Abdülkadir Selvi'ye Erdoğan adresli uyarı: Hürriyet'e transferi ülkenin en tepeleri doğru bulmadı, Allah taksiratını affetsin!

Abdülkadir Selvi'ye Erdoğan adresli uyarı: Hürriyet'e transferi ülkenin en tepeleri doğru bulmadı, Allah taksiratını affetsin!

Daha önce Mustafa Karaalioğlu, Yusuf Ziya Cömert, Mehmet Ocaktan, İbrahim Kiras, Levent Gültekin ve Hakan Albayrak için '7'li çete' tabirini kullanan Star gazetesi yazarı Cem Küçük, Yeni Şafak'tan ayrılarak Hürriyet'e geçen Abdulkadir Selvi için, "28 Şubat sürecinde Türkiye’nin tartışmasız en güçlü adamı ve sürecin tek kazananı Aydın Doğan’dı. İşte Abdülkadir Selvi böyle bir 28 Şubat banisinin adamı oldu maalesef. 28 Şubat’ın Müslümanlara zulmetme karargâhına asker olarak yazıldı" dedi. "Aydın Doğan’ın satın aldığı her Müslüman yazarın iki gram itibarı kalmadığını bildiği halde gitti Selvi" ifadesini kullanan Küçük, "O yüzden hem 40 milyon kişilik AK Parti camiası hem de bu ülkenin en tepeleri doğru bulmamıştı bu transfer olayını. Çünkü mukadder son belliydi. Allah taksiratını affetsin" diye yazdı.

Cem Küçük'ün "Aydın Doğan ve mukadder son" başlığıyla yayımlanan (6 Nisan 2016) yazısı şöyle: 

"Geçen yazıda da ifade ettiğim gibi Aydın Doğan hayatı boyunca uyguladığı klasik Corleone tarzı devşirme stratejilerini bizim muhafazakar camiadan gazetecileri satın alarak da uygulamış ve bu satın aldığı tipleri Recep Tayyip Erdoğan’a saldırtmıştır. Daha önce de Dinç Bilgin’in adamlarını satın alıp Dinç Bilgin’e saldırtmıştı.

Dinç Bilgin’i batırtmak için de önce Cavit Çağlar’ı ve Nail Keçili’yi batırtıp sonra hapse attıran da Aydın Doğan’dır. Çünkü Çağlar ve Keçili hapse girdiği an Bilgin’in de kurtulması imkansızdı. Mesut Yılmaz ve sonra da Bülent Ecevit o dönem Aydın Doğan ne derse yapan kukla Başbakan modelindeydi. Hüsamettin Özkan zaten Aydın Doğan’ın has adamıydı, hala da öyledir. Devlet arşivlerine göre Mesut Yılmaz öldüresiye nefret ettiği Zafer Mutlu’yu da içeri attırmak istiyordu ama bunu Aydın Doğan engelledi, çünkü Mutlu, Doğan’a lazımdı. Cavit Çağlar’ı ABD’de yakalatmak için dönemin hükümetine Aydın Doğan’ın nasıl bastırdığı da devlet arşivlerinde mevcuttur. Bu arşivler vakti gelip açıldığında tarihçiler ve araştırmacılar bunları görecekler. Neticede Çağlar bizzat ABD’de yakalanmış ve Aydın Doğan’ın istediği gibi yaka paça kelepçelerle Türkiye’ye getirilmiştir. Sonrasında ise Çağlar’ın ortağı Bilgin’i tutuklattırmıştır Doğan. Sonra bizatihi Dinç Bilgin’in kendisini satın alıp Turgay Ciner’e hayatının kazığını atmıştır. Ciner’in kendisine hırsız mafya diyen Fatih Altaylı’yı tetikçi olarak Doğan’dan satın alması ve bu sefer de Doğan’a küfrettirmesi bu kazığın yanında amorti bile değildir.

Bütün bu yozlaşmış ilişkiler ağı zaten 28 Şubat demektir. Biz Müslümanları inim inim inleten analarımızı ağlatan ülkeyi yoksullaştıran ama birilerini de zengin eden 28 Şubat. İşte o yüzden 28 Şubat Aydın Doğan demektir. 28 Şubat sürecinde Türkiye’nin tartışmasız en güçlü adamı ve sürecin tek kazananı Aydın Doğan’dı. İşte Abdülkadir Selvi böyle bir 28 Şubat banisinin adamı oldu maalesef. 28 Şubat’ın Müslümanlara zulmetme karargahına asker olarak yazıldı. Aydın Doğan’ın satın aldığı her Müslüman yazarın iki gram itibarı kalmadığını bildiği halde gitti Selvi. O yüzden hem 40 milyon kişilik AK Parti camiası hem de bu ülkenin en tepeleri doğru bulmamıştı bu transfer olayını. Çünkü mukadder son belliydi. Allah taksiratını affetsin...

Geçen yazıda da belirttiğim gibi Aydın Doğan 2005 yılında geçmişte kendine en ağır hakaretleri etmiş Ahmet Hakan’ı satın alıp kendi tetikçisi yapmıştır. Ardından Fehmi Koru ve Akif Beki, Doğan tarafından köle yapılmıştır. Akif Beki şu an Doğan’ın Cumhurbaşkanımıza karşı kullandığı en sinsi tetikçisidir. Diğer 7’li çete mensupları da Doğan’ın emrinde tetikçi olmaya hazırdır. Daha düne kadar liberal söylemlerin düşmanı olan Mehmet Ocaktan gibi adamlar şimdi liberal poz kesip Tayyip Erdoğan’a her hafta Habertürk TV’de sinsice saldırıyorlar. Aydın Doğan koş gel dese uçarak gelecek tetikçi tipler bunlar. İşte Yeni Türkiye demek aynı zamanda sahte muhafazakarlardan da arınmak demektir..."