ABD: Yeni Yahudi yerleşimleri barışa yardımcı olmayabilir

ABD: Yeni Yahudi yerleşimleri barışa yardımcı olmayabilir

Beyaz Saray, Donald Trump yönetiminin daha önce verdiği Yahudi yerleşimlerine karşı çıkmayacağı yönündeki sinyallerin tersine, yeni yerleşimler inşa etmenin Filistinlilerle barışa "yardımcı olmayabileceğini" söyledi.

Ancak açıklamada, yerleşimlerin "barışın önünde bir engel olarak görülmediği" belirtilerek, daha önceki Amerikan pozisyonlarından farklı bir tutum sergilendi.

İsrail işgali altındaki Batı Şeria'da bulunan yerleşimlerin kaderi, taraflar arasındaki en tartışmalı konulardan biri. İsrail'in Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ü 1967'de işgal etmesinden bu yana inşa edilen 140 dolayında yerleşimde 600 binden fazla Yahudi yaşıyor.

Yerleşimler uluslararası hukuka göre yasadışı sayılıyor, ancak İsrail buna karşı çakıyor.

İsrail'in yerleşim yanlısı hükümeti, bu konuda Obama yönetimiyle derin bir görüş ayrılığı yaşıyordu. Ancak, Donald Trump'ın başkan olmasıyla İsrail hükümeti bir ölçüde rahatladı.

İsrail geçtiğimiz günlerde binlerce yeni yerleşim daha inşa edileceğini duyurmuştu.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Batı Şeria'da 20 yıldan uzun süredir ilk kez yeni yerleşimler inşa etme planlarını uygulayacaklarını söylemişti.

Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, "Biz yerleşimlerin barışın önünde bir engel olduğuna inanmamakla birlikte, yeni yerleşim inşası ya da mevcut yerleşimlerin mevcut sınırlarının ötesine genişlemesinin bu amaca ulaşmaya yardımcı olmayabilir" denildi.

Açıklamada ayrıca Trump yönetiminin, konuyu Netanyahu'nun bu ay yapacağı Washington ziyaretinde ele almayı dört gözle beklediği vurgulardı.

Trump, seçilmiş başkan olduğu sırada, BM Güvenlik Konseyi'nde alınan ve yerleşimleri kınayan kararı "İsrail için büyük kayıp" ve "barışı müzakere etmeyi çok daha zorlaştıracak bir adım" diye nitelemişti.

Trump ayrıca, işbaşına geldiğinde BM'de "işlerin farklı olacağını" söylemişti.

1979'dan bu yana İsrail yerleşimlerini kınayan ilk BM kararında yerleşimlerin "hiçbir yasal geçerliliği" olmadığı söylenmiş ve "uluslararası hukukun aleni bir ihlali ve iki devletli çözüme ulaşılmasında büyük bir engel" olduğu vurgulanmıştı.