ABD'den Kılıçdaroğlu'na dört kritik 'CHP iktidarı nasıl olacak?' sorusu

ABD'den Kılıçdaroğlu'na dört kritik 'CHP iktidarı nasıl olacak?' sorusu
Washington’daki resmi temaslarında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na 4 soru soruldu:
1. Demokratikleşme paketini nasıl görüyorsunuz? 
2. Yerel seçimleri nasıl kazanacaksınız? 
3. Ekonomide farklı neler yapacaksınız? 
4. Suriye, Irak, Mısır, İsrail ve AB politikanız nedir? 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Washington’daki resmi temaslarına Beyaz Saray görüşmesiyle başladı. Toplantıda, Amerikan tarafı CHP’ye iç ve dış politikadaki görüşlerini sordu, Kılıçdaroğlu’nu dinledi. 
Ulusal Güvenlik Avrupa Danışmanı Karen Donfried ve Beyaz Saray Türkiye Masası Şefi Christina Bobrow’ın katıldığı toplantıda, CHP’yi ise Kılıçdaroğlu dışında Genel Başkan Yardımcıları Faruk Loğoğlu, Faik Öztrak ve Engin Altay ile Osman Korutürk temsil etti. Normalde yarım saat sürmesi planlanan görüşme 45 dakikaya sarktı.
Kılıçdaroğlu, Donfried'ın sorularına şu yanıtları verdi:
 

'Yerel seçimlerde AKP'den 7 kent alacağız'

 
Yerel seçimler konusunda kapsamlı bir hazırlık içinde olduklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, AKP’nin elinde bulunan ya da ortada olan İstanbul, Ankara, Adana, Bursa, Mersin, Hatay ve Balıkesir şehirlerini alacaklarını söyledi.
 

'Yeni bir makroekonomi yaklaşımı benimseyeceğiz'

 
Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası’nın özerkliği ekseninde yeni bir makroekonomi yaklaşımı benimseyeceklerini bellirtti.
 

Dış politika

 
Dış politikada ise özellikle Suriye’de konuşlanan radikal unsurlardan duydukları endişeye vurgu yaptı. CHP’nin bölgesinde barışçıl bir dış politika izleyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, İsrail ile ilişkilerin de düzeltilmesini savunduklarını belirtti. Irak’ta da Ankara’nın Erbil yönetimiyle imzaladığı, Bağdat’ın karşı çıktığı enerji anlaşmalarını desteklemediklerini söyledi. 
 

'AB çifte standart uygulamamalı'

 
Kılıçdaroğlu, AB ile ilişkilerde ise AB’nin Türkiye’ye çifte standart uygulamaması gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, AB’nin Türkiye’ye de diğer aday ülkelere yaklaştığı gibi yaklaşması gerektiğini, Türkiye’de kamuoyunun bu çifte standart nedeniyle AB’ye ilgisini kaybetmeye başladığını söyledi. Donfried, bunun üzerine bu ilgi kaybının sebebinin AB’de yaşanan ekonomik kriz olup olmadığını sordu. Kılıçdaroğlu buna katılmadığını söyledi.
 

'Demokratikleşme paketi yetersiz'

 
Kılıçdaroğlu, AKP Hükümeti’nin Eylül sonunda açıkladığı demokratikleşme paketini yeterli bulmadıklarını da ifade etti.
 

'CHP iktidarı güçler ayrılığını geri getirecek'

 
Kılıçdaroğlu, Washington temasları kapsamında, düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nde "CHP'nin Türkiye Vizyonu" başlıklı konferansta konuştu.
Partisinin Türkiye vizyonunu "güçlü demokrasi, güçlü ekonomi ve sorumlu dış politika" olarak tanımlayan Kılıçdaroğlu, güçlü demokrasi için güçler ayrılığının önemine dikkati çekti. ABD Başkanı Barack Obama'nın Kahire konuşmasından alıntı yapan Kılıçdaroğlu, "Yasama, yürütme ve yargı arasındaki sınırların belirsizleştiği bir ülkede, demokrasi her geçen gün derin yaralar alır. CHP, iktidara geldiğinde, güçler arasındaki sınırları tekrar belirginleştirecek ve demokrasimizi işler hale getirecek" dedi. Kılıçdaroğlu, CHP olarak Türkiye'deki yüzde 10 seçim barajını adil bulmadıklarını, iktidara gelmeleri halinde bunu kaldıracaklarını ve "çoğunlukçu değil çoğulcu" anlayış kuracaklarını kaydetti.
 

