BBC Türkçe
ABD Kongresi'ne seçilen ve Ocak ayında göreve başlayan kadınlardan özellikle üçü, ABD siyasetinde büyük ses getiriyor.
Biri Latin, biri Somali, diğeri ise Filistin kökenli kadınlar Kasım ayındaki ara seçimlerde Demokrat Parti'den Kongre üyesi seçildi.
Görevlerine henüz başlamış olsalar da ABD sisteminin uzun yıllardır süregiden geleneklerini, iç ve dış siyasetini yüksek sesle eleştiriyor, bu yönleriyle çevrelerinde hem büyük bir hayran kitlesi, hem de içlerinde kendi partilerinden isimlerin de yer aldığı muhalifler topluyorlar.
Peki bu kadınlar kim ve ABD siyasetinde gerçekten bir devrim yaratabilirler mi?
29 yaşındaki Alexandria Ocasio-Cortez, geçmişte New York'ta garson olarak da çalışmış, ABD Kongresi'ne giren en genç kadın. Porto Rico kökenli.
Ilhan Omar Minnesota'dan, Somali kökenli ve başörtülü bir Kongre üyesi. 38 yaşındaki Omar, 1995 yılında çocuk mülteci olarak ABD'ye yerleşti.
42 yaşındaki Rashida Tlaib Michigan temsilcisi ve Filistin kökenli bir avukat. Büyükannesi ve akrabaları hâlâ İsrail işglaindeki Batı Şeria'da yaşıyor.
Kasım ayındaki seçimlerde Ilhan Omar ve Rashida Tlaib, Kongre'ye seçilen ilk Müslüman kadın üyeler oldu.
Üç kadın Kongre üyesi de LGBT haklarını, kürtajın kadınların kendi kararı olması gerektiğini ve göçmen haklarını savunuyor. Bu duruşları, Demokratların ilerici kanadıyla uyum içinde.
Ama dış politikada, özellikle İsrail konusunda Ilhan Omar ve Rashida Tlaib, ABD'nin genel politikasından keskin bir çizgiyle ayrılıyor.
Aynı zamanda iç politikada da Alexandria Ocasio-Cortez (Twitter'daki hayranları ondan kısaca AOC olarak bahsediyor), güçlü sol görüşleriyle birçok kişiyi kızdırıyor.
Söylemeye gerek bile yok ama bu Demokrat kadınlar, ABD Başkanı Donald Trump'a ciddi muhalefet yapıyor.
Ama bazen, en büyük düşmanlar bile benzerlikler taşır. Bu vakadaki benzerlik de, 280 karakterlik tweetler.
Başkan Trump, ABD siyasetine bir yenilik getirerek Amerikan halkına seslenmek için Twitter'ı ana mecra olarak kullanmaya başladı.
Kongre'de çığır açan üç kadın üye de bu anlamda Trump'ın adımlarını takip ederek, siyasi mesajlarını yaymak için sosyal medyayı kullanıyorlar.
Bu strateji özellikle Alexandria Ocasio-Cortez'de işe yarıyor.
Axios haber sitesinin araştırmasına göre, Cortez'in 3,2 milyon takipçisi bulunan Twitter hesabında bir aylık bir dönemde yaşanan etkileşim (retweet ve beğeniler), aralarında CNN ve New York Times'ın da bulunduğu 6 büyük ABD haber sitesinin Twitter hesaplarının toplamından daha çok.
Trump'ın Twitter hesabının etkileşimi ise aynı süre içinde Cortez'inkinin üç katıydı ancak yine de Cortez, görevinde henüz çok yeni olsa da, sosyal medyada tüm diğer Demokratlardan çok daha fazla etki alanı yarattı.
Evde yemek yaparken zenginlerden alınan vergileri artırmaktan bahsettiği Instagram videoları herkesin hoşuna gitmese de, özellikle sosyal medya ile büyümüş olan genç kuşağın oldukça ilgisini çekiyor.
