Hürriyet gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, Güneydoğu’daki şehirlerde hendek kazıldığı ve barikatlar kurulduğu gerekçesiyle başlayan operasyonların durdurulmayacağını belirtti. Selvi, son dönemde sıklıkla dile getirilen “Çözüm sürecine geri dönülsün” söyleminin devlette karşılık bulmadığına dikkat çekerek, “Çözüm, bu aşamada devletin önceliği değil. Devletin önceliği şehirleri terörden arındırana kadar operasyonları sürdürmek.” ifadelerini kullandı.
Çözüm sürecine gidecek zeminin oluşması için PKK yönetiminin saldırıları bitirme, tek yanlış ateşkes ilan etme, silahlı unsurlarını sınır dışına çekme gibi hamleler yapması gerektiğine de değinen Selvi, şartların yerine getirilmesi halinde 2013 yılınına şartlarına dönülebileceğine vurgu yaptı.
Selvi’nin bugün (25 Nisan 2016) yayımlanan “Çözümün yol haritası” başlıklı yazısı şöyle:
Şehit cenazelerinin gölgesinde biraz ürkek, biraz umutla çözüm sürecini konuşmaya çalışıyoruz.
Ancak çözüm sürecinin başlayabilmesi için normalleşme sürecine ihtiyaç var.
Çözüm, bu aşamada devletin önceliği değil.
Devletin önceliği şehirleri terörden arındırana kadar operasyonları sürdürmek.
Bunun için, operasyonlar yarım bırakılmayacak.
Şehirler temizlenirken, örgüt kırsalda da devletin nefesini ensesinde hissedecek.
Devlette müthiş bir uyum ve kararlılık var.
PKK sıkıştı, çözüm diyerek zaman kazanmaya çalışıyor.
Ortada bir masa yok.
Kurulursa da aynı masa olmayacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “PKK’yı yendik” dedi.
Şehir savaşlarında PKK’yı yenilgiye uğratan devlet, moral üstünlüğe sahip.
Eğer çözüm sürecinin yeniden başlamasını istiyorsa, Kandil somut adımlar atmalı.
Çözüme gidecek zeminin oluşması için Kandil’in bir yol haritası ortaya koyması gerekiyor.
1- Kandil terör saldırılarını bitirir.
2- Tek yanlı ateşkes ilan eder.
3- Silahlı unsurlarını sınır dışına çeker.
4- Sonra çözüm sürecinin başlaması yönünde bir deklarasyon yayınlar. Burada inisiyatifi hükümete bırakır. Gerekirse ikinci bir deklarasyon daha yayınlar.
5- Türkiye’ye yönelik silahlı mücadeleyi bitirmek için kongre toplayacağını ilan eder. Kongre tarihi açıklar.
Daha net bir ifadeyle 2013 şartlarına geri dönülür diyeceğim.
Ama tam olarak öyle değil.
Çünkü ne zaman çözüme yaklaşsak PKK süreci sabote etti.
Özal’ın başlattığı süreç, Bingöl katliamı ile Erdoğan’ın başlattığı birinci süreç Oslo ve Silvan saldırıları ile üçüncü süreç ise şehir savaşları ve canlı bomba eylemleriyle sabote edildi.
Ama her defasında şiddet daha ağır bir şekilde geri döndü.
Türkiye 20 Temmuz 2015 tarihinde bu yana bir beka sorunu ile yüz yüze kaldı.
Bunlar hiç yaşanmamış gibi, çözümü başlatalım demekle olmuyor.
Musluk reklamı bu?
Aç-kapa Artema...
PKK, konjonktürden yararlanma stratejisi izledi.
1- Gezi olayları sırasında AK Parti iktidarı gücünü kaybetmeye başladı diyerek geri çekilmeyi durdurdu. Geçmiş sürecin en büyük yanlışı, örgüt geri çekilmeyi durdurduğu halde, sürecin devam ettirilmesiydi.
2- 17-25 Aralık’tan sonra hükümetin sarsıldığını ve paralel yapıda toplanan istihbarat gücünü kaybettiğini düşündüler.
3- Suriye konjonktürü ile ABD, İran, Esed ve Rusya ile kurdukları ilişkilere güvenerek, bu kez bazı şehirleri koparabiliriz diye hesap yaptılar. Türkiye içinde Kobaniler oluşturacaklarını düşündüler.
Ama Türkiye’nin gücünü hesap edemediler.
Yenildiler, başarısız oldular. Kandil’de bir süredir bu kez yanlış hesap yaptık tartışması yaşanıyor.
1- Şehir savaşları ile bölge halkını...
2- Canlı bomba eylemiyle ABD’nin desteğini kaybediyoruz tartışması yürüyor.
Oysa çözüm sürecinin bitirilip, şehir savaşlarının başlatılması ve canlı bomba eylemleri için Kandil’de ittifakla karar almışlardı.
Şimdi başarısızlığın faturasını ödememek için, çözüm sürecini bir çıkış stratejisi olarak belirlediler.
Devlet operasyonları yarım bırakmamakta kararlı. Şehirlerdeki operasyonlar devam edecek. Ülke sınırları içinde tespit edildikleri yerde operasyon yapılacak. PKK, kendi inisiyatifi ile silahlı unsurlarını sınır dışına çekecek ya da “süpürülecek”. Devlet bu kadar net, bu kadar kararlı.
PKK’nın yeniden çözüm sürecine sarılmasının tek nedeni şehir savaşlarında uğradığı yenilgi ya da Kürt halkının artık sesini yükseltmesi değil. Kürt halkı Kandil’in, “hendek siyaseti”ne, “Edi bese”, “Artık yeter” dedi.
Ama olayın bir de çok önemli dış boyutu var. PKK, Kürt halkının ne dediğine değil de ABD’nin ne dediğine bakar.
Canlı bomba eylemleri olunca ABD, “Bu kabul edilemez” dedi.
Oysa Suriye’de PYD faktörünün de etkisiyle ABD’de bir grup PKK’yı terör örgütleri listesinden çıkarmak için lobi faaliyeti yapıyordu.
Canlı bomba eylemleri üzerine ABD’nin, PKK üzerindeki baskısı artmaya başladı.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ABD’den direkt olarak Kandil’e geçmek üzere Irak’ın Selahattin kentine gitmesinin altında bu trafik yatıyor.