'Hukuka güveni yeniden inşa edeceğiz'

 
Bağımsız bir yargı sisteminin, demokrasinin teminatları arasında olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, CHP olarak yargı sisteminde "siyasi otoriterinin gölgesini" Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) üzerinden kaldıracaklarını ve hukuka güveni yeniden inşa edeceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, Özel Yetkili Mahkemeleri de Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin devamı ve "demokrasinin ayıbı" olarak tanımlayarak, bu mahkemelerin kaldırılmasını ve onların sonuçlandırdığı davaların hızlı bir şekilde yeniden görülmesi gerektiğini savundu. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"CHP olarak yürütmenin kanun hükmünde kararnameler yoluyla yasamayı yok saymasını demokrasimiz açısından sakıncalı buluyoruz. Ayrıca, tek adam yönetimini kurumsallaştıracak ve Türkiye koşullarında otoriter eğilim ve alışkanlıkları pekiştirecek başkanlık sistemi önerisini de kabul etmiyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, CHP olarak bireyin hak ve özgürlüklerine odaklı, laik, demokratik, Cumhuriyetin kazanımlarını koruyan ve bu kazanımları eşitlikçi ve özgürlükçü bir anlayışla geliştiren bir anayasa istediklerini ve düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki bütün engellerin kaldırılması gerektiğine inandıklarını dile getirdi.
 

'Basın ve medya rahat bir nefes alacak'

 
Kılıçdaroğlu, ayrıca, "Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine dönüşen bir Türkiye istemiyoruz. CHP iktidarında, Türkiye'deki basın ve medya rahat bir nefes alacak. Sansür kesinlikle olmayacak. CHP iktidarında, Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında 179 ülke içinde 154. olmayacak, mutlaka ilk sıralarda yer alacaktır. CHP iktidarında başta akademisyenler, öğrenciler, avukatlar ve hatta milletvekilleri olmak üzere, toplumun bütün kesimleri rahat bir nefes alacak" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki basın özgürlüğüne yönelik soru üzerine, bu konunun ülkenin en ciddi sorunlardan biri olduğunu, çok sayıda gazetecinin hapiste bulunduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"Merdan Yanardağ'ın hapse atılması gerçekten hiçbirimizin kabul edemeyeceği bir olay. Sadece o değil aslında, hiçbir gazetecinin hapse atılmasını istemeyiz. Daha dramatik birşey söyleyeyim. Poşu taktı diye eğer üniversite öğrencisini 16 yıla mahkum ederseniz, bunun kabul edilebilir, savunulacak bir yanı olmaz. Türkiye çağdaş toplumların içinde yer almak istiyor. Düşüncelerinden ötürü kimsenin suçlanmaması, hapse atılmaması gerekir. Ama bir ülkede bir Başbakan kitabı bombadan daha tehlikeli olarak algıladığını topluma ifade ederse, orada bir demokrasi, özgürlük sorunu ortaya çıkacaktır."
Sıkıyönetim döneminde kitapların toplatılıp yasaklandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Ama sıkı yönetimin olmadığı bir dönemde ilk kez bir şey gerçekleşti, henüz basılmayan kitap yasaklandı. Bunu anlamak mümkün değil. O nedenle sadece Türkiye'deki değil çağdaş ülkelerdeki aydınların, entelektüellerin 'Türkiye'de neler oluyor' diye düşünmesi gerekir. Çünkü Türkiye'nin demokrasisi, özgürlük alanlarının genişlemesi, sadece Türkiye değil tüm bölgeye önemli katkı yapacaktır" dedi.
Çağdaş demokrasilerde dördüncü gücün medya olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Basının üzerine büyük bir şal örttük, bunun kalkması gerekiyor, medyası özgür olmayan bir toplumun kendisi de özgür olamaz" ifadesini kullandı.
 

Barış süreci

 
Kürt sorununun da dini referanslar, seçim yatırımları ve gösterilerle çözülemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, "Toplumun zihnen ve ruhen bu kadar bölünmüş olduğu bir ülkede böylesine köklü bir sorun çözümü için toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç olduğunu" söyledi. Kılıçdaroğlu, "CHP, bu meseleye hak, özgürlükler, farklı kimliklere saygı ve eşit vatandaşlık ekseninde yaklaşmakta ve şiddeti dışlayan, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü önceleyen bir çözümü savunmaktadır" ifadesini kullandı.
 

'Merkez Bankası özerk olacak'

 
CHP'nin "güçlü ekonomi" vizyonunu da anlatan Kılıçdaroğlu, bu bağlamda iktidara gelmeleri halinde, Merkez Bankasının gerçek anlamda özerk kılınacağı, Gelir İdaresi Başkanlığı'nın, üniversitelerin özerk hale getirileceği, Sayıştay'ın daha etkin hale getirileceği gibi konulara değindi.
 