Alexandria Ocasio-Cortez zenginlerden alınan vergileri yüzde 70 artırmanın yanında, sıkı bir yeşil enerji destekçisi. Temiz enerjiye yatırım yaparak ABD'de fosil yakıtların kullanılmına son vermeyi, tüm Amerikalılar için sağlık sigortası yapılmasını ve üniversitelerin ücretsiz olmasını savunuyor.
Alexandria Ocasio-Cortez, büyük şirketleri hedefine almaktan da çekinmiyor. ABD'deki siyasi kampanyaların şirketler tarafından finanse edilebilmesi, büyük ilaç şirketlerinin kamu fonlarını özel ilaç araştırmaları için kullanabilmesi eleştirdiği konuların sadece birkaçı. Dünyanın en büyük internetten alışveriş platformu Amazon'u da New York'ta inşa etmek istediği genel merkez binası nedeniyle de eleştirmişti.
Donald Trump, Ocasio-Cortez'i sosyalist olmakla suçluyor ve "ABD hiçbir zaman sosyalist bir ülke olmayacak" diyor.
Ocasio-Cortez ise kendisini "demokratik"e vurgu yaparak Demokratik Sosyalist olarak tanımlıyor.
Ocasio-Cortez'i eleştiren tek isim şüphesiz sadece Trump değil. Demokrat Parti'den eski senatör Joe Lieberman, Ocasio-Cortez'in Demokratların geleceği olmaması gerektiğini söylüyor.
İlerleyen aylarda yasama süreci, Alexandria Ocasio-Cortez için, iletişim yeteneği ile büyük başarı gösterdiği sosyal medyaya göre biraz daha zorlayıcı olabilir ama yine de kısa süre içinde ABD'deki siyasi tartışmaya hükmeden en önemli isimlerden biri haline geldiğinde hemen herkes hemfikir.
Trump'ın başkan seçilmesi, kendisinin sıklıkla dile getirdiği gibi 'Amerikan halkının siyasetin olağan işleyişinden bezmiş olduğunun' bir göstergesi ise, bu 'bezginlik' Amerikan halkının daha geniş bir kesiminde kendini göstermişe benziyor.
Yeni seçilen kadın Kongre üyeleri de Trump'a kararlılıkla "işleri alışık olduğu şekilde yürütemeyeceğinin" mesajını veriyor.
Somali doğumlu Ilhan Omar'ın, Trump'ın Venezuela Büyükelçisi olarak atadığı kıdemli diplomat Elliott Abrams'ın Kongre'deki oturumda sorduğu sorularla sıkıştırması bunun bir örneği.
O video sosyal medyada da viral olmuştu.
Omar, Abrams'a "Venezuela'da savaş suçlarına karışmış, insanlığa karşı suç işlemiş ya da soykırım yapmış silahlı bir grubu, ABD çıkarlarına uygunsa, Guetemala, El Salvador ya da Nikaragua'da olduğu gibi destekler misiniz?" diye sormuş, bu soru ikili arasında gergin bir tartışmaya neden olmuştu.
Omar bu sorusuyla Abrams'ın 1986 yılında ortaya çıkan İran-Kontra skandalındaki rolüne gönderme yaptı. 1980'lerde ABD yönetim kademesinden bazı kişilerin, İran'a silah sattığı ve gelirlerin yasa dışı bir şekilde Nikaragua'da dönemin solcu yönetimini devirmeye çalışan anti-komünist Kontraları desteklemek için kullanıldığı ortaya çıkmıştı.
Bu süre boyunca ABD'nin eğitmiş olduğu militanlar El Salvador'da da 800'den fazla sivili katletmişti.
Elliott Abrams ise Omar'ın bu sorusu, "saçma" ve "bireysel saldırı" olarak yorumladı.
Alexandria Ocasio-Cortez'in ise olay üstüne attığı "Omar'ın Trump'ın büyükelçisini sorgulamasını izliyorum... Adalet gibisi yok" tweeti 62 bin beğeni aldı.
