'Abdülkadir Aygan katilim olabilirdi'

Musa Anter'in öldürdüğü saldırıda yaralanan Orhan Miroğlu'nun Taraf gazetesinde 21.01.2009 tarihinde yayınlanan "Abdülkadir Aygan katilim olabilirdi" başlıklı yazısı şöyle: Abdülkadir Aygan adını duyanların çok fazla olduğunu sanmıyorum. Zaten, bu olup bitenleri anlamak, ve Aygan gibi insanları tanımak için, ansiklopedilere ihtiyacımız olacak artık. Adı ‘20-21. Yüzyıl Türkiye Bellek Ansiklopedisi’ olabilir bu ansiklopedinin. Şöyle bir alt isim de fena olmaz hani: ‘Ergenekon ve JİTEM’de Kim, Kimdir?’ JİTEM’de ‘Kim, Kimdir’ sorusunun bir kısmına, Veli Küçük, Arif Doğan, Tuğgeneral Levent Ersöz ve arkadaşları cevap verebilirler. Ama ketum davranacakları şimdiden belli. Oysa Aygan hem onu, hem de geçmişte birlikte olduğu insanları tanımamız için bugüne kadar çok şey anlatmış ve çok şey söylemiş biridir. Levent Ersöz tutuklandığında Aygan medyaya açıklamalar yaptı yine. Ve tam 16 kişinin öldürülmesiyle ilgili bilgiler verdi. İşte bu Abdülkadir Aygan, Musa Anter’in öldürüldüğü 20 Eylül 1992 gecesi, benim de katilim olabilirdi. Onun ve gruptakilerden herhangi birinin kurbanı olmaktan tamamen bir şans eseri kurtuldum. Bilmeyenler için hatırlatmak gerekiyor belki. Musa Anter 1992’de JİTEM’in tuzağına düşürüldü ve öldürüldü. Aygan bu ekibin içindeydi. O eski bir JİTEM elemanı ve şimdi İsveç’te yaşıyor. İsveç’te hakkında yürütülen soruşturmadan bir sonuç elde edilemedi. Talep üzerine, iki yıl önce, İsveç’teki soruşturma komisyonuna uzun bir yazılı ifade gönderdim. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, DTP Van milletvekili Özdal Uçar’ın verdiği soru önergesine cevap olarak, Aygan’ın İsveç’ten iadesinin istendiğini açıkladı. Bu önemli ve ciddi bir gelişme. Şimdi biraz geriye gidelim. Aygan, 1985 yılında PKK davasından tutuklandı 1995’te tahliye oldu. JİTEM’e o dönemde ajan yapılan 500 kadar samimi itirafçıdan biridir. Bu sayı oldukça kabarık bir sayı ve kamuoyu bu ajanların sadece birkaçının adını biliyor. Ama çoğunun ne adı, ne akıbeti belli. Aygan, Musa Anter’i katleden ekibin içindeydi. Um:ag yayınları arasında yeni çıkan ve Orhan Tüleylioğlu’nun hazırladığı Neden Öldürüldüler-Dipsiz Kuyu başlıklı kitapta çok ayrıntılı bilgiler var bu konuda. Musa Anter cinayetinin yanı sıra, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Çetin Emeç Uğur Mumcu ve Tarık Dursun suikastları, sarsıcı belgelerle, tanıklıklarla kitapta yer alıyor. Aygan’ın İsveç’te kendisiyle yüz yüze görüşen Musa Anter’in kızı Rahşan Anter ve gazeteci Ersin Kalkan’ın sorularına verdiği cevapları Tüleylioğlu’nun kitabından okuyalım: – Musa Anter’i tanıyor muydunuz? – Hayır tanımıyordum. – Buna rağmen gözünüzü kırpmadan bu işi kabul ettiniz. – Evet ettim. Musa Anter’in hangi otelde kaldığını ben tespit ettim. Sonra planlandığı gibi, Hogır, Musa Anter’e bir pusula göndererek kendisiyle buluşmasını ve PKK ile arasında aracı olmasını istedi. Musa Anter görüşmeyi kabul etti. – Sonra ne oldu? – Sonra Hogır, ben, Mustafa Deniz, Ali Ozansoy, Yeşil’in Land-Rover’ıyla Silvan yolunun çıkışındaki tepeye geldik, ...Hamit’ otele Musa Anter’i almaya gitmişti. Plana göre Hamit bir taksiyle onu buluşma noktasına getirecek ve Hogır da onu orada vuracaktı. Ama aradan iki saat geçmesine rağmen Hamit’ten ses çıkmadı. Hogır tedirgin