ABD Dışişleri Sözcüsü Heather Nauert, ABD ile Türkiye arasında papaz Andrew Brunson'ın serbest bırakılmaması gerekçesiyle başlayan ve iki Türk bakana yaptırım uygulamanması noktasına gelen krizde “Türkiye ile herhangi bir anlaşmaya varlığına dair haberleri doğrulayamayacağını” söyledi. Nauert, “Bir anlaşmaya varmış olsaydık papaz Brunson buraya evine dönmüş olurdu” dedi.
Nauert, İzmir'de terör örgütleri FETÖ ve PKK adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla ev hapsinde bulunan ABD'li din adamı Andrew Craig Brunson ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Nauert, Çavuşoğlu ile Pompeo arasındaki görüşmeye atıf yaparak, "Telefon görüşmesi yapmış olmak önemli bir işaret. Sohbet etmiş olmaları kesinlikle zarar vermez, biz bu yüzden diyaloğun önemine güveniyoruz." ifadesini kullandı.
Türkiye ile ABD arasında bir anlaşmaya varılıp varılmadığı hakkındaki bir soruya ise Nauert, "Eğer bir anlaşmaya varılmış olsaydı Papaz Brunson ve diğer Amerikalılar burada, evlerinde olurlardı." şeklinde yanıt verdi.
Brunson konusunda "çok gayret gösterdiklerini" belirten Nauert, Türk ve ABD'li heyetler arasında Washington'da yapılması beklenen görüşme hakkında bilgi vermekten kaçındı.
Dün, ‘diplomatik kaynaklar' referans gösterilerek bazı basın organlarında yer alan haberlerde ABD ile ön mutabakat sağlandığı belirtilmişti. Ancak söz konusu haber bugün yalanlanmıştı. Krizi çözmek üzere Dışişleri Bakanı Yardımcısı Sedat Önal'ın başkanlığını üstlendiği bir heyet ABD'ye gönderilmişti.
İzmir'deki Protestan cemaatine ait Diriliş Kilisesi'nin ABD'li Papazı Andrew Craig Brunson, 2016’nın ekim ayında eşiyle birlikte ifadeye çağrılmış, ifadelerinin ardından gözaltına alınmışlardı. Eşi Norine Brunson, 13 gün sonra serbest bırakıldı; ancak Papaz Brunson 'FETÖ' üyesi olduğu iddiasıyla tutuklandı. İzmir F Tipi Cezaevi’nde yatmaktayken "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasi veya askeri casusluk amacıyla temin etme", "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" ve "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamaları da Brunson’ın davasına eklendi. Papaz, Ağustos 2017’de çıktığı ilk duruşmada suçlamaları reddettiğini dile getirdi.
Brunson hakkındaki iddianamenin hazırlanması 1.5 yıl sürdü. İddianamede Brunson’ın hem 'FETÖ' hem PKK adına suç işlediği öne sürüldü. Brunson hakkında "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği" gerekçesiyle 15, "devletin gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk amaacıyla temin etmek" suçlamasından 20, toplamda 35 yıla kadar hapis cezası istendi.
ABD’li Papazın durumu, ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2017’nin mayıs ayında yaptıkları görüşmede gündeme geldi. Görüşmenin ardından Beyaz Saray tarafından "Başkan Trump, Papaz Andrew Brunson'ın tutukluluğu konusunu da gündeme getirdi ve Türk Hükümeti'nden kendisini hızlı bir şekilde ABD'ye iade etmesini istedi” denilen açıklama yayınlandı. Brunson’ın avukatlarıyla görüştürülmediği iddiası da öne sürüldü. Bunları takiben ABD’li Papaz’ın avukatları ve ABD Büyükelçiliği ile görüşmesine izin verildi.
Brunson davası, süreç içerisinde sık sık ABD Kongre’sinin gündemine getirildi.