Omar'ı destekleyenler, onun Washington "elitlerinin" uzun zamandır kanıksadığı konuları gündeme getirdiğini söylüyor.
Ama onun farklı duruşunun çok daha büyük tartışmalara neden olduğu asıl konu başka: ABD'nin İsrail politikası.
Minnesota temsilcisi Omar, İsrail'e karşı yürütülen uluslararası Boykot, Tecrit ve Yaptırım Hareketi'ni (BDS) destekliyor.
İsrail ise bu hareketi varlığına karşı bir tehdit olarak algılıyor ve ABD'li hükümet yetkililerinin büyük çoğunluğu da İsrail'le bu konuda hemfikir.
Temsilciler Meclisi'ndeki Cumhuriyetçilerin lideri Kevin McCarthy'nin, Ilhan Omar'ı Yahudi karşıtılığı ile suçlaması üzerine Omar, ABD'deki en güçlü Yahudi lobisi olarak görülen Aipac'i (Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi) ima ederek, kurumun İsrail yanlısı politikalar için maddi teşvikte bulunduğunu yazmıştı.
Omar'ın bu yorumu bir anlamda Pandora'ın Kutusu'nu açtı. Destekçileri ve karşıtları Aipac'in ABD siyasetindeki rolünü ve Omar'ın Yahudilere karşı ırkçılık yapıp yapmadığını tartışmaya başladı.
Çok sayıda insan Omar'ı "zengin Yahudiler dünyayı yönetiyor" klişesini kullanmaya çalışmakla suçladı.
ABD Başkanı Trump, Omar'a istifa çağrısı yaptı. Eski ABD Başkanı Bill Clinton'ın kızı ve Clinton Vakfı'nın Başkanı Chelsea Clinton da Omar'ı "Yahudi karşıtlığı ticareti" yapmakla, Demokrat Senatör Chuck Schumer de "hoşgörüsüzlükle" suçladı.
Ama bu suçlamalara cevaben Omar'ın destekçileri Schumer'in yaklaşık bir yıl önce katıldığı Aipac konferansından görüntülerini sosyal medyada paylaştı ve Schumer'den "Filistin karşıtlığı" yaptığı gerekçesiyle özür dilemesini istedi.
Yahudi olan Schumer'in Aipac üyelerine "Tabii ki, orası bizim yurdumuz diyoruz. Tevrat bunu söylüyor. Ama Filistinliler Tevrat'a inanmıyor. Bölgede barış olmamasının nedeni de bu" demişti.
Ancak Aipac'in ABD siyasetindeki rolü ilk kez Omar'la tartışmaya açılmıyor.
2005 yılında Aipac'in üst düzey yöneticilerinden Steven Rosen bir yemek sırasında New Yorker muhabirine verdiği röportajda elindeki peçeteyi göstererek "24 saat içinde bu peçete üstüne 70 senatörün imzasını alabiliriz" demişti.
Twitter'da Ilhan Omar'ın Müslüman bir kadın olduğu için mi hedef haline getirildiği tartışılırken Omar özür dileyerek, 'Yahudi karşıtı kinayeler hakkında kendisini bilgilendirdikleri için' görev arkadaşlarına teşekkür etti.
Bu aslında, Omar'ın Yahudi karşıtlığı ile suçlanmasının ardından dilediği ikinci özür.
Ocak ayında Kongre üyesi olarak göreve başlamasının ardından, geçmişteki tweetleri yeniden gündeme getirilmiş ve 2012'de atmış olduğu "İsrail dünyayı hipnotize etti. Umarım Allah insanları uyandırır ve İsrail'in yaptığı şeytanlıkları görmelerini sağlar" yazmıştı.
Omar bu tweeti İsrail'in Gazze Şeridi'ne yaptığı, en az 30'u çocuk ve 13'ü kadın 158 Filistinli ile 6 İsrailli'nin öldüğü 8 gün süren Bulut Sütunu Operasyonu sırasında atmıştı.
