Yeni Şafak gazetesi Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi, “Paralel yapılanma tarafından Türkiye'nin birçok önemli gazetecisi dinlenmiş. Bu dinlemeler sonucunda neler yapıldığı ise başka bir soru işaretini oluşturuyor. Hatırlarsanız 90'lı yıllarda devletin, devleti dinlediği bir Telekulak Çetesi ortaya çıkarılmıştı. Orada da bazı ünlü gazetecilerin, dönemin bakanları ve başbakanı ile konuşmaları mevcuttu. Burada ise paralel devletin başka isimler altında dinleme kararı çıkararak bir grup gazeteciyi dinlemesi söz konusu” dedi.
Selvi köşesinde, 5. yargı paketinin içeriğine de değinerek yeni düzenlemeyle farklı isimlerle dinleme yapılamayacağını yazdı. Abdülkadir Selvi, “Dinleme kararı Ağır Ceza Mahkemesi'nin oy birliği ile verdiği karar üzerine gerçekleştirilebilecek. İşin püf noktası ise, yeni düzenlemede, kuvvetli suç şüphesinin gerekçelendirilmesi gerekiyor. Dinleme süresi de sınırsız olmayacak. İlk aşamada 2 aylık dinleme kararı alınacak. Bu karar bir aylık olmak üzere yalnızca 1 kez uzatılabilecek” görüşünü dile getirdi.
AKP Gülen cemaati gerilimi sıcaklığını korurken, hükümete yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesinin Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi, emniyet, yargı ve istihbarat içinde var olduğu öne sürülen “paralel yapı”nın bazı gazetecileri farklı isimler altında dinlediğini yazdı.
Gazetecileri farklı isimlerle dinleme iddiası daha önce Taraf gazetesi yazarlarının dinlendiğinin ortaya çıkmasıyla gündeme gelmişti.
Taraf gazetesi Şubat, 2012’de MİT’in bazı gazetecileri dinlediğini ortaya çıkarmış, gazetede yayımlanan mahkeme kayıtlarına göre, MİT’in 2008-2009 yıllarında “terörle mücadale” adı altında dönemin Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar, Taraf Yayın Koordinatörü ve yazarı Markar Esayan, Taraf yazarları Amberin Zaman ve Mehmet Baransu ile dönemin Star gazetesi başyazarı Prof. Dr.Mehmet Altan’ı dinlediği anlaşılmıştı.
Dinleme süresince Ahmet Altan için “Caşit” ve “Hossain Seyfullah”, Yasemin Çongar için “Elizabeth” ve “Arashi Quarzad”, Amberin Zaman için “Demi” ve “Quaramaddin Fatimi”, Mehmet Altan için “Pastör” ve “Quaramaddin Fatimi” gibi sahte isimler kullanıldığı öğrenilmişti.
Abdülkadir Selvi’nin Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (5 Şubat) nüshasında yayımlanan, “Gazetecileri de dinlemişler” başlıklı yazısı şöyle:
Dershane tartışmasının patlak verdiği sırada Başbakan Erdoğan, Bakanlar Kurulu'na sunum yapan Milli Eğitim Bakanlığı'na, 'dershanecilerle yeniden görüşme yapmaları' talimatını vermişti.
Gece yarısı Milli Eğitim Bakanlığı'nda gerçekleşen görüşmede, diyalog yerine tehdidi tercih eden bir grup dershane yöneticisi, muhatabını, 'Seni 1 gün içerisinde sokağa çıkmaz hale getiririz' diye tehdit etmişti.
O günlerde kuru bir gürültü gibi gözüken bu sözlerin, kasetler, fişlemeler, dinlemeler, 17 ve 25 Aralık operasyonu ile bu tehdidin bizzat ileride yapılacak operasyonların bir parçası olduğu ortaya çıkmıştı. Aynen bazı milletvekillerine, 'senin bazı fotoğrafların var ama hallediyoruz' mesajı verildiği gibi. Bazı milletvekillerinin aile ortamı içinde yapılan ses kayıtlarının daha sonra kendilerine mesaj olarak gönderilmesi gibi.
Amaç, büyük bir istihbarat ağı ile bir korku imparatorluğu oluşturmak ve böylece herkesi sindirmek. Paralel devlet yapılanmasının ciğerini bilen Hanefi Avcı, Star Gazetesi'nden Elif Çakır'la röportajında, 'Eğer MİT'i ele geçirseler Başbakan Erdoğan'ı kuklalaştıracaklardı' diye boşuna söylemiyor. Çünkü sıkı durun yeni bir bilgi vereceğim.
