"ABD, Suudi rejimine, 'Bizim sayemizde paçayı kurtardınız' diyerek 100 milyar dolarlık fatura kesecek"

"ABD, Suudi rejimine, 'Bizim sayemizde paçayı kurtardınız' diyerek 100 milyar dolarlık fatura kesecek"

Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi Başkonsolosluğa girip ortadan kaybolmasının üzerinden iki haftadan fazla geçti. Kaşıkçı olayıyla ilgili olarak herhangi bir devlet Suudi Arabistan'a bir yaptırım uygulamadı. Posta Yazarı Hakan Çelik, Suudi'lere yaptırım uygulanmamasını ''Uluslararası güçlerin para ve petrol önünde nasıl boyun eğdiklerinin bir kanıtı'' olarak değelendirdi. ABD'nin kapalı kapılar ardında Suudi rejimine "Yine bizim sayemizde paçayı kurtardınız, şimdi eli cebe atma zamanı" diyeceğini söyleyen Çelik, "100 milyar dolardan aşağı olmayan yeni bir faturayı masaya koyacağını" iddia etti. 

Çelik'in ''Başka bir ülke olsaydı''(18 Ekim 2018) başlıklı yazısı şöyle:

''Suudi asıllı gazetecinin İstanbul’da başına gelenler konusunda dünya kamuoyunun gösterdiği sessizlik, uluslararası güçlerin para ve petrol önünde nasıl boyun eğdiklerinin bir kanıtıdır.

Söz konusu Suudi Arabistan gibi zengin ve güçlü bir ülke olunca herkes uzaktan izleme konumuna geçiyor. Suudi Arabistan, insan haklarını en ağır şekilde ihlal ediyor olmasına karşın bugüne kadar hiçbir ciddi yaptırımla karşılaşmadı. Riyad yönetiminin ülke içinde ve dışında yaptığı operasyonlarda öldürülen veya ortadan kaybolan insanlarla ilgili bir takip işlemi başlatılmadı.

O kadar ki Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en ağır terör saldırısı olarak kayda geçen 11 Eylül hadisesinin arkasında bir şekilde Suudların olduğuna dair güçlü kuşkular dile getirilmesine rağmen hiç bir şey yapılmadı. Amerikan Kongresi’ne getirilen soruşturma talepleri ve ambargo tasarıları bir şekilde askıya alındı.

ABD Başkanı Trump’ın, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın bazı serseriler tarafından öldürülmüş olabileceğini söylemesi bile Beyaz Saray’ın Riyad rejimini aklamaya ne denli istekli olduğunu ortaya koydu. “Koskoca ülkenin diplomatik temsilciliğinde serserilerin ne işi olabilir?” diye sorulmuyor bile.

Nitekim Trump, apar topar Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’yu bu konuyu görüşmek üzere Riyad’a gönderdi. Pompeo, Suudi Veliaht Prensi’yle kameralara poz verirken şakalar ve espriler havalarda uçuşuyordu.

Bir gazetecinin katledildiğine dair ortada çok ciddi kanıtlar varken ABD Dışişleri Bakanı olayın muhatabı olan bir yönetimle nasıl böyle bir yakınlık içine girebilir?

Benzer ikiyüzlü tutumu Avrupa için de görüyorum. Avrupa Birliği’nin büyük başkentlerinden şu ana kadar dişe dokunur bir açıklama gelmedi. Avrupa’daki tonla gazeteci örgütünden de…

Dünyada herhangi bir yönetim bu denli korkunç bir cinayetle suçlanıyor olsaydı durum böyle mi olurdu? Şu ana kadar yaptırım listeleri açıklanmıştı.

Gazetecinin katledildiğine dair resmî açıklamanın duyurulmasından sonra muhtemelen bir tiyatro daha izleyeceğiz. Önce, cinayet birilerinin üzerine yıkılacak ve Riyad yönetimi bu işten sıyrılmaya çalışacak. Ardından bir iki başkentten kınama vb. türünde mesajlar duyacağız.

ABD ise kapalı kapılar ardında Suudi rejimine “Yine bizim sayemizde paçayı kurtardınız, şimdi eli cebe atma zamanı” diyerek 100 milyar dolardan aşağı olmayan yeni bir faturayı masaya koyacak!