Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli arasında gerçekleşen dünkü görüşmeyi değerlendirdi. Selvi, iki liderin Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giden sürecin yol haritasını belirlediğini söyledi.
Selvi'nin "Erdoğan-Bahçeli görüşmesi, Gül’ün adaylığı" başlığıyla (11 Ocak 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Siyasette tüm gözlerin üzerine odaklandığı Erdoğan-Bahçeli görüşmesi dün gerçekleşti.
“Yerli ve Milli İttifak” adı verilen görüşme yarım saat sürdü. Kısa ama sonuçları itibarıyla önemli bir görüşme gerçekleşti. İki lider, 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giden sürecin yol haritasını belirledi. Bu daha başlangıç, Erdoğan ile Bahçeli kritik süreçlerde bir araya gelmeye devam edecek.
16 Nisan referandumu öncesinde de iki lider bir araya gelmiş, Anayasa değişikliği çalışmalarına ilişkin usulü belirlemişlerdi. Temasları yürütmek üzere AK Parti’den Abdulhamit Gül, MHP’den Mehmet Parsak görevlendirilmişti. Yeni döneme ilişkin yeni bir görevlendirme yapılacak mı, o belli değil. İki parti, kısa vadede uyum yasaları konusunda işbirliği yapacak. Uyum süreci sadece AK Parti’nin görüşleri istikametinde değil, Devlet Bahçeli’nin görüşleri de dikkate alınarak şekillendirilecek. Erdoğan’ın iki partinin ortak Cumhurbaşkanı adayı olduğu zaten kesinleşmişti. Bu arada MHP Lideri Bahçeli’nin, 2019 seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacakları ve Erdoğan’ı destekleyecekleri açıklaması bazı kesimler tarafından sürpriz karşılandı. Belki bir ilkti ama sürpriz değildi. 16 Nisan’dan bu yana Bahçeli’nin çizgisinde bir sapma olmadı. Eğer Bahçeli, adayımız Erdoğan değil dese, o zaman sürpriz olurdu.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 1 yıl 11 ay gibi bir süre varken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ortak hamlesi siyasi denklemi altüst etti. 2019 fotoğrafında bazı karelerin netleşmesini sağladı.
1- Erdoğan, AK Parti ve MHP’nin ortak Cumhurbaşkanı adayı.
2- Erken seçim yok. Yerel seçimler 31 Mart 2019 tarihinde, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimi ise 3 Kasım 2019’da yapılacak.
Erdoğan ve Bahçeli’nin ortak hamlesi, muhalefet cephesinin kurgusunu bozmaya yönelikti. Öncelikli olarak 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü sahaya çekmek istediler. Gül’ün aday olup olmayacağını netleştirmeye çalıştılar. Erdoğan, birilerinin 2019’da sandıkta gerçekleştirmek istediği Erdoğan-Gül hesaplaşmasını öne çekip, bugünden bitirdi. Şu ana kadar Gül’den adayım ya da değilim şeklinde bir açıklama gelmedi. Tabi bu açıklama yapmayacağı anlamına gelmiyor. Ancak Erdoğan’ın sert çıkışından sonra Gül’ün cumhurbaşkanı aday olacağını düşünmüyorum. Çünkü Gül, Erdoğan’la bu şartlarda karşı karşıya gelmek istemez.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun 16 Nisan’ın hemen ardından başlattığı, “Hayır bileşenlerini” bir arada tutma çabası ise şimdilik yetersiz kalmış görünüyor. Muhalefetin ilk turda birlikte hareket etme imkânı iyice zayıfladı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, cumhurbaşkanlığına aday olacağını açıkladı. CHP’de ise kendi adayını çıkarma eğilimi ağır basıyor. Gözler Kılıçdaroğlu’na çevrilmiş durumda.
Bu arada MHP liderinin 2019 hamlesini değerlendirebiliriz. Bahçeli’nin Erdoğan’ı ortak aday olarak göstermesi üzerinde konuşabiliriz. Ama bu kararından dolayı Bahçeli’yi çarmıha germek doğru değil. Darbeler siyasette büyük kırılmalara neden olur. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve nihayet 28 Şubat olmadı mı ki, 15 Temmuz olmasın. Bahçeli, 15 Temmuz’dan sonra ülkenin bekasını dikkate alarak hareket ettiğini söylüyor. Akşener olayının tetikleyici rolünden de söz edilebilir. Ama Bahçeli, CHP ile birlikte hareket ettiğinde büyük devlet adamı oluyor. Erdoğan’ın karşısına çatı adayı çıkardığında Bahçeli’den âlâsı bulunmuyor. Ama Bahçeli, Erdoğan’la birlikte hareket etti mi, ondan kötüsü yok. Çifte standardı bir kenara bırakmak lazım.
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili yeni bir durum ortaya çıktı. Yeni bir denklem oluştu. Muhalefete düşen görev, yeni duruma göre yeni plan geliştirmek olmalı.