Abdülkadir Selvi: TSK 2 yıl sonra Suriye'ye girmek zorunda kalabilir

Abdülkadir Selvi: TSK 2 yıl sonra Suriye'ye girmek zorunda kalabilir

Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, "Eğer Türkiye, Suriye içinde kendine yakın gruplarla bu önlemleri almazsa. 2 yıl sonra Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye'ye girmek zorunda kalabilir" dedi.

Abdülkadir Selvi'nin Yeni Şafak'ta "Tırlar hangi tarihten bu yana gidiyordu?" başlığıyla yayımlanan (22 Ocak 2014) yazısının tamamı şöyle:

Başbakan'la gece yarısı geldik Brüksel'e.

Soğuk ve yağışlı bir hava karşıladı bizi.

Islak sokaklardan, aydınlatılmış caddelerden geçip Brüksel'in içinde uzun bir tur attıktan sonra bir meydana geldik.

Gece saat 00.08'di.

Ve meydan doluydu.

Yağmura ve soğuğa rağmen bayrağını kapan, pankartını yazan vatandaşlarımız Brüksel meydanına koşmuştu.

Gurbetçiler bu kez de 17 Aralık darbesine karşı ses vermeye gelmişlerdi aynen Trabzon'da, Ankara'da, İstanbul'da olduğu gibi.

Şimdiye kadar birçok miting izledim ama ilk kez AB başkentinde düzenlenen bir miting izledim.

Uçağımız Brüksel'e indiğinde Suriye'de yaşanan vahşeti belgeleyen fotoğraflarla karşılaşmıştık.

Başbakan'ın gece yarısı mitingine elbette ki bunlar damgasını vurdu. Erdoğan bir kez de AB'nin kalbinde seslendi insanlığa. 'Ses ver Cenevre-2' dedi.

Ancak meydan Suriye'den ziyade 17 Aralık darbe girişimiyle meşguldü.

Açtıkları Türk bayrakları, taşıdıkları Rabia pankartları ve attıkları sloganlarla onu gösteriyorlardı.

Onlar bu kritik süreçte Başbakan'a destek verdiler Başbakan da onlara mesaj.

Gecenin bir yarısında Brüksel meydanında,

'Huzurlu olun, rahat olun' dedi.

Sonra başka bir şey daha dedi;

'17 Aralık'ın da 25 Aralık'ın da üstesinden gelecek muktedir bir AK Parti iktidarı var.'

Meydan mesajını aldı, dağıldı.

5 yıl önce yine Başbakan Erdoğan'la birlikte gelmiştik Brüksel'e.

Öyle bir kar yağışı vardı ki. Uçağımız uzun süre alkolle yıkandıktan sonra uçabilmişti.

Büyük heyecan vardı ama Avrupa'da bazı sorunlar da uç vermişti.

Son 1 yıl önceki hareketlenmeyi saymazsak kayıp 5 yıl oldu.

Bu kez 17 Aralık paralel darbe girişimi ve HSYK krizinin ardından geldik AB'ye.

Türkiye'nin AB perspektifini kaybetmemesine inanmış birisi olarak, ilişkilerimizin yeniden canlandırılmak istenmesinden dolayı heyecanlanmıştım doğrusu.

Ama TUSKON'un Brüksel'de 1 haftadır yürüttüğü karşı kampanya nedeniyle olumsuz bir havayla karşılaşmaktan dolayı da doğrusu endişeliydim.

Dün Brüksel'de üç önemli gelişme yaşandı.

Üç konuda çok önemli mesajlar verildi.

Öncelikle Brüksel'de verilen üçlü fotoğraf önemliydi.

Başbakan Erdoğan, AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ve AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso'nun birlikte görüntü vermeleri yararlı oldu.

Böylece hem AB hem Türkiye cephesinde üyelik konusunun yeni bir ivme kazanmasının resmiydi o.

Ayrıca Türkiye'nin tam üyeliğini engelleme adına Merkel tarafından gündeme getirilen imtiyazlı ortaklık önerisi Konsey Başkanı Rompuy tarafından çöp kutusuna gönderildi. Tam üyeliğin altını çizdi.

Basın toplantısında dikkatimi çeken bir başka nokta da

Hem Barroso hem de Rompuy'un kullandığı dil oldu.

İki AB yetkilisi çok pozitif bir dil kullandılar.

Başbakan'la görüşmelerinden söz ederken gayet samimi ve açık görüşmelerimiz oldu diye birkaç kez değinme ihtiyacı duydular.

Erdoğan'ın liderlik özelliği bu.

Karşısındakine güven veriyor, inandırıcı.

Başbakan'ın AB'deki görüşmelerinde en çok sıkıntı duyulacağından endişe edilen nokta HSYK ile ilgili düzenlemeydi.

AB yetkilileri ilk kez Başbakanın ağzından yolsuzluk sosuna bulandırılan 17 Aralık darbe girişimini ve HSYK düzenlemesini dinlediler.

Yargı bağımsızlığı AB'nin hassas olduğu bir konu. Bir süredir AB nezdinde HSYK düzenlemesi ile yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılıyor, yargı bakana bağlanıyor şeklinde propaganda yapılıyor.

Başbakan üçlü görüşmede 17 Aralık darbe girişiminin gerçek yüzünü anlattı. HSYK düzenlemesi konusunda AB'nin uyarılarının dikkate alınmak suretiyle komisyonda yapılan değişiklikleri izah etti.

Başbakan yabancı basının da yoğun ilgi gösterdiği basın toplantısında yargıçlar devleti ile milli iradenin hakim olduğu demokratik devlet arasındaki farkı iyi izah etti. Öyle ki bu konuda eleştirel bir dille soru soran yabancı gazeteciler salondan tatmin olmuş bir şekilde ayrıldı.

Ayrıca Başbakan'ın üslubu ve bilgilendirmeyi önemseyen tarzı da yararlı oldu

Görüşme sonunda Barroso, 'Türkiye bu konuda yalnız değildir' diyerek güçlü bir destek verdi. Bir kez daha gördük ki, AB ihmal edilemeyecek kadar önemli bir yer.

 

TSK 2 yıl sonra Suriye'ye girmek zorunda kalabilir

Brüksel notlarına ara verip bir bilgiyi paylaşmak istiyorum.

Brüksel yolunda en önemli gündem maddemiz MİT'e ait tırlara karşı yapılan operasyondu.

Bir devlet kendi operasyonlarını deşifre eder mi. Bu operasyonların Cenevre-2 ile irtibatı var mı?

Bu soruların yanıtını aradık.

2011 yılı Nisan ayında MİT, Genelkurmay ve Dışişleri, Suriye konusunda ortak bir çalışma yapmış.

Mülteci akınını önlemek için Suriye'nin içinde bölgeler oluşturulması ve buralara yardım edilmesi kararı alınmış. Bu karar kapsamında 2011 yılı Nisan ayından bu yana Suriye'ye yüzlerce tır gitmiş ve 200 milyon dolar harcanmış.

Şimdi soru şu; 17 Aralık'a kadar 3 yıl içinde yüzlerce tır giderken sorun çıkmıyordu da 17 Aralık'tan sonra neden sorun oldu.

Bu aktaracağım ise soru değil, kaygı.

Eğer Türkiye, Suriye içinde kendine yakın gruplarla bu önlemleri almazsa. 2 yıl sonra Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye'ye girmek zorunda kalabilir.'

PKK saldırıları nedeniyle yıllarca Irak'a sınır ötesi operasyon düzenlenmek zorunda kalmadık mı?