AB'den İrlanda'ya Lizbon dayatması

AB'den İrlanda'ya Lizbon dayatması
AB liderleri, kimi ödünler karşılığında İrlanda'nın, Lizbon Anlaşması'nı gelecek yıl yeniden referanduma götürmesi düşüncesinde anlaştılar Brüksel'de dün başlayan ve bugün sona eren AB devlet ve hükümet başkanları zirvesine öncelikle İrlanda'daki referandum yenilgisinin ardından yeni AB anayasası Lizbon Anlaşması'nın geleceğini tartışmakla başlayan liderler, İrlanda'yı, 2009'un ikinci yarısında yeniden referanduma ikna ederken yeni bir yenilgiyi önlemek için kimi ödünler verilmesi gerektiği düşüncesinde birleşti. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ve Almanya Başbakanı Merkel, selamlaşma esnasında kameralara bu şekilde yakalandı.Diplomatik kaynaklar, ödünler arasında, İrlanda gibi küçük ülkelerin ayrımcılığa uğramadan AB Komisyonu'na üye gönderebilmesiyle, İrlanda'nın askeri tarafsızlık politikasının, işçi haklarının, vergi düzenlemelerinin ve kürtaj yasağının AB yetkisine girmeyeceği konusunda güvence verilmesinin bulunduğunu bildirdiler. Zirve kararları taslağında, kimi güvenceler karşılığında İrlanda hükümetinin, "mevcut AB Komisyonu'nun görev süresi sonunda Lizbon Anlaşması'nı onaylama çabasında kararlı olduğu" vurgulanıyor. Jose Manuel Barroso başkanlığındaki mevcut AB Komisyonu'nun görev süresi gelecek yıl kasım ayında dolacak. Bu durumda İrlanda'nın muhtemelen ekim ayında Lizbon Anlaşması'nı ikinci kez referanduma sunması gerekiyor. Diplomatik kaynaklar, Lizbon Anlaşması'nın güvence altına alınabilmesi için üye ülkelerin onayıyla Barroso Komisyonu'nun görev süresinin birkaç ay uzatılabileceğine dikkati çekiyorlar. Daha adaletli temsil garantisiAB dönem başkanı Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, zirvenin ardından düzenlediği basın toplantısında, Lizbon Anlaşması'nın AB Komisyonunun üye sayısını, küçük ülkelerin aleyhine olacak şekilde üçte bir oranda düşüren maddesinin değiştirilerek tüm üye ülkelerin AB Komisyonunda temsil edilmesinin garanti altına alınacağını söyledi.İklim değişikliği konusunda uzlaşma AB devlet ve hükümet başkanlarının Brüksel'de yaptığı iki günlük zirve, iklim paketi konusunda da sert pazarlıklara sahne oldu. Avrupa Birliği zirvesinde liderler iklim paketi konusunda uzlaşmaya vardı. Paket, üye ülkelerin 2020 yılına kadar iklim değişikliğine yol açan zararlı sera gazlarının oranının 1990 yılındaki seviye baz alınarak, yüzde 20 oranında aşağıya çekilmesini öngörüyor. Ancak uzlaşmada kimi branşlar için istisnalar öngörüldü. Enerji konusunda alınan kararlar Zirve sonuç bildirgesi taslağında yer alan ifadelere göre, modern tesislerde enerjinin yoğun olarak kullanıldığı çelik ve çimento gibi sanayiler ile Doğu Avrupa'daki elektrik santrallerine karbon emisyon hakkı konusunda ayrıcalık tanınacak. Taslak, en yeni teknolojilerle üretim yapan ve yüksek oranda enerjiye ihtiyaç duyan sanayi işletmelerine bedava karbon emisyon hakkı tanınmasını öngörüyor. Ancak işletmeler 2020 yılına kadar karbon salınım oranlarını beşte bir oranında azaltmakla yükümlü tutuluyor. Elektrik santralleri ise emisyon haklarının yüzde otuzunu alıp satabilecekler. En geç 2020 yılından itibaren santraller de emisyon haklarının tamamını serbest piyasadan temin edecek. Hedeflere bağlı kalındıBöylece Avrupa Birliği zararlı sera gazlarının 2020 yılına kadar yüzde 20 oranında azaltılması hedefine bağlı kalıyor. Avrupa Birliği Dönem Başkanı Fransa’nın Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, bütün üye ülkeleri birlik olmaya çağırdı. Almanya Başbakanı Angela Merkel ise Almanya’nın birliğin iklimin korunması hedeflerinin arkasında olduğunu vurguladı. Merkel, "Tabii ki, Almanya'nın Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı döneminde kabul edilen iklimin korunması için öngörülen hedefleri hayata geçirmek istiyoruz. Açıkça söylemek istiyorum, bunun aması maması yok. 1990 yılındaki seviye esas alınarak zararlı sera gazlarının 2020 yılına kadara yüzde 20 oranında azaltılacak" dedi. Mali krizle mücadele Avrupa Birliği liderler zirvesinin en önemli gündem maddelerinden biri de ekonomik durgunluğa karşı Avrupa Birliği tarafından hazırlanacak teşvik paketi oldu. Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin her üye ülkenin gayrı safi yurt içi hasılasının en az yüzde 1,5'i kadar pay ayırmasını öneriyordu. Bildirge taslağında ise daha esnek bir şekilde "yaklaşık yüzde 1,5" ifadesi yer aldı. Öte yandan AB'nin ekonomiyi teşvik paketi, katma değer vergisi indirimlerini ve çevre dostu ürünlerin vergi indirimi yoluyla teşvik edilmesini de öngörüyor.