Filistinli mülteci bir ailenin çocuğu olan Rashida Tlaib de BDS Hareketi'ni destekleyen bir diğer kongre üyesi.
Ama Kongre üyeliğine seçilmesinin ardından, tamamen başka bir sebepten ötürü tepki çekti.
Michigan temsilcisi, seçilmesinden saatler sonra destekçileri karşısında Trump'ın görevden alınması gerektiğini savunurken Trump hakkında sarf ettiği küfürlü sözcük tartışma yarattı.
Tlaib kalabalığa "O p.....'u (mother****r) indireceğiz" demiş, bu video internette viral olmuştu.
ABD Başkanı Trump bu sözlerin utanç verici olduğunu, Tlaib'in kendisini ve ailesini küçük düşürdüğünü söyledi.
Tlaib ise geri adım atmadı ve Twitter'dan paylaştığı mesajda 'her zaman güce karşı doğruları söylemeye devam edeceğini' belirtti.
Tlaib'in bu tavrı aralarında kendi partisinden isimlerin de olduğu birçok kişi tarafından eleştirildi, ancak sosyal medyada görülen "açık duruşma", onu destekleyen birçok kişi olduğunu da gösterdi. Hatta bazı Twitter kullanıcıları Tlaib'i Başkan'a onun dilini kullanarak karşılık verdiği için "feminist bir figür" olarak ilan edip övdü.
New York Times köşe yazarı Michelle Goldberg de Tlaib'i savunanlar arasındaydı. Goldberg, Trump'ın kadınların genital bölgelerinden tutmaktan, Afrika ülkelerinden "bok çukuru" diye bahsetmeye kadar birçok küfür kullandığını hatırlattı ve "Cumhuriyetçilerin kızgınmış gibi görünmeye çalıştıkları ifadesiz arsızlıkları açık ki küfüre karşı değil. Amerikan siyasi gücünün bu yeni yüzleri birçok kişiye rahatsızlık veriyor" yazdı.
Michigan eyaletinden seçilen Demokrat Kongre üyesi Tlaib, Ocak ayında göreve başlarken yapılan yemin törenine geleneksel Filistin kıyafetleriyle katılmış ve ailesine ait Kuran'a el basarak yemin etmişti.
Rashida Tlaib, daha sonra Amerikan haber sitesi Politico'nun bir etkinliğinde yaptığı konuşmada "Söylediğim ya da yaptığım hiçbir şeyin dikkatimizi dağıtmasını istemiyorum. Özür dileyeceğim tek şey bu - söylediklerim dikkat dağıttı" dedi.
Filistin kökenli ilk kongre üyesi olan Tlaib yakın zamanda kendisini yeniden spotların altında bulabilir çünkü Kongre üyelerinin geleneksel olarak yaptığı İsrail gezisi yerine Batı Şeria'yı ziyaret etme planları yapıyor.
ABD Kongresi'ne yeni seçilen üyeler Aipac'in eğitim bölümü tarafından, tüm masrafları Aipac tarafından karşılanan bir geziye davet ediliyor. Çoğu üye bu teklifi kabul ediyor. Ama bu kez yeni Kongre üyelerinin tek seçeneği İsrail olmayabilir.
Rashida Tlaib yeni Kongre üyelerini kendisiyle Batı Şeria'yı ziyaret etmeye çağırmayı ve İsrail'in 52 yıldır süren işgal politikasının etkilerini göstermeyi planlıyor.
Intercept sitesine verdiği röportajda Tlaib "Aipac'in bu konuya dair gerçekçi ve adil bir görüş açısı sunduğunu düşünmüyorum. Benim bizzat bildiğim, büyükannemin, oradaki ailemin yaşadığı gerçekleri göstermiyorlar" dedi.
Bu duruşu nedeniyle Tlaib bazı karşıtları tarafından "teröristlere sempati duymakla" eleştirildi. Tlaib ise Twitter'dan verdiği cevapta "Ben bir Müslümanım ve Filistinliyim. Artık buna alışın" yazdı.