Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik olarak başlatılan soruşturmalarla ilgili olarak "Gün sahte FETÖ’cüler icat edip bu mücadeleyi sulandırma günü değil, gerçek FETÖ’yle mücadele etme günü" dedi. "FETÖ’cülerin yeni bir darbe ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ortadan kaldıracak bir suikast girişimi için fırsat kolladıklarından şüphe yoktur" görüşünü dile getiren Selvi, "Bu yüzden FETÖ’yle mücadeleye odaklanıp suni FETÖ’cüler oluşturma gibi yanlışlara sapmamak gerekiyor" diye yazdı.
Selvi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı ile eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Bülent Arınç'ın damadı Ekrem Yeter'in "FETÖ'ye üyelik" suçlamasıyla tutuklanıp daha sonra serbest bırakılmasını da eleştirdi. Söz konusu tahliye kararlarının müthiş bir kırılmaya yol açtığını savunan Selvi, "Ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku, devletler hukuku gibi yeni bir dal doğdu; ‘Damatlar Hukuku" ifadesini kullandı.
Abdulkadir Selvi'nin "Adaletin damatlarla imtihanı" başlığıyla yayımlanan (13 Haziran 2017) yazısı şöyle:
FETÖ’nün psikolojik savaş unsurları pazar gecesinden itibaren yeni bir algı operasyonuna girdi.
15 Temmuz’da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın kaçırılacağını ihbar ederek darbenin önlenmesinde büyük pay sahibi olan pilot binbaşı O.K.’nın ismini deşifre etmeye başladılar.
FETÖ’cüler, darbe hedefinden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ortadan kaldırma hedefinden vazgeçmediler.
Eski Türk efsanelerinde sözü edilen bilincini kaybetmiş köleler, ‘Mankurtlar’vardı. Bunlar da Fetullah Gülen’in bilincini yok ettiği ‘Fankurtlar’.
FETÖ’nün ‘Fankurtlar’ının ne yapabileceğini 15 Temmuz darbe girişimi sırasında ve Karlov suikastında gördük. O nedenle FETÖ’yle mücadele Erdoğan’ın kişisel sorunu değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin beka sorunu. FETÖ’cülerin yeni bir darbe ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ortadan kaldıracak bir suikast girişimi için fırsat kolladıklarından şüphe yoktur. Bu yüzden FETÖ’yle mücadeleye odaklanıp suni FETÖ’cüler oluşturma gibi yanlışlara sapmamak gerekiyor. FETÖ’yle mücadelede, birilerinin korunduğu şeklinde bir algının oluşmasına izin vermemeliyiz. Bir süredir, ‘Damatlar’ tartışması yaşanıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı ile eski Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın damadı Ekrem Yeter’in serbest bırakılması, müthiş bir kırılmaya yol açtı. Ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku, devletler hukuku gibi yeni bir dal doğdu; ‘Damatlar Hukuku’.
Doğan Holding Ankara Temsilcisi Barbaros Muratoğlu, itirafçı olmak için başvuran FETÖ’den tutuklu Avukat Ramazan Aykış’ın verdiği ifade üzerine 1 Aralık 2016 tarihinde tutuklandı.
Telefonunda ByLock vardı denildi. ByLock olmadığı ortaya çıktı. Telefonunda ByLock olan kişilerle görüştüğü iddia edildi. Bunların bir kısmının kandil ve bayramlarda atılan toplu mesajlar ile Vodafon’un telesekreter servisi olduğu belirlendi. ByLock ortaya çıkmadan siz aradığınız şahsın telefonunda ByLock olup olmadığını nasıl bileceksiniz? Böyle bir teknoloji vardı da Barbaros Muratoğlu mu kullanmadı?
Gülen’le fotoğrafta, “ceketinin iki düğmesi ilikli” olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Ama bu, iddianamede yer almadı. Aynı fotoğrafta olan meslektaşlarımız şimdi FETÖ’ye karşı ciddi bir mücadelede veriyor. Ama aynı fırsat Muratoğlu’na tanınmadı.
Avukat Ramazan Aykış duruşmada ifadesinin tutanaklara yanlış geçildiğini söyledi.
Son duruşmada atanan savcı ise daha önce ayrılmasına karar verilen bir dosyayı, yeni bir delil varmış gibi göstererek tutukluluğun devamını istedi. Hülasa, şu ana kadarki yargılamalarda hakkında ileri sürülen iddialar doğru çıkmadı.
Peki Barbaros Muratoğlu, kayınpederi Kadir Topbaş olmadığı için mi hapiste tutuluyor? Peki bu adalet terazisi Kadir Topbaş’ın hukuku ile Barbaros Muratoğlu’nun kayınpederi ‘Osmaniyeli Mustafa’nın hukukunu ayrı mı tartıyor? Hani biz Hazreti Ömer’in adaletini dilimizden düşürmezdik, ne oldu?
Barbaros Muratoğlu’ndan bir FETÖ’cü çıkarmak için uğraşmak yerine, keşke bu enerjimizi gerçek FETÖ’cülerle mücadelede kullansaydık.
Ben Barbaros Muratoğlu için damatlara uygulanan kriterler uygulansın demiyorum. Değerli bir devlet adamı olan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, “Bu uygulamalar Türkiye’nin hukuk devleti olduğunun göstergesidir. Kimseye imtiyaz tanınmamaktadır. Birilerine imtiyaz tanındığı şeklindeki sözler, Türk yargısına yapılmış en büyük hakarettir” sözüne inanmak istiyorum. Adalet Bakanı’nın sözlerinin gereğinin mahkemeler tarafından yerine getirilmesini bekliyorum. Bunun yolu adaletin herkese eşit olarak tecelli ettiğinin gösterilmesinden geçiyor. Adaletin damatlarla imtihanını yaşıyoruz.
Mahkemelere hukuku, adaleti hatırlatmak gibi bir iş içine girmeyeceğim. Mahkemelerin FETÖ yargılamasından dolayı müthiş bir sosyal medya taarruzu altında olduğunun farkındayım. Maddi delillere göre birini denetimli serbestlik kapsamında bıraktıklarında lince tabi tutuluyorlar. O zaman bırakalım, sosyal medya yapsın yargılamaları. O sosyal medyadakiler bundan birkaç yıl önceFetullah Gülen adına kesip biçiyordu. Gelinen noktada mahkemelerin de hukukunu korumak gerekiyor.
Gün sahte FETÖ’cüler icat edip bu mücadeleyi sulandırma günü değil, gerçek FETÖ’yle mücadele etme günü.