ABD Başkanı Donald Trump, Demokratlarla arasındaki ABD’nin güneyinde bulunan Meksika sınırına ‘dev bir duvar’ yaptırma tartışmasına alışılagelmişin dışında bir şekilde son verdi. Uzun yıllar boyunca ‘demokrasinin beşiği’ olarak nitelendirilen ABD’nin başkanı, kendisine verilen yetkileri kullanarak, tamamı halkın oylarıyla seçilmiş Kongre’nin aldığı kararı hiçe saydı ve birçok kişinin “demokrasi dışı” diye nitelendireceği bir karar ile ‘Ulusal acil durum’ ilan etti.
ABD’de alınan “ulusal acil durum” kararı, Türkiye’nin modern siyasi tarihinde büyük yer işgal eden “Olağanüstü hal”i bazı yönlerden oldukça andırıyor. Türkiye’de son olarak OHAL, 15 Temmuz Darbe girişiminden sonra 21 Temmuz 2016’da ilan edildi. Bu OHAL tam 728 gün, yani iki yıldan sadece 2 gün kısa sürdü. 19 Temmuz 2018’de kaldırılana kadar OHAL yönetimi altında iki de seçim yapıldı: Hayatımıza “Partili Cumhurbaşkanı” gibi bir terimi sokup “Başbakan”ı çıkartan Anayasa Referandumu ve birçok gazetecinin “baskın seçim” olarak değerlendirdiği 24 Haziran seçimleri. Uluslararası örgütler tarafından hazırlanan birçok rapor seçimlerin OHAL ortamında yapılmasını eleştirmişti.
Türkiye’deki OHAL’in veya ABD’deki ulusal acil durumun siyasal açıdan en vurucu kısmı ülkenin yürütme organına yüklenilen güçler. Bu tür acil durum kararlarında, sağlıklı bir demokraside birbirinden bağımsız çalışması gereken yasama, yürütme ve yargının arasındaki alan daralıyor. Türkiye’de OHAL durumunda çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler, yani KHK’ların bir benzeri, farklı bir adla ve biraz daha farklı bir işleyişle de olsa önümüzdeki günlerde ABD’de de gündeme gelecek. Ulusal acil durumun ABD Başkanına tanıdığı provizyonlar siyasi sistemin en tepesine yasama hakkı veriyor. Trump sistemin ‘’acil durumlarda’’ kendisine tanıdığı bu hakkı sınır duvarına fon sağlanması yönünde kullanacak gibi duruyor.
ABD de Temsilciler Meclisi çoğunluğu Trump’ın muhalifleri olan Demokratlar’da. Dolayısıyla Trump ulusal acil durum kararının kendisine verdiği yetkilerle Kongre’den geçiremeyeceği bir kararı yürürlüğe koymak istiyor. Demokrat Parti, son ana kadar Trump’ın sınır duvarı projesine direndi. Demokratlar, Kongre’de de amaçlarına ulaşarak sınır güvenliği anlaşmasında Trump’a bir duvar yapılamayacak kadar az bütçe verilmesini sağladılar. Trump ise radikal bir kararla uzun süredir konuşulan ulusal acil durum planını hayata geçirdi. Türkiye’de ise eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, OHAL'in Anayasa'daki şartlara uygun olmadığını belirtmiş ve KHK'lerin Meclis'te onaylanması gerektiğini söylemişti. Türkiye’de son OHAL süresince 32 KHK çıkarıldı, bunların çoğu Anayasa’da belirtildiği gibi aynı gün içinde TBMM’de onaylanmadı ancak zamanlama yasalara uygun olmasa da bütün düzenlemeler Meclis’te onaylandı.
Atlantic’de yayımlanan bir makaleye göre, ulusal acil durum ABD Başkanına 100 yeni hüküm gücü veriyor. Atlantic, bu 100 gücü şöyle yorumluyor: “Bu hükümler gerçek bir acil durumla mücadele eden bir başkana verilen mantıklı güçler, ancak bazıları güç delisi bir lidere fazlaca uygun görülüyor”. Yeni hükümlerin gücünü anlamak için şu örneklere bakmak yeterli; başkan tek bir imzasıyla ABD içindeki elektronik iletişimi kesebilir, vatandaşların banka hesaplarını dondurabilir veya ABD içinde herhangi bir yere düzen sağlamak gerekçesiyle askeri güçler gönderebilir. Bu sistem, ABD Başkanına duyulan güvene sığınarak, seçilmiş başkanın genişletilen yetkilerini kötüye kullanmayacağına inanarak, bu tutarsız görünümle verilmiş gibi duruyor, ancak The Atlantic bu noktada çok ilginç bir soru soruyor: “Bu tahmin şu ana kadar tutmuş olabilir, ancak ya kovulma veya seçim kaybetme tehlikesiyle köşeye sıkıştırılmış bir lider güce tutunmak amacıyla bu acil durumu ilan ederse?”.
DW Türkçe’de yer alan habere göre “Ulusal acil durum yasası” 1976’da çıkarılmasının ardından 60 defa kullanıldı. Örneğin Barack Obama bu yasayı domuz gribi salgınında ve George W. Bush da 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra kullandı. ABD’de ulusal acil durum yasası, Kongre’ye ilanı reddetme hakkı veriyor. Ancak ilanın reddedilmesi için hem Senato’nun, hem de Temsilciler Meclisi’nin onay vermesi gerekiyor. Senato’da çoğunluğun Cumhuriyetçilerde olduğu düşünüldüğünde karar pek durdurulacak gibi görünmüyor.
Sonucu ne olursa olsun ABD’yi karmaşık günler bekliyor gibi duruyor. Demokrasi ile barışık olmadığı iddia edilen popülist bir başkanın, acil olduğu tartışmalı bir konu için ulusal acil durum kararı almasıyla ABD Washington Post’un deyimiyle “siyasi ve legal karmaşanın içine mancınıkla fırlatılıyor”.