmelerin yaşandığı bir dönemde ABD’nin Avrupa Kara Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan Hodges, halen ABD merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Politika Analiz Merkezi’nde (CEPA), Stratejik Araştırmalar bölümünün başkanlığını yürüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan S-400 alımından vazgeçmeyeceklerini, “Kimse tükürdüğümüzü yalamamızı beklemesin” sözleriyle duyurdu. Bu kararlılık ABD için ne anlam ifade ediyor?

Ben Hodges: ‘Bu iş bitti’ denilen bir noktada değiliz… Karşılıklı açıklamaları yürütülen pazarlıkların bir parçası olarak değerlendiriyorum. İzmir’de NATO komutanı olarak görev yaptığım dönemde de Türkiye’nin Çin sistemini alacağı kesindi, herkes bundan çok emindi ancak Türkiye geri adım attı. Bazı gerçekleri çarpıtmadan konuşmamız gerekir: 2013 yılında Suriye’den gelen füzelere karşı Türk şehirlerini ve Türk halkını korumak için Türkiye’ye ABD, Alman ve Hollanda Patriot sistemleri konuşlandırıldı. Bu misyon neredeyse iki yıl sürdü. Daha sonra İspanyollar bu görevi üstlendi. Rusya’nın sattığı füzelerle hedef alınan Türkiye’yi korumak için desteğe giden Rusya değil, müttefikleri oldu.

Kimi Türk hükümeti yetkilileri ve gazeteciler Yunanistan gibi diğer NATO müttefiklerinde de Rus yapımı silah ve sistemler olduğuna dikkat çekerek ABD’nin S-400’lerin NATO’nun ortak savunma sistemine zarar vereceği savının gerçeği yansıtmadığını, ABD’nin zayıf ve kendisine bağımlı bir Türkiye hedefi güttüğünü iddia ediyor. Bu görüşler için ne diyorsunuz?

Türkiye’deki herhangi bir gazeteci ya da hükümet görevlisinin, ABD’nin gezegenimizin en zorlu jeostratejik bölgelerinden birinde, zayıf bir müttefik istediğini varsayması bile gülünç, hükümsüz bir iddia. Sadece Yunanistan değil eski Varşova Paktı ülkelerinde gayet tabii ki Sovyet, Rus yapımı silah ve sistemler var. Ancak gerçek şu ki tüm bu ülkeler mümkün olan en hızlı biçimde bunlardan kurtulmaya çalışıyor, çünkü yedek parça ihtiyacı bile sorun.

ABD’nin S-400 itirazının nedenlerini açabilir misiniz? Fiilen S-400 ile 100 F-35 arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya olan Türkiye için hangisi ağır basar?

Gizlilik kurallarını ihlal etmeden şöyle izah etmeye çalışayım. F-35’ler sensörle kaplı, S-400 de sensörle kaplı, ikisini aynı yerde bulunduramazsınız çünkü F-35 hakkındaki çok önemli bilgilerin Rusya ya da Çin’e transferi ihtimaline yol açabilirsiniz. S-400 şüphesiz çok iyi bir sistem. Ancak bu gelen füzeleri devirecek tek sistem değil. Ayrıca F-35’ler zaten ittifakımız üstünlüğe sahip olsun, halklarımızı koruyabilelim diye üretiliyor. Unutmayın ki F-35’lerin belirli parçaları Türkiye’de üretiliyor. Türkiye bu nedenle dünyadaki mevcut en iyi savaşı uçağı olan F-35’lerden 100’üne sahip olmak istiyor.

Peki Türk Hükümeti’nin S-400’lerden geri adım atmaması halinde Washington’un atacağı adımlar, Türkiye’nin büyük ölçüde Batı’ya entegre olan savunma ve askeri yetkinliğini, caydırıcılık gücünü nasıl etkiler?

Samimiyetle şunu ifade edeyim: Bu konu çözümlenecek. Türkiye, hem coğrafi konumu hem de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kadın ve erkek mensuplarının yüksek niteliği nedeniyle hem ABD hem NATO için asli bir müttefik. Aynı şekilde ABD ve Batı da Türkiye için asli öneme sahip. Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar, müthiş bir adam. Kendisini yıllardır tanırım. O NATO’dan anlar, önemini bilir. Bu konuda eninde sonunda doğru zemine ulaşacağımıza güvenim tam.

Son yıllarda Türkiye’de tehdit algılamasından söz edilirken Rusya ve İran değil daha çok Batı gündeme geliyor. Siz Türkiye’deki tehdit algılamasını neye bağlıyorsunuz?

Ben tıpkı en yakın müttefiklerimize karşı çok sert olan kendi başkanımız Trump’ın yaptığı gibi Türkiye'de bunun iç siyaset malzemesi olarak kullanıldığı görüşündeyim. Bu iyi bir şey değil, kendi başkanımın da bunu yapmamasını, bu dilin Ankara tarafından da kullanılmamasını arzu ederdim. Ancak günün sonunda Türkiye ekonomik geleceğinin Batı’ya bağlı olduğunun, Türk ekonomi modelinin Batı ekonomi modeli olduğunun bilincinde… Sonunda aklı selim galip gelecektir.

Bazı uzmanlar Türkiye’nin düşürülen Rus savaş uçağı ve Ankara’daki Rus Büyükelçisi suikastini anımsatarak, S-400’lerle Türkiye’nin Rusya’ya bir tür bedel ödediğini, aslında bunun parasını ödeyip sistemi kullanmayacağını iddia ediyor…

Bunu söyleyenler neden söz ettiklerini bilmiyor. Türk vergi mükellefleri onca paranın hiç kullanılmayacak bir sisteme harcanacak olmasına ne der? Türkiye ciddi, güçlü ve güvenliği için kendi kararlarını veren bağımsız bir ülke. Zorlu bir bölgede yer alıyor. Birkaç yıl önce üst düzey bir Türk askeri bana, “Sabah uyanıyorum, bakıyorum kuzeyde Rusya, batıda Balkanlar, doğuda Kafkaslar, güneyde İran ve Suriye” dedi… Adeta cehennem gibi bir bölge. Türkiye’nin bu nedenle müttefiklerine ihtiyacı var. Ancak aynı zamanda kendi savunma sanayisine de sahip olmak istiyor. Ben bunu anlıyorum. Ama Batı’ya ya da ABD’ye zarar vermek için, misilleme yapmak için, S-400 alıp bunu kullanmamak… Yok, büyük devletler böyle çalışmaz, benim için Türkiye büyük bir devlet.

15 Temmuz darbe girişimi sırasında ABD’nin Avrupa Kara Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapıyordunuz. Değerlendirmeniz nedir?

Türk halkına ve Türk ordusuna duyduğum saygıdan ötürü spekülasyon yapmak istemem. İlk olarak şunu ifade edeyim: Cumhurbaşkanı Erdoğan demokratik yollardan seçilmiştir. Ben ya da bizler, asla herhangi bir ülkedeki ordunun demokratik seçimlerle göreve gelmiş iktidarının devrilmesi düşüncesini desteklemeyiz. ABD’nin bu konudaki görüşü çok net. İkinci olarak da, herkesin adil bir yargılama hakkına sahip olması ve Türk ordusunun yeniden Batı ile irtibatı olan, NATO deneyimi olan kadroları oluşturabilmesini ümit ediyorum… Akar liderliğinde, Türk ordusunda bunun yeniden sağlanabileceğine inancım tam.

Söyleşi: Değer Akal