Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun öncülüğünde, partinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanması sonrası başlatılan "adalet yürüyüşü" ile ilgili olarak "Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünün akıbetinin 27 Mayıs’la kıyaslanmasını doğru bulmam. CHP lideri, meşru bir iş yapıyor" dedi.
Konuyla ilgili olarak AKP yöneticileriyle konuştuğunu ifade eden Selvi, sözlerinin devamında şunları kaydetti:
"Yürüyüşün amacından saptırılması konusunda endişeleri var. Yürüyüşün amacından sapmaması için Kılıçdaroğlu, bir çaba gösteriyorsa, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ondan on kat daha fazla dikkatli. Örgütlerin, Kılıçdaroğlu’na yönelik bir provokasyondan kaygı duyuluyor. O nedenle sıkı güvenlik önlemleri alınmış durumda."
Abdulkadir Selvi'nin "AK Parti’nin Kılıçdaroğlu kaygısı" başlığıyla yayımlanan (22 Haziran 2017) yazısı şöyle:
Genç muhabirlerdik...
Demirel’in karşısına dizildik.
Doğru Yol Partisi’nin adının nereden geldiğini sorduk.
Demirel 12 Eylül’den sonra Zincirbozan’a sürgüne giderken, yolda kurulmuştu Doğru Yol Partisi.
Süleyman Bey, üniversite kürsüsünde siyaset tarihi dersi veren bir hoca gibi anlatmaya başladı.
“Partilerin isimleri sosyal bir ihtiyaçtan doğmuştur. Tek parti döneminde, demokrasiye en çok ihtiyaç duyulan bir zamanda Demokrat Parti kuruldu. Yeter, söz milletindir diyen Demokrat Parti, demokrasi arayışının bir simgesiydi. Sonra 27 Mayıs geldi. 27 Mayıs’ta Yassıada zulmü yaşandı. Adalet aranıyordu. Oradan Adalet Partisi doğdu. 12 Eylül oldu. Adalet Partisi’nin mirası üzerine partiler kuruldu, millette bir kafa karışıklığı meydana getirilmeye çalışıldı. İşte o zaman Doğru Yol dedik. Kuran-ı Kerim’de ifade edildiği şekliyle Sırat-ı Müstakim”
Adalet ve Kalkınma Partisi isminin arkasında da 28 Şubat zulmüne karşı toplumda gelişen adalet arayışının etkisi yok mu?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da belli ki, ‘Adalet Yürüyüşü’nü toplumdaki bir fay hattını harekete geçirmek için başlattı. Kılıçdaroğlu’nun yapmak istediğini en iyi Erdoğan anladı. Yürüyüşün toplumsal zemininin oluşmaması için, “Birilerinin elinde kartonla arandığı gibi bir adalet değil bizim aradığımız. Bizim aradığımız 249 şehidimizin kanıdır”dedi. Böylece Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünü adalet arayışı gibi masum bir eylem olmaktan çıkarıp, kriminalize etmeyi tercih etti.
Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü, ilk günlerde Gandi’nin, ‘Tuz Yürüyüşü’ne benzetildi. İşi, Mao’nun “Uzun Yürüyüşü”ne kadar götürenler oldu. Oysa CHP’nin tarihinden benzerlik aransa daha doğru olurdu. Çünkü ne Kılıçdaroğlu, Gandi ne de Türkiye, İngiliz sömürgesi altındaki Hindistan.
İsmet Paşa’nın da DP iktidarına karşı çıktığı uzun bir yürüyüşü var. Uşak’ta, Kayseri Yeşilhisar ve İstanbul Topkapı’da büyük olaylara neden olan geziden söz ediyorum.
1959 yılında başlamıştı Paşa’nın yürüyüşü. “İsmet Paşa çarıklarını giydi” diye atılan manşetler eşliğinde. O sıralarda askerlere işaret vermek için’bot’ değil, İsmet Paşa’nın çarıklarını giymesi önemliydi. İsmet Paşa gittiği Uşak’ta, Kayseri Yeşilhisar’da ve Topkapı’da saldırıya uğradı. Atılan taş Paşa’nın kafasının yarılmasına ve kan akmasına yol açtı. Ülkede büyük bir gerginlik yaşanıyor, kışlalar kaynıyordu. Çünkü İsmet Paşa, askerin gözünde Milli Mücadele kahramanı ve Atatürk’ten sonraki isimdi. DP iktidarının olayları önlemedeki başarısızlığı da eklenince, işler çığırından çıktı. İsmet Paşa, “Şartlar tamamsa darbeler meşrudur” dedi. O söz harekete geçmek için bekleyen cuntalar için işaret oldu. Türkiye 27 Mayıs’a sürüklendi.
Şunu net olarak ifade edeyim ki, Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünün akıbetinin 27 Mayıs’la kıyaslanmasını doğru bulmam. CHP lideri, meşru bir iş yapıyor. Ancak dikkatli olmalı. Bu tür uzun yürüyüşlerin nasıl başladığına değil, nasıl sonuçlanacağına bakmak gerekiyor. Gezi olayları da üç-beş ağaç işi olarak başlamıştı. Ancak örgütler işin içine girince amacından saptı. Örgütlerin sızması konusunda dikkatli ve yürüyüşün meşruiyetine gölge düşürmeme konusunda özenli olunmalı.
AK Parti yöneticileriyle konuşuyorum. Yürüyüşün amacından saptırılması konusunda endişeleri var. Yürüyüşün amacından sapmaması için Kılıçdaroğlu, bir çaba gösteriyorsa, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ondan on kat daha fazla dikkatli. Örgütlerin, Kılıçdaroğlu’na yönelik bir provokasyondan kaygı duyuluyor. O nedenle sıkı güvenlik önlemleri alınmış durumda. İstanbul’a yaklaştıkça güvenlik önlemleri iki katına çıkarılacak. İşin bir de devleti ilgilendiren boyutu var. Gezi olaylarını çığırından çıkaran zabıtaların çadırları ateşe vermesi olmuştu. CHP’nin özenli, iktidarın ise dikkatli olması gerekiyor. Türkiye yeni bir Gezi’yi kaldırmaz.