'Dış siyasette yerimiz batıdır'

 
Kılıçdaroğlu, CHP'nin "sorumlu dış politika" vizyonuyla ilgili olarak da parti olarak Türkiye'yi Avrupa-Atlantik ailesi içinde yer alan bir ülke olarak gördüğünü ifade ederek, "Dış siyasette yerimiz batıdır" dedi. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini temel hedef olarak benimsediklerini, NATO ittifakını önemsediklerini ve NATO'nun önem, rol ve etkisinin daha da arttığını düşündüklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin ittifaklarına sadık bir ülke olduğunu vurguladı.
 

'Müttefiklerin savunma konularında uyum içinde olmaları gerek'

 
Kılıçdaroğlu, CHP'nin Türkiye-ABD ilişkileriyle ilgili vizyonuyla ilgili da şunları kaydetti:
"Müttefiklerin savunma konularında uyum içinde olmaları gerektiğini değerlendiriyoruz. CHP, Türkiye-ABD ilişkilerinin eşitlik zemininde, ortak değer ve karşılıklı çıkarlar çerçevesinde, sağlıklı, güçlü ve kalıcı olmasını arzulamaktadır. İki ülkeyi birbirlerinin konjonktürel müttefikleri ve kriz anlarında akla gelen ortakları olarak algılamıyoruz. CHP'nin Türkiye'si ile ABD'nin paylaştığı birçok ortak değer vardır. Bunların başında, demokrasi, hukukun üstünlüğü, kadın-erkek eşitliği ve özgürlükler gelmektedir. Öte yandan, güvenlik ve enerji alanları iki ülkeye yeni işbirliği fırsatları sağlayabilir".
Bölgedeki sorunların çözümünde diplomasiyi araç, barış, istikrar ve refahı da amaç olarak gördüklerini ve sorunlara yaklaşırken tek rehberlerinin uluslararası hukuk ve meşruiyet olduğunu bildiren Kılıçdaroğlu, ayrıca, başka ülkelerin toprak bütünlüğüne saygıyı esas aldıklarını ve içişlerine karışmaktan özenle kaçındıklarını dile getirdi. Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de tam demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, özgürlükler ve laiklik ilkelerini hayata geçirecek, sağlıklı ekonomi yaratacak ve sorumlu dış politika izleyebilecek tek siyasi kuruluş CHP'dir. Bu gerçek 2015'de yapılacak genel seçimlerde CHP'yi iktidara taşıyacaktır" yorumunda bulundu.
 

'Kadınlarımız erkeklerimizden daha cesur'

 
Kılıçdaroğlu, Türkiye'de kadınların konumuna yönelik soru üzerine, "Baskıcı otoriter bir yapı içinde çok şeyi kaybettiklerinin farkındalar. O nedenle toplumun en hassas kesimi onlar. Erkeklerden daha cesurlar daha çok şey söyleyip, daha dirençliler" dedi.
 

Ergenekon davası

 
Ergenekon davalarına yönelik soru üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Silivri yargılamalarının doğru olmadığını, büyük ölçüde hukuk ihlallerinin olduğunu her ortamda dile getirdik. Yargısı siyasallaşan bir ülkede adalet dağıtılamaz. Çünkü o ülkede yargı, siyasi otoritenin beklentilerine uygun olarak karar verir. Türkiye'nin yaşadığı temel sorunlardan biri budur. Darbelere karşıyız. Herkes yargılanabilir mi? Evet ama hukukun üstünlüğü ilkesi gözetilerek, ama sahte delillerle olmaz, savunma hakkı kısıtlanarak olmaz. Kurt ile kuzu hikayesi bu. O nedenle biz özellikle özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını istiyoruz, davaların yeniden görülmesini istiyoruz. Gizli kapaklı, sorunlu tanıklarla davanın görülmesini istemiyoruz. Davalar, kamuoyu vicdanını tatmin etmeli, eğer kamuoyu vicdanında derin yaralar açıyorsa yargı, ona yargı denmez. Türkiye'nin hukuka ve adalete ihtiyacı var. Herşey kabul görebilir ama adaletsizlik dünyanın hiçbir toplumunda kabul görmez. O nedenle o yargılamalara mesafeli baktık, kabul etmedik. Bırakın normal sanığı, avukatın tutuklandığı, mahkeme kararıyla avukatın sanığın dosyasını görmesinin engellendiği bir hukuk sistemi yaşıyoruz. Emin olun orta çağda bile böyle bir hukuk sistemi yoktur. Orayı da Silivri toplama kampı olarak nitelendirdik. Silivri'deki yargıçlar çocuklarına çok ağır bir miras bıraktılar."