Erdoğan, 2017 yılının eylülünde yaptığı bir konuşmada, Brunson'ın serbest bırakılmasını Fethullah Gülen'in ABD'den iadesiyle bağdaştıran ifadeler kullandı:
"Pensilvanya'daki nasipsiz adamın arkasından giden profesörler de var. Sen nasıl profesörsün? Sen profesör olsan ne yazar? 'Papazı verin' diyorlar. Bir papaz da sizde var, bize verin, yargılayalım, biz de onu size verelim. 'Onu karıştırma' diyorlar.” ABD ise olası bir takası reddetti.
18 Temmuz 2018 tarihinde İzmir 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi Papaz Brunson’ın ev hapsi ve yurtdışına çıkış yasağı ile tahliye edilmesine karar verdi. Bunu takiben ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ‘kararı memnuniyetle karşıladıklarını ancak bu bu adımı yeterli bulmadıklarını’ açıkladı.
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, ABD’de bir konferansta yaptığı konuşmada Brunson’ın "masum" olduğunu ve Brunson'a yöneltilen suçlamalarda "inandırıcı bir delil" olmadığını söylerken Türk yetkililerin darbe girişiminin ardından on binlerce gazeteci, aktivist, hakim, ordu mensubu ve öğretmeni tutukladığını dile getirdi ve Andrew Brunson'ın da bu çerçevede 2016 yılında tutuklandığını belirtti. Pence, Brunson'ın "hemen" serbest bırakılmaması halinde Türkiye'ye "ciddi yaptırım" uygulanacağını açıkladı.
ABD Başkanı Donald Trump da Twitter’dan "Amerika Birleşik Devletleri, çok iyi bir Hristiyan, aile adamı ve harika bir insan olan Papaz AndrewBrunson'ın uzun süreli tutukluluğundan ötürü Türkiye'ye büyük yaptırımlar uygulayacak. Çok acı çekiyor. Bu masum din adamı hemen serbest bırakılmalı!" paylaşımında bulundu.
Yaşananların üzerine Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Twitter'dan yayınladığı mesajında, "Kimse Türkiye'ye bir şeyi dikte edemez. Kimden gelirse gelsin tehdit edilmeyi hoş göremeyiz. Hukukun üstünlüğü herkese uygulanır, istisnası yoktur" dedi. Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı'ndan da ABD'nin açıklamalarının 'hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı'na müdahale anlamı taşıdığı ve kabul edilemeyeceği yönünde açıklamalar yapıldı.
Öte yandan ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu da Türkiye’nin uluslararası kuruluşlardan kredi almasını kısıtlayan 'Türkiye Uluslararası Finansal Kurumlar Yasası'nı kabul etti.
1 Ağustos tarihinde Beyaz Saray, Andrew Brunson’ın ‘durumuyla’ ilgili sorumlu rol üstlendiği belirtilen Türkiye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'e yaptırım uygulanacağını açıkladı.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı'ndan, ABD'nin Türk bakanlara yaptırım kararına ilişkin olarak "ABD Hazine Bakanlığının ülkemizle ilgili açıkladığı yaptırım kararını şiddetle protesto ediyoruz" açıklaması yapıldı.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, ABD Hazine Bakanlığının Türkiye ilgili olarak açıkladığı yaptırım kararının şiddetle protesto edildiği bildirildi.
"İki sayın bakanımızı hedef alan söz konusu karar ne devlet ciddiyetiyle bağdaşmakta ne de hukuk ve adalet kavramlarıyla izah edilebilmektedir" ifadesine yer verilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Hukuk sistemimize saygısızca müdahale niteliği taşıyan bu kararın ABD ile ilişkilerimizin özüne aykırı olduğuna ve iki ülke arasındaki sorunların çözümü yönünde sürdürülen yapıcı çabalara büyük zarar vereceğine kuşku yoktur. ABD yönetimini bu yanlış karardan geri dönmeye çağırıyoruz. Hiçbir amaca hizmet etmeyecek söz konusu saldırgan tutumun karşılığı gecikmeksizin aynıyla verilecektir."