2011-2014 arası ABD’nin eski Ankara Büyükelçiliği Siyasi ve Askeri İşler Müsteşarı olarak görev yapan Ed Stafford, Türk askerinin IŞİD’e karşı savaşmayacağını savundu. Türkiye’nin IŞİD’e karşı savaş kararının siyasi olacağını anımsatan Stafford, “Hiç kimse askeri liderliği ikna etmenin ne kadar zor olacağını küçümsememeli” dedi.
Cumhuriyet’ten Duygu Güvenç’in haberine göre, Büyükelçilikte, bugüne kadar Türk ordusunun IŞİD’e karşı savaşmak konusundaki tereddüdüyle ilgili çok az şey söylendiğini belirterek bunun nedenlerini, “Ergenekon serpintileri, Kürt milliyetçiliğine karşı kin, Araplara yardımda duyulan gönülsüzlük ve askeri endişeler olarak” gruplandırdı. Stafford, sonuç bölümünde ise Türk askeri için “tehlikeli yol”u, “Ya Kobani’de Kürtlerle savaşmak ya da Suriyeli Arapları güvenli bir bölgede korumak” diye tanımladı.
Stafford, Washington Enstitüsü’nde 15 Ocak’ta yayınlanan yazısında, askerin rolünün 2002’den bu yana azaldığını buna karşın Suriye politikasında MİT’in rolünün hüküm sürdüğüne işaret ederek analizine başlıyor. Staffor’un analizleri ana başlıklarıyla şöyle:
“2003’teki savaş tatbikatının ardından askerin ve laik elitlerin hain bir darbe planladığı iddiasıyla çok sayıda laik muhalif ismin ve yüzlerce askeri yetkilinin” tutukladığını söyleyen Stafford, bunlar arasında ülkenin generallerinin dörtte birinin de bulunduğunu belirtti. 2011’de üst düzey askeri yetkililerin toplu halde istifa ettiğini anımsatan eski müsteşar, “Bu AKP’nin üstünlüğünün zımni kabullenilmesinin sinyaliydi” yorumunu yaptı. “Hükümet o günden sonra birçok Ergenekon şüphelisini askeri kuvvetleri yatıştırmak için serbest bıraktı ama askeri liderler, siyaset yapıcıların önerilerini reddederek pasif saldırganlıkla küskün tutumlarını sürdürdü” diyen Stafford, bunun askeri senaryolarda, planlama ve analiz yapmanın hapis edilmelerine yol açacakları düşüncesine de neden olduğuna dikkat işlerini yaparak içeride ve dışarıda ulusu korumak için plan geliştiren meslektaşlarının uydurma suçlamalarla mahkûm edildiğini düşünüyor” dile getiriyor.
Askeri liderlerin PKK ile sürdürülen barış görüşmelerinden dışlanmalarına kırgın olduğunu ve PKK’nin binlerce askeri personeli geçen 30 yılda öldürdüğüne işaret eden Stafford, Erdoğan’ın Kürtleri değerli bir bölgesel müttefik olarak görmeyi hedeflediğini belirtti ve haziran seçimlerine işaret etti:
“Devam eden görüşmeler iç istikrarı pekiştirebilir, ki bu da AKP’nin hazirandaki parlamento seçimlerinde yeni bir seçim başarısını kolaylaştırabilir.”
Stafford, PKK’nin silahlanmasından da önce, “Türkiye’de askeri destekli hükümetlerin Kürtleri tanımayı reddettiği ve toplumda ayırdığı, dillerini kullanmalarını baskıladığı ve eğitim sisteminde tarihlerini inkâr ettiği”ni belirterek “Birçok Türk hâlâ Kürt milliyetçiliğine güvenmiyor. Bu tutum özellikle askeri yapılarda ve onun geniş sivil destek ağında yaygın. Bu tip duygular, askerin, Kuzey Suriye’de PKK ile bağlantılı IŞİD’e karşı savaşan Kürt gruplara olumsuz yaklaşmalarına neden oluyor” dedi.
500 yıllık Osmanlı döneminin Türklerle Arap Sünniler arasında “derin güvensizlik” yarattığını belirten Stafford, “Birçok Türk, özellikle de askeri bağlantıları olanlar, geçmiş yüzyıla, Araplar tarafından desteklenmiş batının ihanet serisi olarak bakıyor, mesela Birinci Dünya Savaşı’nda, Arap elitleri İngilizlerle işbirliği yaptı ve İstanbul’da isyan etti” dedi. Stafford, 2012’de Akçakale’deki saldırıda 5 kişinin ölmesinin ardından Türkiye’nin karşılığının bu duygularla sınırlı kaldığını savundu ve “Arap karşıtı duygular bazı askeri yetkilileri geniş IŞİD karşıtı kampanyaya karşı durmaya yatkınlaştırıyor” yorumunu yaptı.
Türk ordusunun, “hükümetin veya ABD/NATO isteğiyle” yabancılarla bir taahhüde girme arzusunun her zaman yanlış aktarıldığını savunan Stafford, “Generaller IŞİD veya Suriye güçlerine karşı savaşmanın ordunun teknik ve taktik zayıflıklarını ortaya çıkartmasından endişe ediyor” dedi. Stafford, Türk ordusunun halk nezdinde popülerliklerini kaybetmek istemeyeceklerine işaret etti ve buna örnek olarak da “Suriye’nin Türk jetini Haziran 2012’de düşürmesi bu tür endişelerin acı kamusal örneği” yorumunu yaptı.