Paralel yapılanma tarafından Türkiye'nin birçok önemli gazetecisi dinlenmiş. Bu dinlemeler sonucunda neler yapıldığı ise başka bir soru işaretini oluşturuyor.
Hatırlarsanız 90'lı yıllarda devletin, devleti dinlediği bir Telekulak Çetesi ortaya çıkarılmıştı. Orada da bazı ünlü gazetecilerin, dönemin bakanları ve başbakanı ile konuşmaları mevcuttu.
Burada ise paralel devletin başka isimler altında dinleme kararı çıkararak bir grup gazeteciyi dinlemesi söz konusu.
Başbakan Erdoğan'ın başkanlığında yapılan toplantıda olgunlaştırılan ve son şekli verildikten sonra bu hafta içinde TBMM'ye sunulması hedeflenen 5. Demokratikleşme Paketi'nde, 'telefon dinlemeleriyle ilgili' yeni kurallar getiriliyor.
Mevcut durumda mahkeme kararı ya da acil hallerde savcılığın talebi üzerine, 24 saat içinde mahkeme kararı çıkarılmak üzere telefon dinlemesi yapılabiliyor. Dinleme kararı alınabilmesi için; kuvvetli suç şüphesi ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması şartı gerekiyor.
Ama uygulamada başka isimler ve başka IMEI numaraları üzerinden dinleme kararlarının alındığı tespit edildi.
Şanlıurfa'daki birinin üzerine yazılan IMEI numarası üzerinden İstanbul'daki bir gazetecinin telefonu dinlenmişti.
Yeni getirilecek düzenlemede ise dinleme kararında IMEI numarası yeterli olmayacak. Savcı dinleme talebinde kişinin açık ismini yazacak. Ahmet gösterilip, Mehmet dinlenilemeyecek. IMEI numarası bildirilecek ama yeterli olmayacak. O telefonun şahsa ait olduğunu gösteren belge eklenecek.
Ayrıca mevcut düzenlemede olduğu gibi Sulh Ceza Mahkemelerinden dinleme kararı alınamayacak. Yeni düzenlemede dinleme kararı Ağır Ceza Mahkemesi'nin oy birliği ile verdiği karar üzerine gerçekleştirilebilecek.
İşin püf noktası ise, yeni düzenlemede, kuvvetli suç şüphesinin gerekçelendirilmesi gerekiyor.
Dinleme süresi de sınırsız olmayacak. İlk aşamada 2 aylık dinleme kararı alınacak. Bu karar bir aylık olmak üzere yalnızca 1 kez uzatılabilecek.
Üçüncü şahıslara ait ya da dinleme kararıyla ilgisi olmayan konuşmalar ise imha edilecek.
Tabii internete servis edilmeden önce!
Ayrıca bir savcı soruşturma dosyasından alındığı taktirde dosyaların içinin boşaltılması ya da internete sızdırmalarının önüne geçmek için yeni bir düzenleme getiriliyor. Dosyalar savcılara hologramlı olarak zimmetlenecek.
Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması da 5. Demokratikleşme Paketi'nde yer alan ve kesinleşen düzenlemelerden birisi.
Bu durumda ÖYM'lerin elindeki dosyalar Ağır Ceza Mahkemeleri'ne devredilecek. Ayrıca kendilerini seçilmişlerin tepesinde kral gibi gören ÖYM savcıları da normal savcı statüsüne indirilecek.
Bu arada ÖYM'lerin kaldırılmasıyla birlikte bazı dosyaların düşmesi de söz konusu olabilecek.
Demokratikleşme paketinin bir ayağını da yolsuzlukla mücadele oluşturuyor. Türkiye yolsuzlukla mücadelede 177 ülke arasında 53. sırada. Yolsuzlukla mücadele etmek isteyenler açısından bu önümüzde 52 ülkenin olduğu demektir.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın başkanlığında 2 yıldır süren çalışmalara son şekli verildi. Saydamlık, şeffaflık, iç denetim ve kurallı serbest piyasa başlıklarını taşıyan yeni bir paket geliyor.
Meclis, yerel seçimler için tatile girmeden önce Türkiye'ye yeni bir demokratikleşme paketi hediye edecek. Demokratikleşme demek, bu ülke için hava gibi, su gibi, hayati derecede önemli bir ihtiyaç demek...