ABD, Türkiye'den Suriye konusunda ne bekliyor, ne talep ediyor?

ABD, Türkiye'den Suriye konusunda  ne bekliyor, ne talep ediyor?

ABD’li Bloomberg haber sitesinde, ABD’nin Suriye politikasında Türkiye’yle yaşadığı sorunları ve atılması beklenen karşılıklı adımları analiz eden bir makale yayımlandı. Makalede, ABD ile Türkiye’nin Suriye politikalarının benzerlik taşımadığı vurgulanırken, oluşturulacak bir ortaklığın felaketle sonuçlanabileceğine dikkat çekildi.

Türkiye’nin Suriye’de “uçuşa yasak bölge” talebinin de değerlendirildiği yazıda, bu projenin ABD’nin 2003 yılındaki Irak harekâtına benzer bir durumu Suriye’de yaratabileceği savunuldu. Türkiye’nin “Osmanlı” hayalinden vazgeçmemesinin, bölgede çok daha büyük bir savaşa yol açabileceğinin vurgulandığı yazıda, ABD’nin Suriye konusunda siyasal bir çözüm bulma yolunu tercih etmesi gerektiği belirtildi.

Bloomberg View’da “ABD, Suriye’de Türkiye’den ne istiyor” başlığıyla yayımlanan (8 Aralık 2014) analiz şöyle: 

 

ABD, Suriye’de Türkiye’den ne istiyor

 

ABD ve Türkiye Suriye’de uçuşa yasak bölge oluşturmalı mı? İlk akla gelen cevap tabi ki oluşturmalı. Çünkü 200 binden fazla insanın öldüğü ve nüfusun yarısının savaş yüzünden göç etmek zorunda olduğu bir durum ortak bir anlaşmayı gerektiriyor.

Fakat gerçekçi bir açıdan bakılınca da, tabi ki oluşturmamalılar. ABD’nin Suriye’deki hedefler Türkiye’ninkilerle aynı değil ve böyle bir durumda ortak bir askeri beraberlik bir felakete davet çıkarmak anlamına geliyor.

Bu kararsızlık kaçınılmaz olduğu kadar yetersiz de. Resmi bir şekilde olmasa da ABD, Suriye iç savaşının iki tarafında da yer alıyor. Bu bile, büyük bir uçuşa yasak bölge durumu gerektiriyor; ancak bunu gerçekleştirmek için ABD ve Türkiye farklılıklar noktasında çözüm bulmak zorunda.

Uçuşa yasak bölge ile ilgili tartışmalar ciddi anlamda geçtiğimiz hafta başladı; ancak Türk liderler 2011’de tampon bölge konusunu zaten gündeme getirmişti. Bu Esad’ı devirmeye yönelik daha geniş bir planın parçasıydı ve Müslüman Kardeşler tarafından domine edilen "sürgünde bir hükümet" kurmayı da içeriyordu. Bu hükümet Türkiye’ye sadece 100 kilometre uzaklıkta ve Suriye’nin en büyük şehri olan Halep’e doğru ilerleyecekti. Esad devrilseydi, Suriye Sünni, İslamcı ve Türkiye dostu bir rejime sahip olacaktı.

Tabi, bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Esad hala gücü elinde tutuyor ve şu anda isyancı güçlerin elinde bulunan Halep’i tekrar ele geçirmeye çok yakın. Dolayısıyla, Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, IŞİD’e karşı savaşan ABD tarafında yer almak karşılığında güvenli bölge önerisini gündeme getirerek, Halep'i de içine alan geniş bir proje sunuyor.

Ve sorun burada yatıyor. Savaşın gidişatını değiştirmek ve Halep’i kurtarmak, tampon bölgenin büyük olmasını, Esad’ın ordusuyla savaşmayı ve hava savunmalarını gerektiriyor. ABD Esad’a karşı savaşa katılmak istememesine rağmen, İran ve Rusya, Suriye ve ötesinde, yanıt verecek ve sonunda ABD savaş sonrası karmaşaya sahip bir şekilde kalacaktır. Irak’tan sonra, ABD’liler bunun ne kadar kötü olabileceğini muhtemelen Türklerden daha iyi biliyorlar.

Dolayısıyla şimdi tartışmalar ABD uçakları tarafından kontrol edilecek ve Türk Özel Kuvvetleri tarafından kurulacak küçük bir tampon bölgeye doğru dönmüş gözüküyor. Bu Esad’la savaşmadan da mümkün olabilir. Bu Halep’i kurtarmaz, ama başka şekillerde yardımcı olabilir. Türkiye ABD’ye İncirlik Hava Üssü’nü açar; Suriye-Türkiye sınırında Suriye tarafında sıkışıp kalan mülteciler güvene alınabilir; ılımlı Suriyeli isyancılar (Özgür Suriye Ordusu) Esad’dan korunarak daha iyi hissedebilir; IŞİD’e karşı savaşta ön saflarda mücadele etmekte daha istekli olabilirler.

Ama yine de ABD, Türkiye Suriye için planlarını değiştirene kadar bu plana dâhil olmayı düşünmemeli bile. ABD siyasi bir çözüm isterken, Erdoğan hala Esad’ın askeri olarak devrilmesini istiyor. Böyle politik bir yolda uzlaşmak Türkiye için yeterli değil. Erdoğan, Esad rejimi gelecekte bir hükümet olmasa bile bir müzakerenin parçası olabileceğini ‘yüksek sesle’ söylemek zorunda. Türkiye aynı zamanda ABD ve Arap müttefiklerinin reddettiği radikal isyancı gruplarla da çalışmayı bırakmalı.

Bu tür ayrışmalar önem taşıyor ve çözülmesi gerekiyor. Hem ABD, hem Türkiye daha istikrarlı ve barışçıl Esad’ın lider olmadığı bir Suriye istiyor.

Ancak Türkiye Erdoğan’ın Osmanlı hayallerini gerçekleştirmeye yönelik hedefini sürdürürse, bu güvenli bölge, hızlı bir şekilde daha geniş bir savaşın çıkmasına zemin oluşturabilir. ABD böyle bir şeyin olmayacağına ikna olana kadar, ‘güvenli bölge oluşturulmalı mı, oluşturulmamalı mı’ sorusunun cevabı belirsiz kalacaktır.