ABD, Rusya ve İngiltere'den gelen radar kayıtları Türkiye ile uyuştu mu?

ABD, Rusya ve İngiltere'den gelen radar kayıtları Türkiye ile uyuştu mu?

Aslı Aydıntaşbaş Milliyet, 18 Temmuz 2012

 

Düştü ama nasıl?

 

Uçağın düşüş anında pilotlarla herhangi bir görüşme, telsiz konuşması yok. Uçağın gövdesi tamamen parçalanmış. Pilotlar kendini fırlatma ya da mandalı çekme fırsatı bulamamış.

Neredeyse bir ay önce Suriye açıklarında düşen Türk uçağıyla ilgili sır perdesi aralanıyor. Ama yavaş yavaş. ABD, Rusya ve İngiltere’nin düşen Türk uçağıyla ilgili Ankara’ya yolladığı kendi radar izi kayıtlarının incelenmesi sonucunda, Türkiye’nin elindeki kayıtlarla büyük ölçüde örtüştüğü ortaya çıktı. Üst düzey bir yetkili ”Bizim açımızdan revize edilmesi gereken bir bilgi yok” diyerek Türk uçağının 22 Haziran sabahı 11:56’da Suriye’nin 12.6 açığından radardan kaybolduğu, bir dakika sonra ise Suriye’nin 8,5 mil açığına çakıldığını doğruladı.

Aradaki bir dakikalık düşme anında uçağın kontrolsüz hareketlerle savrulduğu, pilotların ise, ne kendilerini izleyen radarın bulunduğu ana üsle iletişim, ne de mandalı çekip koltuklarını fırlatma imkânı bulabildikleri sanılıyor.

Hükümet ve Dışişleri yetkilileri, düşen Türk uçağıyla ilgili kamuoyundaki soru işaretlerini giderecek sıkı bir iletişim stratejisi izlememiş olsalar da, ellerindeki kayıtların müttefiklerinden gelen radar bilgileriyle örtüşüyor olmasından rahatlamış gözüküyor.

Uçağın düştüğü hafta Wall Street Journal’da yayımlanan bir yazıda da yansıdığı gibi Türkiye’nin tahminlerinden 10 mil farklı bir saptamadan bulunan Washington, son haftalarda ilk tahminlerini revize etti. Doğu Akdeniz’de görev yapan Amerikan T3 istihbarat uçağından gelen bilgilerle Washington da, Türk uçağının Suriye yakınlarında menzili sadece 1.5 km olan bir ‘uçaksavar’ tarafından düşürüldüğü tezinden vazgeçti.

Ankara açısından uçağın düşürüldüğüne, hatta Suriye tarafından düşürüldüğüne şüphe yok; ancak nasıl düşürüldüğü, henüz belli değil.

Olayın hemen ardından Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, uçağın 22 Haziran saat 11:56’da Suriye’den 12,6 mil uzakta ana üsle telsiz bağlantısını kaybettiğini, bir dakika sonra da radardan kaybolduğunu söylemişti. Bunun uçağın vuruluş, ardından da düşüş anı olduğu, aradan geçen zamanda uçağın kontrolsüz hareketlerle sürüklenerek Suriye’nin 8,5 mil açığında denize çakıldığı biliniyor. Kalan ise, henüz sadece %10 ulaşılan enkaz üzerindeki son çalışmalarda ortaya çıkacak.

 

Füze teorisi çürüdü

 

Askeri yetkililer eldeki olasılıkları tek tek bertaraf ederek uçağın türbülans, teknik arıza, radar güdümlü füze ya da Suriye’nin iddia ettiği gibi uçaksavarla düşürülmediğini artık kesin gözüyle bakıyor. Geriye kalan ‘ısı güdümlü füze’ tezini telaffuz etmek için ise, emin olmak, enkazın tümünü incelemek istiyorlar.

Amerikan Nautilus gemisi, kamerasındaki teknik arıza ve içindeki akademisyen ve öğrencilerin bu olaydan psikolojik olarak etkilenmesi nedeniyle görevini bitirince, enkazın kalanını çıkarma işi Türk araştırma gemilerine kaldı. Uçağın dağılan gövdesiyle ilgili 1,5 ay içinde daha somut verilere ulaşmak mümkün olacak.