olmuş ve telaşlanmıştı. ‘Bu işte bir bokluk var, polis bizi yakalarsa fena olur’ dedi. Yürüyerek Yeşil’in yanına gittik. Bu sırada şehirden siren sesleri yükseldi. Yeşil, telsizi polis kanalına çevirmişti. Biraz dinledikten sonra ‘ortalık karıştı, ne olduğu anlaşılamıyor, merkeze gidelim’ dedi. Merkeze geldiğimizde Ali Ozansoy, ‘Hamit, Ape Musa’yı vurmuş, işi bitirmiş’ dedi. Biraz sonra Hamit geldi ve ‘tamam vurdum’ dedi. Hogır, ‘niye yanımıza getirmedin de orada vurdun’ diye sordu. Hamit olayı şöyle anlattı: ‘Taksiye bindirdikten sonra şehir dışına çıkacağımızı söyledim, şüphelendiler. Yanında yeğeni de vardı –beni kastediyor, (OM)- Seyrantepe’ye geldiğimizde ben lafı dolandırarak onları oyalamaya çalıştım. Falan filan dedim. Baktım dönmek istiyorlar. Arabadan indirdim. Zaten geldik dedim. Önden yürümeye başladım. Onlar arkamdan geliyordu. Silahımı çıkardım, ikisini de vurdum.’ Şırnaklı Hamid’in üzerinde Yeşil’in verdiği 14’lü Umman marka tabanca vardı. Silahı bir çöp tenekesine atmış ve iş böylece tamamlanmış. – Bu cinayet timinde yer almış biri olarak Musa Anter’i yanınıza getirselerdi tetiği çeker miydin? – Başka çarem yoktu ki. Elbette çekerdim. Biliyorum ki, ben Musa Anter’i vurmasam onlar beni vururlardı. Bu işler böyledir. İşte böyle! Cinayetin işlendiği gece, eğer Hamit Yıldırım, Yeşil’in ve Aygan’ın içinde yer aldığı JİTEM ekibiyle buluşabilseydi, ben ve bizi Seyrantepe’ye götüren taksinin şoförü, ikimiz de ölümden kurtulamazdık. Hamit o gece Anter’i öldürdü, beni de ağır yaraladı. Yeşil’in ona verdiği Umman marka 14’lünün şarjörünü üstümüze boşaltıp, olay yerinden ayrıldığında ikimizi de öldürdüğünden emindi. Yapılan plana göre, Hamid Anter’i kalmakta olduğu otelden alacak, ekibe teslim edecek ve Hogır da Anter’i vurup öldürecekti. Kim bilir belki de, Aygan’ın payına da ben düşecektim. Belki benim katilim de Aygan olacaktı. Ama Hamit ekiple buluşamayınca, işler değişti. Sonrasında olup bitenler ise biliniyor. Aradan 17 yıl geçti. Aygan şimdi İsveç’te yaşıyor ve iadesi gündemde. Onun JİTEM’deki komutanlarından emekli Binbaşı Abdülkerim Kırca bu yazının yazıldığı gün, kendi canına kıyarak intihar etti. Aygan, bu eski komutanının, ‘üç kişiyi, diz çöktürüp kafalarına yakın mesafeden ateş ederek öldürdüğüne’ bizzat şahit olduğunu açıklamıştı. Veli Küçük, Levent Ersöz, Arif Doğan, Atilla Uğur, JİTEM’in bu üst düzey komutanları ise şimdi Ergenekon davasından tutuklular. Hogır kod adlı eski PKK’li Cemil Işık olaydan sonra muhtemelen JİTEM’le yaptığı anlaşma gereğince yurtdışına çıktı, veya çıkarıldı.1994 yılında da Fransa’da öldürüldü. Ali Ozansoy, Aygan’ın anlatımına göre hâlâ Ankara’da ve TEM’de çalışıyor. İtirafçı Mustafa Deniz, Ersever’in ekibindeydi, Ankara’da 1993 yılında öldürüldü. Yeşil hakkındaki rivayetler muhtelif, yaşayıp yaşamadığı bilinmiyor. Ya tetiği çeken PKK itirafçısı Dıjwar kod adlı Hamit Yıldırım? Aygan, onun Şırnak’ta hâlâ korucu olduğunu söylüyor. Türkiye’nin yakın zaman siyasi tarihi üzerine yeniden düşünmek isteyenler, bu tarihin Fırat’ın öte yakasında, yani Kürt coğrafyasında ürettiği bunun gibi daha binlerce trajik ve gerçek hikâyeyle karşılaşacaklardır. Ergenekon’un muhterem Encümen-i Dâniş’inin, asil ve sair efradı! Siz şimdi bu tarihe ve bu gerçek hikâyelere de mi inanmayacaksınız?