ABD Dışişleri Sözcüsü Victoria Nuland yaptığı basın açıklamasında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarını eleştirdi. Davutoğlu önceki gün yaptığı açıklamada Suriye Ulusal Muhalefeti Başkanı Muaz El-Hatib'in rejim ile barış görüşmelerine başlama çağrısını eleştirmişti.
Suriye Muhalefeti ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Lideri Muaz El-Hatib, 4 Şubat'ta yaptığı açıklamada Beşar Esed'i tekrar barış görüşmelerine çağırmıştı. El-Hatib önceki çağrılardan farklı olarak Esed'in iktidarı bırakması şartından vazgeçmiş, yerine rejimin hapishanelerinde tutuklu bulunan 160 bin kişinin serbest bırakılmasını ve bu kişilere pasaport verilmesini talep etmişti.
Victoria Nuland düzenlediği günlük basın toplantısında, Muaz El-Hatib’in koşullu barış görüşmesi önerisini takdir ettiklerini söyledi.
Suriye’de ellerine kan bulaşmış olanların bundan sorumlu tutulması gerektiğini belirten Nuland, Suriye rejiminin ”eğer barışa ilgi duyuyorsa” Hatib’in önerisini kabul etmesi gerektiğini söyledi.
Nuland, Başbakan Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun açıklamalarına ilişkin sorusuna karşılık ”Türk liderlerden gelen tahrik edici yorumlar, bizi açıkçası çok rahatsız ediyor" dedi. Büyükelçilik yolu ile üst düzey yetkililere endişelerini aktardıklarını belirten Nuland "Son 24 saat içerisinde bu konudaki kaygılarımızı ABD’nin Ankara Büyükelçiliği kanalıyla üst düzey Türk yetkililerine aktardık. Burada bizim görüşümüz, hedef üzerindeki konsantrasyonumuzu bozmamalıyız ki bu da şiddetin durmasının ve Esad’ın iktidarı bırakmasının sağlanması ve demokratik bir Suriye’ye doğru sayfanın çevrilmesi” dedi.
El-Hatib'in açıklamalarına muhaliflerden gelen tepkilerle ilgili olarak "Suriye muhaliflerinden gelen bireysel açıklamalar SMDK'yı temsil etmiyor" dedi. Nuland, koalisyon liderliğinin Esad’ın iktidardan çekilmesine yönelik baskının artırılmasından, geçiş sürecinin başlamasından ve bu sürecin nasıl ilerleyeceğine yönelik gerçek diyaloğun yürütülmesinden memnuniyet duyduklarını kaydetti
Esed cephesinden El-Hatib'in önerisi ile ilgili açıklama yapılmadı. Suriye Arap Haber Ajansı (SANA) da El-Hatib'in koşullu görüşme önerisine yer vermedi. Aynı şekilde, El-Hatib'in haftasonu Münih'de İran, Rusya, Abd ve Arap birliği temsilcisi Lakdar Brahimi ile görüşmesine de yer vermedi.
Bu gelişmeler ile eş zamanda, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal El-Makdat 3 günlük bir Çin ziyaretinde bulundu. Bu ziyaret sırasında Makdat'ın destek aramış olabileceği belirtiliyor.
Haftasonu, Muaz El-Hatib, Münih'te uluslararası kamuoyunun yakından takip ettiği bir toplantılar dizisi gerçekleştirdi. Bu toplantılarda El-Hatib, İran, Rusya, Abd'den isimlerle görüştü. Görüşmelerin tümünün yüksek düzey bürokratlarla yapılmış olması ise Suriye'de çatışmaları sonlandırmak için girişilen yeni diplomatik adımın ciddi olduğu görüntüsü uyandırdı.
İran dışişleri bakanı Ali Ekber Salihi, Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, ABD başkan yardımcısı Joe Biden ve BM/Arap Birliği Temsilcisi Lakdar Brahimi El-Hatib'in görüştüğü isimler arasında.
Görüşmelerden sonra İran dışişleri Bakanı "İran'ın Suriye rejimine askeri destek veriyor mu?" sorusuna "Suriye'nin ordusu yeterince büyük. Dış yardımlara ihtiyaçları yok. Biz Suriye'ye yakıt ve buğday yardımında bulunuyoruz" karşılığını verdi.
El-Hatib'in haftasonu görüşmelerinin ardından yaptığı çağrı ise SMDK içinde hareketliliğe yok açtı. Başkanlığa yeni seçilen El-Hatib'in daha önceki barış çağrılarına kıyasla strateji değişimine gitmesi hareketin tamamı tarafından destek görmedi. Daha önce çatışmaların bitmesi ve görüşmelerin başlaması için Esed'in istafasının şart koşulması ile kıyaslanınca, taleplerin sadece mahkumların bırakılması ve pasaport sağlanması hareket içinde 'yumuşama' eğilimi olarak değerlendirildi.
Öte yandan, Katar'ın askeri ve mali olarak SMDK'na yaptığı destek, hareket üzerinde büyük bir belirleyici rol üstlenmesini de sağlıyor. Katar'ın bu yeni diplomatik girişimi desteklemesi de hareket içindeki eleştirilerin ikna edileceği yönünde yorumlanıyor.
El-Hatib'in koşullarnın kabul edilmesi durumunda neler olacağı ise belirsiz. Eski mahkumların pasaportlarıyla ülkeden çıkış yapmalarına İsrail'in karşı çıkacağı öngörülüyor. 2 gün önce Suriye Lübnan sınır bölgesinde bir konvoy'un bombalanması İsrail'in Suriye'den askeri ekipmanın çıkmasına sert tepki verdiğini göstermişti.